Her çocuk özeldir!

HABER VE FOTOĞRAFLAR / SULTAN YAVUZ ÖZİNANIR (ANKARA) -  Şölen Çocuk Gelişim Merkezi çatısı altında çocuk gelişim uzmanlığı yapan Ebru Aksu Meriçli, tanı almış otizm, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve öğrenme güçlüğü tanısı olan çocukların yanı sıra, gelişimsel anlamda bir sorunu olmayan ancak kardeş kıskançlığı, okul fobisi ya da tuvalet problemi yaşayan çocuklarla birlikte çalışıyor. Her çocuğun kendine özel ve biricik olduğunu vurgulayan Meriçli, bu nedenle her birinin özelliklerinin ve gereksinimlerinin de farklı olduğu görüşünde. Kendisine başvuran ailelerin yaşadıkları problemlere göre bazen çocuklarla bazen da ebeveynlerle daha yoğun çalışıyor. Konuşamamak, başka rahatsızlıkların belirtisi olabilir Meriçli, bebeklik döneminde yapılan sağlık kontrollerinin gelişim takiplerini de kapsaması gerektiğini belirtiyor. Gelişim takiplerinin aile sağlığı merkezlerinde yapılabildiğinin altını çizen Meriçli, çocuk doktorlarının da bu konuda yönlendirici olması gerektiğini ifade ediyor. Meriçli, “Erken yaşlarda gözden kaçan bozukluklar, ilerleyen yaşlarda çözümü zorlaştırabiliyor. Okula başlanmadan önce fark edilen sorunların üstesinden gelmek de daha kolay. Ailelerin iyi gözlemci olmaları gerekir ama bazı çocukların dikkat eksikliği problemi yaramazlık olarak nitelendirilirken, bazı aileler de çocuğun her davranışını dikkat eksikliği olarak yorumlayabiliyor. O yüzden çocuklarını çok iyi tanımaları ve bir şüphe duyduklarında mutlaka bir uzmana danışmaları gerekiyor. Okul dönemine geldiklerinde ise öğretmenler zaten iyi gözlem yapıyorlar” diyor. Çocukları konuşma bozukluğu yaşadığında, ailelerin hemen fark ettiklerini belirten Meriçli, konuşma güçlüğünün genellikle başka bir sorunun göstergesi olduğunu söylüyor. Konuşma güçlüğü çekmediği halde başka problemler yaşayabilen çocukların bu durumunun ise ancak gelişim takiplerinin yapılmasıyla çözüleceğini belirtiyor. Kaygılı ailelerin çocuklarında tuvalet problemi daha fazla Çocuklar arasında görülen yaygın problemlerden birinin de tuvalet eğitimi olduğunu kaydeden Meriçli, bu durumda kardeş faktörünün önemli olduğu görüşünde. Kardeş kıskançlığı nedeniyle bez bağlamak isteyen ya da biberondan emmek isteyen çocukların olduğuna ve bu durumun normal olabileceğine vurgu yapan Meriçli, kardeşi olmadığı halde tuvalet eğitimi konusunda sorun yaşayan çocuklar olduğunu söylüyor. Meriçli, “Ailenin özellikle büyük çocuğa yaklaşımı, ona yeterli zaman ayırması, kardeşle ilgili uygun sorumluluklar vermesi bu işleri çözüyor aslında. Bu gibi durumlarda, zaten daha çok aile ile çalışıyor ve uygun yaklaşım biçimlerini anlatmaya çalışıyoruz. Fakat kardeşi olmayıp da tuvalet problemi yaşayan çocuklar da var ve bunlar daha çok ailenin tutumuyla ilgili. Mesela daha titiz, daha kaygılı, daha stresli anne-babaların çocuklarında tuvalet problemi daha fazla görülüyor. Hiçbir anne-baba kötü değil ama herkesin bir yaşam tarzı ve kişilik özellikleri var. Fark etmeden çocuğumuzun üzerinde olumsuz etki bırakabiliyoruz” diyor. Çocuklar dört duvarın arasında kaldı Çocukların yaşadığı temel problemlerden birinin de dört duvar arasına sıkışmaktan kaynaklandığını dile getiren Meriçli, özellikle son yıllarda annelerin çalışma hayatına daha fazla katılmasıyla ve şehir yaşantısıyla birlikte, çocukların yalnız kaldığına ve enerjilerini atamadıklarına vurgu yapıyor. Meriçli, “Maalesef çocuklar bahçede çıkıp oynayamıyorlar, yeterince parkımız yok, dolayısıyla olması gerektiği kadar enerjilerini boşaltamıyorlar. Enerjilerini boşaltabilmeleri için başka bir spor ya da sanat aktivitesine yönelmeleri gerekiyor ama o da yine dört duvar arasında oluyor. Bu nedenle anne-babalar çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmek durumundalar. Bunu yaparken, doğru yaklaşımları bilmedikleri takdirde olumsuz bir tablonu ortaya çıkması da kaçınılmaz oluyor” diye anlatıyor. Telefon ve tablet çocuklara zarar veriyor Son yıllarda çok küçük yaşlardan itibaren çocukların akıllı telefon ya da tabletle tanışmalarının, çocukların gelişimleri üzerinde olumlu etkileri olmadığını vurgulayan Meriçli, “Çocuklar, telefon ya da tablette bir şeyler yaptıkça çok zeki ya da çok akıllı oldukları düşünülüyor, oysa böyle değil. Bu araçlar tek yönlüdür ve çocukların sosyal becerilerini, konuşmayla ilgili becerilerini olumsuz yönde etkiliyorlar. Özellikle iki yaşa kadar bu aletlerle çok haşır-neşir olduklarında, konuşma ciddi anlamda geriliyor ve otizme benzer tablolar ortaya çıkıyor. Benim görüşüm, okul öncesi dönemde hiçbir şekilde çocukların bu aletlere maruz kalmaması. Çocuklar oyunla öğreniyor ve hayatı keşfediyorlar, bu yüzden daha çok oyun oynamaları lazım. Maalesef bu durum anne babaların da çok kolayına geliyor. Çocukları sakin sakin oturup telefonla, tabletle ilgilenirken kendileri de kafa dinleyebiliyorlar. Kurtarıcı gibi görülüyor ama aslında çocuklarımıza zarar veriyor” diyor. Çocuklarının gelişimini takip etmeliler Çocuklarla doğdukları andan itibaren iletişim kurmanın elzem olduğunu belirten Ebru Aksu Meriçli, “Yeni doğan dönemindeyse annenin emzirmesi ya da emziremiyorsa bile beslerken kucağında tutması, fiziksel temasta bulunması, göz teması kurması çok önemli, sonrasında da çocuklarıyla bol bol oyun oynayacaklar. Biz maalesef büyüyünce oyun oynamayı unutuyoruz, ne oynayacağımızı bilemiyoruz. Son yıllarda bu konuya dair pek çok yayın çıktı, bunları mutlaka takip etmek lazım. Çocuklara vakit ayırmak ve bir gelişim uzmanından da belli aralıklarla destek almak ve gelişim takibini yapmak lazım” diye ifade ediyor.
Editör: TE Bilisim