Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği desteği ile yürütülen Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında, “Gazeteciler ve Covid-19 Salgını” başlıklı online söyleşi gerçekleştirildi. Etkinlikte, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan gazetecilerin pandemi dönemindeki çalışma koşulları ve Covıd 19’a ilişkin tedbirleri anlattı
SULTAN YAVUZ / ANKARA
Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği finansmanıyla yürütülen Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında “Gazeteciler ve Covid-19 Salgını” başlıklı online söyleşi düzenlendi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’n konuk olduğu söyleşi, gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu'nun moderatörlüğünde gerçekleşti. Söyleşide Prof. Dr. Ceyhan, pandemi dönemini anlatarak, bu süreçte gazetecilerin Covid-19 tedbirleriyle ilgili sorularını yanıtladı. [caption id="attachment_192850" align="alignright" width="255"] Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve M4D Direktörü Yusuf Kanlı[/caption] Etkinliğin açılış konuşmasını yapan M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı, Covid 19 konusunun herkesi ilgilendirdiğini belirterek, özellikle alanda çalışan gazetecilerin nasıl korunacakları ve bulaşı engelleyeceklerine ilişkin bilgilenebileceklerini ifade etti. Kanlı’nın ardından söz alan Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, toplumsal olarak karantina süreci olduğunda bile sağlık çalışanlarının, güvenlik güçlerinin ve basının risk grubu olarak işlerini sürdürdüklerini belirtti. Ceyhan, salgının Bilim Kurulu’nca öngörüldüğünü söyleyerek, 20. yüzyıldaki salgınların bunun göstergesi olduğunu kaydetti. Salgını gripten beklediklerini ve gribin daha sık değişen bir form aldığını söyleyen Ceyhan, hayvanlardan bulaşan domuz gribi gibi türlerin yanı sıra, Covid 19’un gripten farklı bir virüs olarak ortaya çıktığını hatırlattı. Ceyhan, “2002-2003 yılında yine Çin’den, bir misk kedisinden kaynaklanan SARS virüsü ortaya çıktı. Ölüm oranı yüzde 10’du. Sekizinci ayında mutasyona uğrayarak etkisini yitirdi. 2013 yılında Suudi Arabistan’da ortaya çıkan Mers salgın da daha sonra virüsün mutasyona uğramasıyla etkisini yitirdi. 25 yıldır Sağlık Bakanlığı bünyesinde grip bilim kurulu içindeyim. Aşımız olduğu için koronadan daha hızlı yayılan gribin, pandemi hâlinde de yeni bir aşıyla üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorduk. Mesela domuz gribinde aşı hızla geliştirilmiş ve tüm dünyaya yayıldığı hâlde fazla öldürücü olmamıştı” dedi. Korona virüslerinin kuş ve hayvan gibi hayvanlarda yaşadığını ancak onlara zarar vermediğini kaydeden Ceyhan, söz konusu aracı hayvanlarla insan etkileşimi sonunda virüsün kişiye bulaştığını ancak Covid 19’un insandan insana geçen bir form alarak, Çin’deki tek bir kişiden yola çıkıp tüm dünyayı nasıl etkilediğine dikkat çekti. Covid 19’un “Annesi olarak Sars virüsünü gören” Ceyhan, virüsün o kadar öldürücü olmadığını ifade ederek, bunun da iyiye giden bir mutasyon olabileceğinin altını çizdi. [caption id="attachment_192854" align="alignright" width="234"] Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan[/caption] “Bugün ikinci dalga yaşanmasının en büyük nedeni tedbirleri kaldırmak” Ceyhan, koronavirüsün ilk başlarda tüm dünyada kolay yönetildiğini vurgulayarak, Türkiye’de de 11 Nisan’dan sonra binli rakamlardaki pozitif kişi sayısından sonra yoğun önlemlerin alındığını ve vakaların yüzde 65’inin İstanbul’da olup, Ankara, Konya, İzmir, Sakarya gibi şehirlerin ona eşlik ettiğini söyledi. Anadolu’da tek tük vakaların olduğunu belirten Ceyhan, alınan önlemlerin bunda etkili olduğunu, ancak 11 Mayıs’tan sonra dünyada bilim insanlarının yanlış yönlendirmesi yüzünden sürecin olumsuz etkilendiğini, “Yaz sıcağıyla birlikte salgının yavaşlayacağının öngörülmesinin” pahalıya patladığını söyledi. Ceyhan, “Bugün ikinci dalga yaşanmasının en büyük nedeni tedbirleri kaldırmak” dedi. Var olan pozitif kişi sayısının açıklananın on katı olduğunu belirten Ceyhan, günlük yeni vaka sayısının iyileşen kişi sayısından fazla olduğunu ifade etti. Virüsün bir aydır kontrolden çıkması ifadesinin bu nedenle kullanıldığını kaydeden Ceyhan, yoğun bakımdaki hasta oranlarına da dikkat çekerek, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın “Yüzde 66 dolu dediği yoğun bakım ünitelerinin, özel hastaneleri de, yeni doğan ünitelerini de kapsadığını ve özelikle Ankara’da yoğun bakım doluluk oranının dikkat çekici olduğunu sözlerine ekledi. Toplumsal bağışıklık denilen salgından kurtulma yönteminin ise toplumun en az yüzde 50’sinin bağışıklık kazanmasıyla mümkün olduğunu vurgulayan Ceyhan, bunun ise sadece Türkiye ile sınırlı olmadığını, tüm dünya için geçerli olursa çözüm olabieceğini ifade etti. Ceyhan, “Ülkeniz salgını atlatsa bile Iraklı bir pozitif kişinin ülkenize gelmesi, yine salgını başlatır” dedi. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı günlük rapordaki sayıların da kafa karıştırıcı olduğunu söyleyen Ceyhan, “Tüm pozitif vakaları sayıya dahil etmediklerini söylüyorlar. ‘Hastaneye yatanlar mı’ diye sorduğumda da net bir cevap alamadım” dedi. [caption id="attachment_192852" align="alignright" width="305"] Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu[/caption] “En iyi ihtimal iki yılımız var” Aşı konusunun da yanlış değerlendirdiğine dikkat çeken Ceyhan, “Altı aşı, faz 3’ün sonunda ama bir ya da iki ay sonra değil, aylar sürecek klinik çalışmalardan sonra… Belki önümüzdeki yıl bireysel olarak yapılmasına olanak tanınabilir ama bu da salgını bitirmez. En iyi ihtimal iki yılımız var” dedi. Cerrrahi maskeyi pozitif bir vakanın takmasının, karşıdaki kişiyi yüzde 95 koruduğunu kaydeden Ceyhan, sağlıklı bir kişinin maske takmayan pozitif kişiye karşı maskeli korunmasının ise yüzde 30 olduğunu belirtti. Damlacık yoluyla ağızdan çıkan virüsün bulaştığını söyleyen Ceyhan, maske konusuna ilişkin de şöyle konuştu: “Pozitif kişi sayısı eskiden düşüktü ve maske azdı, sağlık çalışanları da zor buluyordu ve o yüzden herkes taksın demiyorduk ama şimdi pozitif vaka sayısı çok fazla ve maske de çok. O yüzden takmak önemli… Basın mensubu olarak cerrahi maskeyi mutlaka takın ve olası röportaj ve görüşmeler için yanınızda N95 maske bulundurun. Yüzde 95 oranında korunursunuz. Sürekli takmanız imkânsız ama görüşmelerde takıp sonra güneşte ya da kapalı ortamda kurutarak bir hafta kullanmanız mümkün. Sonrasında yine cerrahi maske takabilirsiniz. Virüs sadece nefes alıp vermekle geçmez. Mesela asansörde kimse konuşmuyorsa geçmez ama biri hapşırıyorsa sıkıntılı. Sadece nefesle virüsün bulaşması için 50 dakika, maskesiz konuşarak 5 dakika ve bağırarak konuşarak 1 dakikada geçiyor. Tek bir hapşırık ise hemen bulaştırıyor. Kapalı ortamda, şüpheli kişiler da varsa N95 takın ve arada bir buçuk metre mesafe bırakın. Maske yoksa iki metre mesafeli durun. Kolonya ve dezenfektan arasından ise Sağlık Bakanlığı onaylı dezanfektan kullanın ve şüpheli bulduğunuz, dokunduğunuz yerlerden sonra kullanın” dedi. “Mikrofon eğer sünger başlıksa mutlaka yıkanmalıdır” Basın mensuplarının kullandığı malzemelere ilişkin de soru yanıtlayan Ceyhan, “Özellikle mikrofon tehlikeli, görüşmeden sonra mikrofon eğer sünger başlıksa mutlaka yıkanmalıdır. Kameralar da mümkün olduğunca iki metre mesafeden çalışsın ve temizlenebilecek yerleri deterjanla temizlensin” dedi. Covid 19’a karşı kişisel bağışıklığın mümkün olabildiğini de kaydeden Ceyhan, hiç belirti göstermeden hastalığı atlatarak bağışıklık kazanan kişilerin de aynı şekilde korunması gerektiğini belirtti. Kronik rahatsızlığı bulunan insanların hastalıkları itibariyle Covid 19’a yakalanmalarının riskli olduğunu söyleyen Ceyhan, gerekli tedbirlerle bu hastaların da mutlaka rutin kontrollerini hastaneye giderek yaptırmaları gerektiğini belirtti. Eğer hastalık ağır değilse, dünyanın hiçbir yerinde kanıtlanmış bir tedavinin olmadığına dikkat çeken Ceyhan şunları söyledi: “Kullandığımız sıtma ilacının bir etkisi olmadığı için dünyada artık kullanılmıyor. Ancak Sağlık Bakanlığı, hastalığın erken döneminde kullandığımız için etkili olduğunu söylüyor. Fakat test edilmiş bir kontrol grubu yok. Yan etkileri konusunda ise yıllarca sıtma hastalarında kullanıldığı ve ciddi bir yan etkisi olmadığı söyleniyor. İlaç başta kalp olmak üzere yan etkiye sahip ama çok ciddi yan etkileri yok. Hastalıkta kullanılan antibiyotiğin de yan etkisi aynı, başka tedavi olmadığı için ben kullanılmasın da demiyorum.” “Eğer genel olarak ciddi hastalık geçirmiyorsanız dengeli besleniyorsunuzdur” Bağışıklık sistemini güçlendirmek için halkın vitamin ilaçlarına yönelmesini de yanlış bulan Ceyhan, vücutta fazla vitaminin de zararlı olduğunu ve bağışıklık sisteminin bir kaç hafta içilen haplarla değil, yıllardır uygulanan dengeli beslenmeyle güçleneceğini belirtti. Ceyhan, “Eğer genel olarak ciddi hastalık geçirmiyorsanız dengeli besleniyorsunuzdur. Düzenli sebze ve meyve yemek yeterlidir. Propolis ise kanıtlanmış bir faydaya sahip değil. Özellikle bazı doktorlar firmalarla anlaşıp reklamını yapabiliyor ama dedelerimizi düşünün. Bal toplumda sık tüketilir ama propolis tüketilen bir şey olmamıştır” dedi. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı sayıların neyin karşılığı olduğunun belirtilmesi gerektiğinin altını çizen Ceyhan, bu şekilde kendilerinin de halka uygun şekilde anlatabileceklerini ifade etti. Geçmiş dönemdeki salgınlarda medyanın ortak bir dili olduğunu kaydeden Ceyhan, bu dönemde farklı bakış açıları ve bilgilerin olduğunu söyledi. Özellikle “Bir kaç aya aşının geleceği” haberlerinin halkta büyük bir rehavete kapılmayı beraberinde getirdiğini dile getiren Prof. Dr. Mehmet Ceyhan “Gazeteciler haberi yaparken halk bundan nasıl etkilenecek diye düşünsünler ve mutlaka uzmanına danışsınlar. Bu, reytingten de, haberin baş sayfada çıkmasından da daha önemli, bu haber sonucunda tüm toplumu olumsuz etkiliyor olabilirsiniz” dedi.
Editör: TE Bilisim