TBMM  - Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin yaptırım ve şantaj diline boyun eğmeyecek bir ülke olduğu, başta içimizdeki müzmin muhalifler olmak üzere, artık herkes tarafından idrak edilmelidir." dedi. Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, "2020 yılında koronavirüs salgını sebebiyle sadece sağlık alanında değil, dış politikada da sancılı bir dönem geçirdik. Doğu Akdeniz'den Libya'ya, Suriye'den Dağlık Karabağ'a uzanan geniş bir coğrafyada son derece çetrefil meselelerle yüzleştik. Karşılaştığımız tehditlerin büyüklüğü ne olursa olsun, kardeşlerimizin onurunu, ülkemizin menfaatlerini, aziz milletimizin hak ve hukukunu kimseye çiğnetmedik. Türkiye'nin çıkarlarını savunmak için gerektiğinde bedel ödedik, sıkıntı çektik, ama zalimler karşısında asla baş eğmedik." diye konuştu. Türkiye denilince akla ilk insanlığın, adaletin, haysiyetli bir dış politikanın geldiğini vurgulayan Erdoğan, "Ülkemiz, ilkeli, kararlı ve vicdani politikalarıyla, Afrika'dan Asya'ya tüm mazlum ve mağdurlara umut aşılıyor. Ay yıldızlı al bayrağımız, milletimizin istiklali yanında tüm dünyada zulme karşı direnişi, diklenmeden dik duruşu temsil ediyor." ifadelerini kullandı. Erdoğan şöyle devam etti: "Satranç tahtasını andıran uluslararası arenada giderek daha etkili şekilde oyun kuran Türkiye gerçeği, çatışma ve kaostan beslenenleri rahatsız ediyor. Eksen tartışmalarından ülkemizin adının terör örgütleriyle yan yana getirilme çabalarına kadar pek çok zorlama ithamın gerisinde, bu rahatsızlık yatıyor. Oysa ne Türkiye'nin ekseninde bir kayma ne de ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesinde bir zafiyet vardır. Ne dedik, 'Gabar'da da Cudi'de Bestler Dağları'nda da Kandil'de de bu teröristleri ezeceğiz, inlerinde vuracağız' dedik ve vuruyoruz. Ara vermek yok. Aynı kararlılıkla askerimizle, polisimizle, jandarmamızla, bütün gönüllü korucularımızla, bu mücadeleyi devam ettiriyoruz. Bu bir kararlılığın, bir inancın, bir azmin gereğidir. Hatta ülkemiz DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleriyle pek çok farklı coğrafyada göğüs göğse çarpışan tek NATO üyesidir." Düzensiz göç sorununda en ağır yükü omuzlayanın Türkiye olduğunun altını çizen Erdoğan, "Libya'da darbeciler karşısında meşru hükümete destek vererek, demokrasinin namusunu kurtardık. Suriye'nin kuzeyine yönelik askeri harekatlarımızla, sınır güvenliğimizi tesis etmenin yanında, bu ülkenin toprak bütünlüğünün korunmasına biz yardımcı olduk. Tüm dünyanın sırtını döndüğü Somali'nin yeniden istikrara kavuşmasına katkı sunduk. Bir dönem 'çökmüş devlet' olarak nitelendirilen Somali'de, bugün eğer seçimler yapılabiliyorsa, insanlar geleceğine güvenle bakıyor demektir." değerlendirmesinde bulundu. Türkiye'nin, Dağlık Karabağ'da 30 yıldır göz yumulan işgal ve yağma düzeninin sona erdirilmesine katkı sağladığını belirten Erdoğan, MİNSK Üçlüsü denilen ABD, Rusya, Fransa'nın 30 yıldır bu işi çözemediğini, sonunda Azerbaycan'ın kararını verdiğini kendi göbeğini kendileri keserek, topraklarına kavuştuğunu anlattı. "Ülkemizin ne Doğu'ya, ne de Batı'ya sırtını dönme gibi bir lüksü olabilir." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti: "Avrupa ve Amerika ile ilişkilerimizi geliştirirken, Türk Dünyası'nı, Asya'yı, Latin Amerika'yı, Afrika'yı asla ihmal edemeyiz. Bununla birlikte tüm çabalarımıza rağmen 2020, Avrupa ve Amerika ile ilişkilerimizin suni gündemlerle sınandığı bir yıl oldu. Türkiye, hem Doğu Akdeniz meselesinde, hem de S-400'ler konusunda hak etmediği çifte standartlarla karşılaştı. Yeni yılda, Amerika ve Avrupa'yla olan münasebetlerimizde yeni bir sayfa açmayı arzu ediyoruz. Çok yönlü siyasi, ekonomik ve askeri iş birliklerimizi, Amerika'yla köklü bağlarımızın alternatifi olarak görmüyoruz. Avrupa Birliği’nin de, Türkiye'yi kendinden uzaklaştıran stratejik körlükten bir an önce kurtulmasını ümit ediyoruz. Geçen hafta Sayın Merkel ve Sayın Michel ile yaptığımız görüşmeler, bu bakımdan önem arz ediyor. Amerika'nın yeni başkanı Sayın Biden'ın da, Türk-Amerikan ilişkilerine gereken özeni göstereceğine inanıyorum. Hiç kimseye karşı ön yargımız, husumetimiz, düşmanlığımız bulunmuyor. Bugüne kadar bize bir adım gelene, biz hep koşarak gittik. Bugün de aynı samimiyeti ve iyimserliği muhafaza ediyoruz. Uzattığımız eli tutan tüm dostlarımızla birlikte barış, adalet, refah, özellikle de bölgemizdeki gerilimlerin azaltılması için çalışmayı sürdüreceğiz. Günümüzün çatışmacı uluslararası ilişkiler denkleminde, bu 'altın oranı' yakalamanın zor olduğunu elbette biliyoruz. Ancak Türkiye, zoru başaracak dirayete, azme ve stratejik akla sahiptir. Önümüzdeki dönem inşallah, ekonomide, sağlıkta, güvenlikte olduğu gibi, dış politikada da Türkiye'nin şahlanış dönemi olacaktır."