Mehmet Necati GÜNGÖR Cemreler, baharın müjdecisidir. İlk cemre havaya düştü, İkinci cemre 26-27 Şubat’ta suya, Üçüncü cemre 5-6 Mart’ta toprağa düşecek. Önce havalar ısınmaya başlayacak, Sonra su, Ve sonunda da toprak uyanacak. Böylece, bahar mevsimine adım atmış olacağız. 25 Şubat’ta yurdumuzun ege yöresinde badem ağaçlarının çiçek açtığı bilinir. Keşke, bütün yüreklerde sevgi tomurcukları açsa. Herkes birbirine sevse, ne iyi olur. Dördüncü cemre keşke yüreklere düşse. Yürekleri yumuşatan cemrelerimiz de olsa. İnsanlarda merhamet duygularını uyandıran cemreler. Yoksulu, darlığı fark edip, yardıma koşturan cemreler. Bir cemre de Elazığ’a düşse. O deprem çadırlarında üşümekten, hastalıktan bitap düşmüş canların da imdadına yetişen cemrelerimiz olsa. Haber kanallarında sıcak evlerimizde üşüyerek seyrettiğimiz o sahneler olmasa. O zavallı insanlara devletin müşfik eli zamanında ve eşit olarak uzansa. Bölgeden “yardım alamıyoruz, üşüyoruz, donuyoruz” feryatları yükseliyor. Devlet, bütün gücüyle bu çaresiz insanların imdadına yetişse. Sadece badem ağaçlarında değil, yoksul evlerinde de çiçekler açsa. Gezi davasının bütün sanıkları beraat edince, “adalete de cemre düştü” gibi sözler söylendi. Bu sevinç ne yazık ki kısa sürdü. Aylardır hakkında hüküm kurulmadan tutuklu olarak yatan bir sanık, başka bir suçu işlediği iddiasıyla tutuklandı. Yani, hapisten çıkamadı. Sevinçler kursaklarda kaldı. Peki, siyasete ne zaman cemre düşecek? Siyasetin sert dili toplumu rahatsız ediyor, bölünmelere yol açıyor. İnsanlarımız, birbirlerine selam veremez oldular. Bu nasıl iştir? Bir devlet kinle, hayıfla yönetilmez elbet. Barışın da bir yolu bulunmalı. Cemreler, siyasetin havasını da yumuşatmalı.