Şimdilik Derneği, çocuklara kendileri olabilmeleri için kapı aralıyor

Ankara 100. Yıl’da, 2015 yılında gönüllüler tarafından kurulmuş ve “iyilik, güzellik” cümlesini felsefesi haline getirmiş Şimdilik Derneği, çocukların hayâllerine, isteklerine, kendi olabilmelerine olanak sağlamaya çalışıyor. “Şimdi”ye sadık kalan ve etkinlikleriyle hem çocukların hem de ebeveynlerin yüzünü güldüren dernek, sanat, felsefe ve bilim konusunda dayanışma göstermenin ne kadar önemli olduğunu göstererek, çocukların her şeyden önce kendileri olmaları gerektiğini anlamalarını sağlıyor
SULTAN YAVUZ - Şimdilik Bilim, Sanat ve Felsefe Derneği, çocuklarla birlikte hayata geçirdiği atölye ve etkinliklerle bir ezberi bozuyor. Çocuklara bir fikri ya da bir iş kolunu dikte etmek yerine, kendileri olmalarını sağlayarak, gerçekten ne hissettikleri ve istedikleri üzerinden yola çıkarak, çocukları ve gönüllüleri bir araya getiriyor. Derneğin kurulma hikâyesi aslında tam da bu fikir üzerinde temellenmiş. Şimdilik Derneği’nden Melike Kara ve Onur Eylül Kara, genel eğitim ve toplumsal sistem içinde, çok az kişinin çocukken olmak istediği mesleği yaptığını ve sevdiği, yetenekleri doğrultusunda bir hayat kurmanın aslında kişi için en mutlu hayatı oluşturacağı konusunda hemfikirler. Dernekte gönüllü olanlar için de bu durumdan mustarip olduklarını belirten Kara çifti, çocuklar için ne yapabilliriz diye düşünürken, onlara ilgileri doğrultusunda yardımcı olmanın en güzel yol olduğunu düşünmüşler. Çocuklarla birlikte karar vererek ve uygulama yaparak, çocukların ilgi alanları doğrultusunda yönlenmelerine katkı sunan dernek, “başarı” ve “yetenek” gibi kavramları da yeniden tartışmaya açıyor. Onlara göre mutlu olmanın, güzeli inşa etmenin ve yaratıcılığın yolu sevgi, merak ve ilgi alanlarının üstüne gitmekten geçiyor. ODTÜ’de yüksek lisans yapan Melike Kara, aynı okulun çevre mühendisliği bölümünden mezun olmuş. Lisanstayken, eşi Onur Eylül’le tanışan Kara, sohbetleri esnasında Şimdilik Derneği’nin tohumlarının atıldığını belirtiyor. Kara, “Biz kendi çocukluğumuzda neye ihtiyaç duyuyorsak, çocuklar için bunu inşa etmeliydik. Bu ihtiyacı fark edip, ‘Bir şeyler yapabiliriz’ dedik ve yola çıktık. 2015 yılında dernek olduk, sayımız sürekli değişiyor ama temel kadromuzda 40 kişiye yakın gönüllü dostumuz bulunuyor. 100. Yıl’da olsak da, Eryaman’dan, Keçiören’den, Emek, Çiğdem, Balgat ve Cevizlidere’den çocuklarımız olabiliyor” diyor. “Gücümüz ‘şimdilik’ neye yetiyorsa onu yapabilirdik” Dernekte, atölyelerin ya gönüllülerin bir atölye teklifi sunmasıyla ya da çocukların atölye talebinde bulunmasıyla gerçekleştiğini kaydeden Kara, derneğin açıldığı ilk yıldan beri düzenli olarak gelen çocukların varlığından bahsediyor. Kara, derneğe gelen en küçük yaştaki çocuğun altı; en büyüğünün de 16 olduğunu belirtiyor. Yaptıkları ilk atölyede, etkinlik sonrasında çocukların giderken dönüp dönüp el sallamalarının ve bir yaz atölyesi sonunda, bir çocuğun annesine ‘Burada yatabilir miyiz?’ diye sormasının kendisi için unutulmaz olduğunu ifade eden Kara, Şimdilik adına ilişkin de şunları söylüyor: “Uzun bir hikâye aslında… İsmin sonradan edindiği anlamlar üzerinde durursak, biz şimdi varız, yarın başkaları olur. Şimdi bu mekân var ama yarın başka bir yer olur. Şimdi bu koşullar var ama yarın değişebilir. Şimdilik sözcüğü, bize her şeyin mümkün olduğunu hissettiriyor. Mesela ilk başta derneği hayâl ederken, daha büyük bir yer olarak düşünüyorduk ama gücümüz daha büyüğüne yetmiyor diye vazgeçmek zorunda değildik. Gücümüz ‘şimdilik’ neye yetiyorsa onu yapabilirdik ve öyle yaptık.” Açık hava sinemasında limonata ve leblebi ile kaynaştılar Akademisyen olan Onur Eylül Kara, Ankara’ya 2003 yılında gelmiş ve o tarihten beri çocuklara ilişkin pek çok gönüllü etkinlikte yer almış. Süreç içinde deneyimlerini süzgecinden geçiren Kara, “en yakınında olana ulaşarak, sürdürülebilir bir durum yaratmanın ve bunun için yatay bir modeli benimsemenin” önemini anlamış. “Yardımseverlik, hayırseverlik değil de, dayanışma ve herkes için iyi olan bir şey olmalıydı” diyen Kara, yaptıkları faaliyetleri sosyal sorumluluk olarak nitelemekten özellikle imtina ediyor. Sorumluluk sözcüğünün belli bir zamandan sonra yargılama, suçlama ve cezalandırma getirebileceğini belirten Kara, sosyal bir sorumluluk hissedilerek girişilen gönüllülük faaliyetlerinde, bir süre sonra eğer gönüllü yorulursa bunun yaptığıyla arasına mesafe koyduğunu belirtiyor. Bu nedenle gönüllülerin gönülden, seve isteye, yani çocuklar için olduğu kadar kendileri için de orada olmalarının sürdürülebilirlikte önemli olduğuna işaret eden Kara, bu ayrımı koymanın önemli olduğunu savunuyor. Kara, derneği oluşturduktan sonra insanlara duyurmak için ellerindeki imkânlar doğrultusunda, A4 kâğıtlarına yazdıkları duyuruları pazar ve marketlere bıraktıklarını, açılışlarını ise açık hava sineması ile yaptıklarını ifade ediyor. Ebeveynleri ve çocukları, dört kez 100. Yıl İzci Parkı’nda gerçekleştirdikleri Buz Devri animasyon serisi ile bir araya getiren Şimdilik Derneği, imece usulü hazırladıkları limonata ile kâğıt külahta dağıttıkları sarı leblebiyi de filme dâhil edince, güzel geri dönüşler almışlar. Ancak, ebeveynlerin “Siz kimsiniz? Neden bunu yapıyorsunuz?” gibi niyet okumaya yönelik sorularını “İyilik, güzellik” cevabıyla karşılayan gönüllüler, bir süre sonra yaptıkları etkinliğin ne kadar sıra dışı olduğunu ve soruların haklılık payını kavrayabilmişler. Kara, “Böyle bir dönemde, arkamızda kimse olmadan, kazanç beklemeden, güzellik ve dostluk üretici karşılaşmalar yaratıcı etkinlikler yapmanın ne kadar kıymetli olduğunu ve dönüştürücü niteliğini anladık” diyor. “Şimdilik bu kadarını yapabiliyoruz” Kara, zarafetten ödün vermediklerini vurgulayarak, kısıtlı olanaklarına rağmen yapabildikleri etkinlikler ve derneğin bir model oluşturabilmesi durumuna ilişkin şöyle konuşuyor: “İyi bir kameramız, masamız ya da sandalyemiz olmayabilir ama şimdilik bu kadarını yapabiliyoruz. Umarım bu imkânlar ya da gönüllü ve çocuk sayısı artar ama bizim özellikle artsın ya da çoğalalım diye dertlerimiz yok. Kendi ölçeklerimiz içinde kalabilmeyi bir başarı olarak görüyoruz. Başka birileri Eryaman’da ya da Batıkent’te böyle bir şey ya da daha farklısını ortaya çıkartabilir. Biz büyüme hedefinde değiliz, bu koşullarda yapabileceğimizi yapıyoruz.” “En büyük hazinemiz kendimiz” Çocuk konusunun sosyal ve siyasi bir mesele olduğunu, bir önceki kuşağın yeni kuşağı çoğu zaman kendisine benzetmeye çalıştığına dikkat çeken Kara, her çağda iktidarda olanların da çocukları kendilerine destekçi olarak var etmeye çalıştıklarını belirtiyor. Kara bu konuda şunları anlatıyor: “Çocukları olmadıkları bir şekle sokmaya çalışıyorlar. Biz, çocukları bir şey yapmaya çalışmayıp, neyseler o olmaları için destek olmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki pek çok insan kendisiyle uygun karşılaşmayı sağlayamıyor. Siz belki müzisyen olacaktınız ama aileniz, öğretmenleriniz avukatlığı tavsiye etti. Oysa kendinizle uyumlu bir hayat yaşamak çok önemli, avukat olabilirsiniz ama bu size uygun değilse kendiniz olamazsınız. En büyük hazinemiz kendimiz, yeteneklerimiz ve kudretimiz. Bu kudret dâhilinde bir hayat inşa edebilmek çok değerli... Bu noktada biz dernek olarak farklılaşıyoruz ve çocuklar neye ilgi duyuyorsa onu keşfetmelerine yardımcı oluyoruz. Bunun Türkiye’de toplumsal bir karşılığı var, bize çocuğunu getiren ebeveynlerden de bunu duyuyoruz, umuyoruz ki daha çok yaygınlaşır.” “Çocuk hakları çocuğa duyduğunuz saygı ile ilgili” Kara, çocuk haklarının doğrudan çocuğa duyulan saygı ve sevgi ile ilintili olduğunu vurgulayarak, çocuk kavramının farklı yapı ve kurumlarda, farklı şekillerde tanımlandığına dikkat çekiyor. Kendi çocuk tanımlarını yapan Kara, “Bizim için çocuk, farklı algı, yetenek ve becerileri olan bir insan. Çocuk, yetişkinden daha az ya da fazla değildir, sadece farklıdır. Yetişkin ve çocuk hiyerarşisini sorunlu buluyoruz. Belki de temel problem hiyerarşisinin kendisi. Bununla birlikte ‘yetenekli çocuk’ tanımlamasından da rahatsız oluyoruz. Her çocuk yeteneklidir bizce ve biri iyi satranç oynuyor ya da resim yapabiliyorsa, diğeri de çok güzel hayâl kurabiliyor, limon satabiliyor ya da sır tutuyor olabilir. Kimin neye cevheri varsa, hayatını onun üstüne inşa etsin istiyoruz” diyor. Çocuk katılımının da çok önemli olduğunu belirten Kara, bunu uyguladıklarını ve çocukların özne olarak görülmesinin ciddi sonuçlar doğurduğunu söylüyor. Kara, “Çocuklar kendilerini özne olarak görebilmeliler, o zaman inşa edici ve kurucu oluyorlar. Çocuk katılımının güçlendirilmesi çocuk haklarının temeli bence. Ancak bu göstermelik yapılmamalı, çocukla beraber inşa edilmelidir. Biz atölyelerimizde çocuklarla birlikte karar alıp, birlikte uygulamaya geçiyoruz. Mesela keman atölyesindeki çocuğumuz dinleti yapmak istedi, biz de yaptık ve çok güzel oldu. Şimdi 16 yaşına giren ve keman atölyemize katılan bir çocuğumuz da, 8 yaşında keman öğrenmek isteyen başka bir çocuğumuzla keman atölyesi yapacak mesela.” Kara, bir çocuğun ritim atölyesine başlama ve devam etme hikâyesini şöyle anlatıyor: “Çocuğumuz konuşamıyor ama iletişim kurabiliyordu. İki müzisyen arkadaşımız deneme yaptılar ve ilk başta elleriyle ritim yapmakta zorlanan çocuğumuz, altı ayın sonunda bir şarkıya tek başına ritim tutabiliyordu. Dernekte ilk kez o zaman ağladım ve bir buçuk yılın sonunda, Kızılay’da bir stüdyoda bateri çalıyorlardı. Odaklandığımız şey sonuçtan ziyade sürecin kendisi. Ayrıca sonuç ve etkiler ölçülemez ki? Örneğin bir çocuğun sergiye konmayan, kimsenin alkışlamadığı bir resmi de onun için ve bizim için kıymetli. Niyetler, orada olma hâli kendi başına önemli. O yüzden şimdilik...” Şimdilik Derneği’ne web sitesi, Facebook ve İnstagram adreslerinden ulaşabilirsiniz.