Utku ŞENSOY 16 Şubat 2000’de Amerikan kargo uçağı DC 8, Sacramento’ da kalkışın hemen ardından otomobil hurdalığına düşer ve 3 mürettebat yaşamını yitirir. Aylar süren araştırmaların ardından kazaya, kuyruk kısmındaki kumanda yüzeylerini kontrol eden, uçağın yukarı-aşağı ve sağa-sola hareketlerini sağlayan kanatçıklardaki mekanizmayı bağlayan bir taçlı somun ve çatal piminin neden olduğu ortaya çıkar. Gece vardiyasında çalışan aceleci ve acemi çaylak bir bakım teknisyeni, uçağın bir süre önceki bakımında taçlı somunu çıkarıp yeniden taktığında, somunun sarsıntıdan gevşeyip açılmasını önleyen çatal pimi takmayı unutmuştu! Her yerde bir liradan daha ucuza bulabileceğiniz basit bir çatal pim milyonlarca dolarlık koskoca bir uçağın düşmesine ve 3 mürettebatın yaşamını yitirmesine neden olmuştu. Saç tokası ya da firketeye benzeyen ufacık bir parça ve basit gibi görünen bir ihmal büyük bir felakete neden olmuştu. Bizim insanımız tez canlı ve pratik zekalıdır. Hemen her ortamda yaratıcılığıyla her soruna bir çözüm bulur. Bu kalitelerimize rağmen en önemli handikabımız dikkatsizlik, yaptığımız işi hafife alıp yeterince önem vermememiz ve gereksiz özgüvenimizdir. Kendine özgü “hallettim oldu, o iş kolay, ne iş olursa yaparım” düsturundan hareket eden insanımız, “en iyi ve en doğruyu ben bilirim” iddiasıyla da çoğu zaman duvara toslar. Hepimizin yaşadığı şeydir; yalvar yakar ne iş olursa yaparım mantığıyla inleyen işsiz bir insanı işe alırsınız, üç ay sonra “ben piştim” der ve o işi beğenmez. Önce şef olmaya çalışır, ardından müdür muavinliğini ve müdürlüğü kovalamaya başlar, odası makamı olsun diye devlette ise siyaseti kullanmanın yollarını arar, özelde ise patronun yolunu gözler çeşitli atraksiyon ve farklı yöntemlerle hedefine ulaşmanın yöntemini belirler. Tek hedefi vardır; masam olsun, koltuğum-odam-yetkim olsun bol bol oturup emir verip yöneteyim! Yurtdışındaki görevlerimden birinde, Brüksel’de beklenmedik acil bir görev için özel bir yabancı kanaldan kameraman kiralama yoluna gitmiştik. AB kurumlarından birinde kapı önünde açıklama beklerken, TRT’ye tahsis edilen orta yaşın hayli üzerindeki kameraman ve ses operatörünü izleme fırsatı buldum. Her an bir açıklama olabilir ve işi kaçırabiliriz düşüncesi ile muhtemel açıklama yerine “üs kuran ikili”, ellerini kamera ve kocaman boom tarzı mikrofon kiti bir an olsun bırakmadan, yemeden içmeden bir kenarda yere çöküp gözlerini kapıdan ayırmadan öyle beklemişlerdi. Oysa Türkiye’den giden çok sayıdaki basın mensubu meslektaşımla saatlerce bekledikten sonrabunaldık ve çay kahve poğaça peşine düştük. Hatta aramızda “bu iki ne kadar da işgüzar, adam sendeee nasıl olsa bize haber verirler” diye konuşuyorduk. Nitekim hepimiz haberin baş kısmını atlamıştık. Açıklamanın ilk bölümünü kaydeden “işgüzarlıkla suçladığımız bu ikili” sayesinde ne açıklama yapıldığını kamera kaydından deşifre edebildim. Muhabirler arası dayanışma ile bu kısmını atlayan diğer meslektaşlarımla da paylaşmıştım. Bir yanda ebeveynlerinden, yakın çevresinden gördüğü “köşe dönücü” mantığıyla yetişen, 3-5 ayda yaptığı işten bıkıp üst makamlara tırmanma hayaliyle yanıp tutuşan ve bu hedefinde etik dışı ne gerekirse yapan insanımızın kafası, diğer yanda yıllar yılı aynı işi yapıp yaptığı işin profesörü olmasına rağmen emekçiliğinden ve heyecanından hiçbir şey kaybetmeyen Avrupalı kafası! İşte bu “köşe dönücü” düşünce, “en iyiyi ben bilirim”, “yaptım oldu”kafası, ne yazık ki son dönemde hemen her yerde ve mevkide giderek daha da yaygınlaşmaya başladı. Liyakat, iş tecrübesi, mesleğin ehil adamına saygı vb. kaliteler artık pek de geçerli değil. Oysa bu kafaların bazı dönemlerde geçici çözümler ile durumu kurtarmaları mümkün olsa da bilimin ve aklın mutlak hüküm sürdüğü bilgi çağında kesin başarı ve zaferi tatmaları asla mümkün olamıyor. Akıl-bilgi ve tecrübeden yoksun güruhun,“ben yaptım oldu” mantığının er ya da geç duvara toslaması kaçınılmazdır. Bu aynı uçağın bakımının ehil ellerde olmayıp; “yaptım oldu çok da güzel uçtu” demesine benzer. Yaşamdaki en basit şeylerden tutun da ekonomiye, eğitime, sağlığa, savunmaya kadar mutlak bilgi-tecrübe ve ciddiyet gerektiren her alanda, aklın ve bilimin gerektirdiği kuralları göz ardı edip, “yaptım oldu”düşüncesiyle hareket ederseniz er ya da geç duvara toslarsınız. “Çatal pimi”önemsemezseniz korkunç son kaçınılmazdır. Uçak er ya da geç düşer.