TANER DEDEOĞLU - Çanakkale savaşı sırasında dünyaya geldi, Kurtuluş Savaşını yaşadı, Babası ve dedesi Birinci Meclise mebus oldu, Cumhuriyeti kutladı, Atatürk devrimleri ile büyüdü. Babası Ankara Valisi amcası da Başkent Belediye Başkanlığı yaptı. Kız Teknik Okulunda okudu, diktiği elbiselerin defilelerinde mankenlik yaptı, bu gün asırlık yaşam hikâyesiyle, Nermiye Tüzün Özkazanç ile Zaman Tüneline giriyoruz. Arhavi eşrafından Kadı İbrahim Şevki Efendi, oğlu Mehmet Atıf’ı iyi bir öğrenim görmesi için ilkokuldan sonra İstanbul’a gönderir. Başarılı bir eğitim döneminden sonra da maiyet memurlukları ardından da Kayseri Bünyan ilçesine kaymakam olarak atanan Mehmet Atıf Bey, burada tanıştığı Necibe Hanımla da yaşamını birleştirir. Çiftin ilk çocuğu Nermiye Hanım da 1917 yılında Bünyan’da dünyaya gelir. Anadolu topraklarında bağımsızlık mücadelesinde kan döküldüğü dönemdir, aydınlar kurtuluş için Mustafa Kemal Paşa etrafında toplanmaya başlarlar. Ankara’da toplanacak Büyük Millet Meclisine İllerden mebuslar seçilmektedir. Vali Mehmet Atıf Bey’i Kayseri halkı meclise gönderir, babası İbrahim Şevki Beyde Rize’de yapılan seçimi kazananlar arasındadır. Anadolu’nun ayrı köşelerinden seçilerek meclise gelen baba-oğul konusu tartışma yaratır. Bir aileden iki kişi olmaz denilince, baba geri çekilir, oğlu bu tarihi görevde yerini alır. Büyük Millet Meclisine Kayseri Milletvekili olarak giren Mehmet Atıf Bey, bu dönemdeki Kırşehir İsyanını bastırır ve bu ile Vali olarak atanır. O günkü uygulamaya göre Valilik ve Milletvekilliği birlikte olabilmektedir. 17 Ekim 1924 günü Mustafa Kemal, yeni evlendiği eşi Latife Hanımla birlikte Kırşehir’i ziyaret eder. ‘Yaşa büyük Başbuğumuz’ sloganları ile şehre giren Paşanın kalabileceği tek yer de valinin evidir. O gün yedi yaşında olan Nermiye Tüzün Özkazanç şunları anlatıyor. “Gazi Hazretleri, Memleketimize gelecek, bizim evde kalacak büyük olay. Biz çocuklar sofraya oturmadık ama yıllarca konuşulanlardan öğrendiklerimiz şöyle: VALİ KONAĞI KİRALIK EV Şimdiki gibi Vali Konağı diye bir uygulama yok, bizim kiralık evimiz, vali konağı yani Mehmet Atıf Beyin evi bu büyük misafir için hazırlandı, akşam yemeğe de şehrin ileri gelenleri de davet edildi. Mustafa Kemal’in ‘ ah bir de soğan salatası olsa’ demesi üzerine babam da ‘emret paşam’ diyerek mutfağa haber salar ve salata hazırlanmaya başlar. Latife Hanım’ın ‘ama soğan kokar’ sözü üzerine babam da ‘Hanımefendi, odada yatak iki tanedir’ deyince gülüşmeler olur. Daha sonra Mustafa Kemal, Jandarma Komutanına ‘Kumandan Bey Kırşehir’de asayiş nasıl’ diye sorunca babamın, ‘Gazi Hazretleri müsaade buyurulursa bu soruya bendeniz cevap vereyim’ sözlerine Mustafa Kemal cevabı da, ‘peki vali bey o halde sizi dinleyelim’ olur. Babamın ‘merkezi hükümette her şey yolundaysa Türkiye’nin de her yerinde öyledir, endişe etmeyiniz’ sözleri Paşayı mutlu eder, gece ve seyahat güzel bir şekilde tamamlanır. Ünlü konukların şehirden ayrılmasından bir hafta sonra da babamın Ankara Valiliğine atandığı haberi gelir. Cumhuriyet bir yaşını doldurmuş, 1925 yılında biz Ankara’ya geldik. Önce Samanpazarında kiralık bir evde oturduk. Gaz lambası mumlarla falan aydınlanıyoruz başkentte. Bir gün adamlar geldi, evin duvarlarına borular falan döşediler, babam ‘yakın bakalım’ dedi, evin için gündüz gibi oldu, muhteşem bir şeydi. Elektriği orada gördük, o gün mutluluktan ışıkları sabaha kadar yaktı babam.” ŞAPKA DEVRİMİ Ankara’ya geldiklerinde kısa bir süre de Mahalle mektebine giden Nermiye Tüzün Özkazanç, Atatürk Devrimlerinin hepsini yaşayarak uygulayanlardan. Şapka devrimi sırasında annesinin çalışmalarını da Nermiye Hanım şöyle anlatıyor: “Atatürk, her zaman etrafındakilere fikir sorup onların görüşünü alan bir kişiliğe sahipti. Babam Ankara valisi ve Mebus olduğu için Mustafa Kemal ile yakındı, sık sık bir araya gelirlerdi. Annem de modadan anlayan elinden dikiş-nakış işi gelen çok marifetli bir hanımdı. 1925 yılında Şapka Devrimi çalışmaları sırasında bir deneme yapalım diyorlar. Babam anneme durumu açıyor ve ‘şapkaları sen dikeceksin’ diyor. Annem de komşuları çağırıyor, eve bej rengi keten kumaşlar geliyor ve altı yedi parçalı şapkalar bizde dikiliyor, tarihi Kastamonu konuşmasında da dağıtılıyor.” Ankara’nın merkezi Ulus, ülke kalbinin attığı yer de Çankaya’dır. Bu iki semtin arası önce Büyükelçilikler ve bakanlıklar ile doldurulmaya başlanır, daha sonra da Yenişehir kurulur. Sağlık Bakanlığından Bakanlıklara kadar arkası Kurtuluş Semti ile sınırlanan bölgeye Yenişehir adı verilir. Nermiye Tüzün Özkazanç kuruluşundaki Yenişehir’i şöyle anlatıyor: “Kuruluşunda bugünkü Mithat Paşa Caddesinin adı İsmet Paşa Caddesi, Meşrutiyet Caddesinin adı da Kazım Özalp Caddesiydi 1950’li yıllarda değişti, bizim evimiz de iki caddenin kesiştiği köşedeydi. Yenişehir, bahçe içinde iki katlı evlerden oluşuyordu. Karşımızda Samsun milletvekili Ethem Bey, yanında Sivas milletvekili Rahmi Bey, Kars milletvekili Esat bey, Nuri Conker’in evi yanımız, Biraz ileride Celal bey, ona yakın Koraltan’ın evi vardı. Sessiz sakin, huzurlu bir semtti, elli yıla yakın oturduk. Kavşağa yapılan demir üst geçit ve giderek artan gürültü bizi evimizden soğuttu, daha sakin bir yere taşındık.” BAŞKENTTE İKİNCİ TÜZÜN 1925-29 yılları arasında başkentte valilik yapan Mehmet Atıf Bey’in kardeşi Ragıp Tüzün de Halk Evlerinde görev yaparken çalışkanlığıyla dikkat çekiyor. Bu çalışkan gencin Belediyede daha yararlı olacağı düşüncesi ile atanması yapılıyor, başarısı da onu Ankara Belediye Başkanlığına kadar götürüyor. 1948-50 yılları arasında görev yapan Ragıp Tüzün evi olmayan dar gelirliler için bir proje hazırlıyor. Bu gün en önemli caddesine adı verilen Yenimahalle de böylece ortaya çıkıyor. Nermiye Hanım, “babam Cumhuriyetin ellinci yıl dönümünden çok kısa bir zaman önce yaşama veda etti, amcam da adının böyle büyük bir caddeye verildiğini göremedi ama olsun, şimdi ismi ile yaşıyor” diyor. Nermiye Hanımın öğrencilik yıllarından anıları da şöyle: “Ankara’ya geldiğimizde eğitim mahalle mekteplerinde veriliyordu, kısa bir süre ben de gittim. İki katlı bir yerdi, kızlar üst katta idi, hocanın elinde uzun bir sopası vardı. Daha sonra modern eğitime geçtik. Ortaokul bitirmede matematikten ikmale kaldım, daha sonra geçtim ama babam buna çok kızdı ve o yıl yeni açılan Kız Teknik Okulun yolladı beni. Buraya aynı okuldan beş altı arkadaş birlikte gelmiştik. Dersler başladı, bizim bildiğimiz şeyler anlatılıyor, arkadaşlarımla, Maarif Vekâletine dilekçe verdik, durumu anlattık. Bir heyet geldi, inceledi ve bizi bir sınıf atlattı. Bugün adı Zübeyde Hanım kız Meslek Lisesi olan Radyoevinin yanındaki okulda tarih öğretmenimiz de Afet İnan hanımdı. Bir gün Atatürk okulumuza geldi, hem biz hem de o çok memnun kalmış ki bu ziyaretten daha sonra da o bizi Çankaya köşküne davet etmişti. Afet Hanım başımızda köşkün her yerini gezdik, baston, kamçı ve şemsiyelerin durduğu yer ve siyah gömme banyo hala aklımdadır. Ayrıca Çiftlikteki köşküne de gittik bir defa, bizleri iki grup yaptı, harp oyunu oynatmıştı. İte kaka oynadık bizde, ondan sonra da koltuğuna oturdu, bizde sırayla onun elini öptük. Allah rahmet etsin, nurlar içinde yatsın bu günkü hayatımızı ona borçluyuz, anlayan anlar. O güzellikleri de gördük, ölümünü ve sonrasını da… Kız Teknik Okulunda dikiş öğretmenimiz Madam Pizar vardı. Yokluk dönemi ama mezuniyetimiz için nereden buldu bilmiyorum, bir top kumaş gelmişti okula. Onu öğrencilere bölüştürdü, bizler ücretini ödedik ve diktiğimiz tuvaletlerle defileye çıktık, mankenlik yaptık, mezuniyetimizi de kutlamış olduk. Okulu bitirdim fakat çalışma hayatına giremedim, 1938 yılında hemşerimiz Necmettin Özkazanç ile evlendim, bürokrattı, Sanayi Bakanlığının ilk müsteşarı oldu daha sonra da Devlet Personel Dairesi Başkanlığını uzun yıllar yaptı, 2004 yılında kaybettik. Sevda, Ferda ve Mehmet Hilmi isminde üç çocuğumuz oldu, bugün altı torunum ve altı da torun çocuğum var.” Nermiye Tüzün Özkazanç çalışma hayatına atılmamış ama gönüllü kuruluşlarda görev almış. Bir numaralı üyesi olduğu, “Çocuk Dostları” adlı derneği 55 yıl önce altı arkadaşı ile kuran Nermiye Hanım şimdilerde buradaki görevini de kızı Ferda Gürses’e devretmiş.
Editör: TE Bilisim