Yılbaşı kutlamaları veya eğlenceleri eski takvim yılının sona ermesin yeni yıldan da toplumların sağlık, mutluluk, huzur, başarı dilemelerinden öteye gitmeyen bir alışkanlıktır. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız yayınladıkları kutlama mesajları ile gerekli inceliği göstermişlerdir. Bu arada Ankara Valiliği kentteki okullarda öğrencilerin yılbaşı eğlencelerinin yapılmamasını bildiren bir yazı il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla başkentteki bütün okullara bu yasağa uyulması koşulu ile emir iletilmiştir. Çocuklarımıza yılbaşı eğlencelerini çok gördük demek istemediğimi belirtmeliyim. Valiliğin böyle bir karar almasının muhakkak ki bir nedeni vardır. Güney illerimizde süren hoş olmayan olaylar, gözü dönmüş, beyni yıkanmış canlı bombaların insan avlama tur attıkları ülkemizde yetkililer ve görevliler muhakkak ki gereken tedbirleri alacaklardır.

Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de yılbaşı kutlamalarının altında yatan gerçek tamamen ekonomik çıkardır. Piyasaları canlı tutmak alış-veriş ile toplumlara para harcatmaktır. Tabi kredi kartlarıyla kutlamalara veya seyahatlere çıkanların yaptıkları harcamalar her ülkede astronomik rakamlara ulaşmaktadır. Gelin biz bu işi ekonomistlere bırakalım, yılbaşı kutlamalarının dünyanın çeşitli ülkelerinde nasıl karşılandığına bakalım.

Dünyanın sayılı Türkologlarından Muazzez İlmiye Çiğ’in araştırmalarına göre yılbaşı ve çam ağacı süsleme alışkanlığı tamamen Türk adetiymiş. Tek tanrılı dinlere girmeden önce dünyanın göbeği sayılan yerde bir akçam ağacı bulunurmuş. Pek çok halı ve kilimlerimizde motif olarak kullandığımız bu ağaç, gökyüzünde oturan Tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzanırmış. Ülgen insanlarını koruyan sakallı ve kaftan giymiş tanrı, sarayında oturup geceyi, gündüzü ve güneşi yönetirmiş. Güneşe çok önem veren Türkler inançlarına bakılırsa, gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gündüz ile savaşan gece bu savaştan zaferle çıkar. Güneşin doğuşu yeni bir doğum olarak algılanır. Türkler, doğan güneşe "Nardugan" adını verirler ve o günü bayram olarak kutlarlar "Nar - güneş dugan – doğan" anlamına gelen bu zaman dilimi içinde, eğlenenler istek ve sevinçlerini Ülgen’e gitmesi için dualar edip Ak çam ağacının dallarına hediyeler bağlayıp o yıl için dilek ve isteklerini bildirirlermiş. Hatta ahali o güne öyle özen gösterirmiş ki, evler ve çevre temizlenir herkes temiz ve şık giysilerini giyer, yaşlılar ziyaret edilir, o ağacın etrafında hep birlikte eğlenirlermiş. Yapılan lezzetli yemekler, yaş ve kuru meyvelerin tüketiminin onlara uğur getireceğine inanırlarmış. Zamanla bu düzenlemeler Türklerden sonra hristiyanlara geçmiş. Avrupa’da yaşayanlar kutlamaları Hunlardan görerek kutlamaya başlarlar.

Güneşin doğumu olan 22 Aralık’ta yapılan eğlenceleri daha sonra 24 Aralık tarihine alıp adını Noel Bayramı koyarak kutlamaya başlıyorlar. Katolikler, yani batı kilisesi bu gün ve geceyi İsa’nın doğum günü olarak kutlamaya başlarlar. Çam süsleme alışkanlığı ise 1605’te Almanya’da, akabinde Fransa’da daha sonra da tüm Katolik toplumlarda en büyük bayram olarak kutlanır. 325-337’de İznik’te toplanan "Konsül"de İmparator Konstantin güneşin yeniden doğuşu olan bu günü İsa’ya ithaf etse de İsa’nın doğumu ile hiç ilgisi olmadığı bilinmektedir. Mitolojiye ve dini inançlara rağmen bu gün dünyanın müşterek en büyük kutlaması olan yılbaşı konusunda çeşitli rivayetler yıllardan beri ortalıkta dolaşsa da, bu düzenlemeler bugün ekonomik çarkların dönmesinde büyük rolü olduğu bir gerçektir. Bu güzel alışkanlığı başka boyutlara çekmenin hiçbir anlamı yoktur.

Gelin biz yüz yıllardan beri insanlığın ortak bayramı olan bu eğlencelerin hangi ülkelerde ne çeşit kutlandığına bakalım.

Bilindiği gibi dünyanın en heyecanlı kutlaması, herkesi bir araya gelip, evlerde, salonlarda, meydanlarda, stadyumlarda, caddelerde eski yılı uğurlayıp yeni yıla hoş geldin karşılamasıdır. Mutlu, sağlıklı bir yeni sene dileyenlerin ırkı, dili, dini bu eğlencelere katılmasının hiçbir farkı yoktur. Peki, bazı ülkeler bu geceye ayrı bir özen gösterip inançları doğrultusunda kutlamayı tercih etmişlerdir. Güney yarım kürede bulunan Avustralyalılar yılbaşı yaza denk geldiği için umumiyetle piknik yapıp denize girerek bu kutlamaları yerine getirirler. Tabi o gece atılan havai fişekler görülmeye değer olaylardır. Japonlar yeni yılı karşılarken hem kötü ruhları kovması, hem de mutluluk ve iyi şans getirmesi için kapılarının önüne ip asarlar. Saatler yılbaşını gösterdiği dakikalarda ise içten gelen kahkahalar atarlar. Bunun anlamı ise gelen yılın neşeli ve şanslı bir yıl olmasıdır. Almanlar bu günü çok değişik bir inanç içinde kutlarlar. Kızgın kurşunu suya atıp alınacak şekle göre tahmin yönetirler. Tabi her yerde yılbaşı şenlikleri yapılır. Kötü şansın gitmesi için eski yemek tabaklarını yılbaşı gecesi en sevdikleri arkadaşlarının kapıları önünde kıran Danimarkalılar inançlarına göre hem onları sevdiklerini hem de kötü şansın gitmesini istiyorlar. Yeni yıla girmeden önce Çinliler eski yıldan kalan kötü şansı gidermek için evlerini temizleyip, şans ve bereket getirmesi için çeşitli çiçek ve bitki satın alırlar, kırmızı zarflara koydukları paraları çocuklara şans getirmesi için verirler. Hollandalılar eski yılı üzerlerindeki kötü ruhları götürmesi için yeni yıldan da güzel şeyler beklemek amacıyla sokak, cadde ve meydanlarda diktikleri noel ağaçlarını yakarlar. Tabi yapma noel ağaçlarını. İngilizlerin yeni yıldaki inançları ise oldukça farklıdır. Yılbaşında gece yarısı eve gelen ilk kişinin yanında para, ekmek ve kömür olarak getireceği hediyenin o aileye sağlık ve şans getireceğine inanırlar. İspanyollar yılbaşı gecesi için üzüm yerler. Her kim olursa olsun 12 adet üzüm tanesini yanında hazır tutanlar saatleri 00.00’ı gösterdiği anda üzümlerini yiyerek yeni yıla şanslı girdiklerine inanırlar.

Ülkemizde ise yeni yıl kutlamaları bazı bölgelerde yaşayanlar tarafından farklı kutlanmaktadır. Yeni yılın güzel, sağlıklı, başarılı, huzurlu geçmesi için bazı yörelerde çeşitli adetler yerine getirilir. Mesela yılbaşı sabahı meydandaki çeşmeden kim su getirirse o zengin olurmuş. Bazı yerlerde ise yılbaşına dört-beş gün kala değirmene getirilen buğdaylar öğütülüp kaplar unla doldurulursa o yıl bereketli geçermiş. Çok değişik bir inanç ise şöyle: Yılbaşı gecesi eve öküz getirilir, öküz eve sağ ayağını atarsa o yıl bereketli geçermiş. Bir başka inanç daha: Yılbaşı gecesi evin kadını fasulye tanelerini evin dört bir tarafına fırlatırsa o yıl o evden bolluk eksik olmazmış. Tabi bu çeşit bazılarımıza garip gelebilecek kutlamalar muhakkak ki dünyanın dört bir tarafında uygulanmaktadır. Her şey bir tarafa inancınız ne olursa olsun önümüzde yep yeni bir yıl var. Zamana inanmak, kendimize güvenmek inanın hepimizi güçlü ve sağlıklı yapacaktır. Şahane bir yıl geçirmeniz dileği ile…