Kavaklıderem Derneği, 25 yıldır faaliyet gösteren bir semt derneği ancak konu Ankara olduğunda, kente ilişkin pek çok konuyla da ilgilenen gönüllü bir oluşum. Çevre ve semt duyarlılığından, esnafla dayanışmaya, trafikten semt mekânlarına kadar geniş bir yelpazede söz ve eylem üreten derneğin Başkanı Güliz Delikoç ve dernek üyesi Erinç Ulusoy Kavaklıderem’i ve daha iyi bir Ankara için yapılması gerekenleri 24 Saat gazetesine anlattı

SULTAN YAVUZ  / ANKARA - Kavaklıdere’nin daha iyi bir semt olması için 25 yıl önce kurulan Kavaklıderem Derneği’nin çalışmaları sadece semtle ilgili değil, Ankara’nın daha iyi bir kent olması için faaliyet gösteren STK’larla da dayanışmayı gözeten bir anlayışa sahip. Derneğin iki dönem de başkanlığını yürüten Güliz Delikoç ve dernek üyesi Erinç Ulusoy Kavaklıderem’in çalışmalarını ve projelerini anlatıyor… Bize Kavaklıderem Derneği hakkında bilgi verir misiniz? Güliz Delikoç: İki dönemdir başkanlığını yürüttüğüm derneğimiz, beş asil ve beş yedek üyeden oluşuyor. Gönüllülük prensibine dayalı bir semt derneğiyiz. Ben 25 yıldır Güniz Sokak’tayım ama çocukluk anılarım daha geriye gider. Kavaklıdere’de olmak, Kavaklıdere’ye gelmek her zaman bir ayrıcalıktır. Kültür, sanat ve sosyal yaşama öncülük etmiş bir semtte yaşıyoruz. Dolayısıyla da bunun koşullarını yerine getirmemiz gerekiyor, bunun sorumluluklarını üstümüzde taşımalıyız. Kurulduğumuz 1996 yılından beri pek çok etkinliğimiz oldu. Çevre ve semt duyarlılığımız, esnafla dayanışmamız, trafik gibi pek çok alanda faaliyet gösteriyoruz. Kavaklıdere’nin Ankara için önemini nasıl değerlendirirsiniz? Delikoç: Cumhuriyet’in ilk yılarını düşünürsek yoktan var olmuş bir ülke ve şehirdeyiz. Ankara defalarca kez yanmış, yıkılmış, savaş yaşamış, Atatürk nokta olarak Ankara’yı seçmiş ve Çankaya’yı merkeze almış. Çankaya bölgesi, toprak alanı olarak Türkiye’nin en geniş ilçesi ve biz de bu ilçenin merkezindeyiz. Çankaya Köşkü’ne yakınsınız, her türlü yeniliğin içindesiniz, öncü yenilikçisiniz, eskiden Tunalı Hilmi’ye gelirken kendimize çeki düzen verirdik, şimdi gençler ‘piyasa yapmak’ diyor ya, o dönemde de vardı. Bunları düşününce sosyal olarak öncü semt olmuş, Kavaklıdere’nin sorumluluğu var; bahçeler, balkonlar… İnsanların estetik anlayışları ve şehre katkıda bulunmak istiyorlar. Kavaklıdere’de yaşamak heyecanlandırır ve sorumlulukları artırır. “El atılan konularda hep başarıya ulaştık” Kavaklıdere bölgesinde yaptığınız çalışmalar neler oldu? Delikoç: Mesela Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Kuğulu Park mücadelemiz vardır. Barışçıl bir derneğiz, herkesle dayanışma içinde olmayı çok arzu ederiz ancak haklar gasp ediliyorsa ya da müdahale etmemiz gereken şeyleri görmüşsek, hemen organize olabiliyoruz. 15 yıl önce Kuğulu Park’tan yol geçecekti ve Atatürk Bulvarı ile Kuğulu Park birleşecekti. Zaten 1940’lardan bugüne bir ailenin Ankara’ya hediye ettiği bu 21 dönüm arsa 17 dönüme kadar küçülmüş, 11 dönüme kadar gerilemiş ve sonra da ‘yol geçecek’ denilmiş. Kavaklıderem derhal buna tepki gösterdi, birkaç zaman kendi başına mücadeleyi sürdürdü, baktı ki olmuyor, diğer STK’ları da yanına alarak bir, bir buçuk aylık uzun gece nöbetleri dâhil, 24 saat Kuğulu Park’ı bekledi ve nihayet park olarak kurtarıldı. Bunun yanı sıra, Kuğulu Park’ta kuş envanteri yapıldı, semtimiz eski bir dere yatağı ve kavakların da olduğu bir alan. Zaman içinde kuş sayısı elbette azalıyor ama en azından mevcut durumu görmek için kuş envanteri yapıldı. Ağaç envanteri de yapılarak, o ağaçlara plaketler çakıldı. Çevremizde engellilerle ilgili farkındalık çalışmaları yapıldı. Semtimiz sözüm ona Ankara’nın gözbebeği bir alan ama engellilerin gelişi oldukça sıkıntılı. Buralarda yaşaması da sıkıntılı, hep birilerine bağımlı oluyorlar. Okullarda engellilere ayrım yapılmaması için çalışma yapıldı ve belediyelerle yol ve mevcut koşulların düzenlenmesi, onlara göre ayarlanması konuları görüşüldü, başarıya ulaşıldı. El atılan konularda hep başarıya ulaştık. İstiyoruz ki daha yaşanır bir semt olsun. Semtimize açılan yeni bir yer mi var, mihenk taşı olmuş bir mekân mı var, bunların da mutlaka yanında oluyoruz. Pembe Köşk, Cumhuriyet’in geçmişinin simgesidir; çocuklarla orayı ziyaret ediyoruz, dernek olarak söyleşilerine katılıyoruz. Yeni kurulan ya da kurulmakta olan müzelerimiz var, Tunalı Hilmi’nin kaybettiği son sinemalar var… “Biz şikâyet ve çözüm merkezi değiliz, ancak iletiriz” Evet, biraz da Tunalı Hilmi’nin sinemalarını konuşalım… Kavaklıdere Sineması’nın yeniden işlev kazanacağı söylentisi var. Delikoç: Kavaklıdere Sineması bir aile mülküdür, bu dönem, çok iyi bir isim yeniden girişimde bulunmuş ve sonuçlandı. Bize de buraya kurulan yeniliği desteklemek düşüyor. Burada bir sanat merkezinin olması, olağanüstü heyecanlandırıcı bir durum… Kavaklıdere Sanat Merkezi olacak sanırım. Kavaklıdere’de eskiden çok sinema vardı, Şili Meydanı’ndaki Çankaya Sineması bunlardan birisiydi. Benim bildiğim Ses ve Talip Sinemaları var, beş altı sinema varmış. Çağdaş Market’in olduğu yerde de bir sinema olduğunu biliyoruz. Daha çok sosyalleşmeye ihtiyaç var, daha fazla eğlenmeye ihtiyacımız var. Birlik ve beraberlik ruhunu her an hissetmeye ihtiyacımız var. Daha çok bilinçlenmeye ve bilinçlendirilmeye ihtiyaç var, elimizdeki nimetlerin farkında değiliz. Bunlar nasıl korunabilir, belediyeler bu yönde bilinçlendirebilir. Tabii ki biz şikâyet ve çözüm merkezi değiliz, ancak iletiriz. Tunalı Hilmi’nin son on yıldaki değişimine ilişkin neler söylersiniz? Temel sorunları ne olarak görüyorsunuz? Delikoç: Değişim elbette kaçınılmaz, sosyal ve doğal olarak buralar da değişecek, itirazımız yok ama bunun bir sosyal politika mı, şehircilik politikası mı, ne şekilde olacaksa öyle ele alınması taraftarayız. Dünyanın her yanında şehir merkezi diye, sosyal tarih diye bir şey var. Korunması gereken özellikler ve korunması gereken değerler var. Maalesef ki, bunlar çok korunmuyor. Tunalı Hilmi eskiden marka değeri yüksek olan firmalarla çalışırdı, giderek bu marka değerleri el değiştiriyor, bu ekonomik bir şey. Sosyal olarak baktığınızda da daha çok insan geliyor buraya, dolayısıyla bize bıraktığı en büyük sıkıntı çevre kirliliği. Gürültü, egzoz, hafta sonu bloke oluyorsunuz, evinizden arabanıza çıkabilmeniz yarım saatinizi alıyor. Bununla ilgili bu dönem büyükşehir belediyesi ile yapılan bir çalıştay da oldu. Kimse gelmesin demiyoruz ama buralar daha çok yaya alsın, yayalaştırılsın. Araç öncelikli olunca herkes arabayla geliyor ve sıkıntı yaşıyoruz. “Çevre kirliliği oluşmasın ve herkes buna dikkat etsin lütfen” Yeni bir projeniz var mı? Delikoç: Bir kampanya başlatmayı düşünüyoruz, gençler buraya gelirken poşetlerini de getirip, çöplerini alabilirler. Tunalı Hilmi, Seğmenler, Tunus ve Bestekâr’a gelip eğlendikten sonra, ara sokaklarda da bulunup, çekirdek gibi gıdaları tüketiyorlar. İstiyoruz ki, sakız, meyve, çekirdek, içecek kutusu gibi atıkları bulundukları yere bırakmasınlar, bu bir proje olsun. Kavaklıdere’de başlayan ve belki tüm Ankara ve Türkiye’ye yayılacak bir model… Çevre kirliliği oluşmasın ve herkes buna dikkat etsin lütfen… Belediyeye bu projemizi sunacağız. Üye olmak isteyenler bize hem sosyal medyadan hem de ofisimizden ulaşabilirler. Kavaklıderem, tek başına bir semt derneği değil, öncü bir dernek. Topluma üstten bakış değil de, önden görüş diyebiliriz. Açlık, göç, sel felaketi gibi sorunlara da duyarlıyız, 1999 depreminde afet bölgesine yardım da götürdük, aktif de çalıştık. Sorumluluğumuzun bilincindeyiz, her anlamda ortak çalışmalar için kapımız açık… [caption id="attachment_180048" align="alignright" width="399"] Ulusoy: Kavaklıdere az sayıda kimliği olan yerlerden birisi[/caption] Ulusoy, “Kent bilincini yükseltmeye çabalıyoruz” Siz Kavaklıderem Derneği ile nasıl buluştunuz? Erinç Ulusoy: 2011 yılında resmi olarak dâhil oldum, Kavaklıdere ve Tunalı’da büyüyen bir gencim. 2011’de yönetim kuruluna girdim, bir dönem genel sekreter olarak çalıştım, sonra da hep uzaktan çözüm odaklı dijital işlerini ve kamuoyuyla derneğin buluştuğu noktada video ve görsel çözümleme yaptım. Sizin gibi genç kuşaktan insanlar dernekte sayıca fazla mı? Ulusoy: Benim yaş grubumdan çok kişi yok dernekte ama dışarıdan arkadaşlarım benim bu çabamı görüyor. Bazıları proje bazlı dâhil oluyor, bazıları üye ama günümüzde şöyle bir sıkıntı var; çoğu insan konfor alanının bozup da elini taşın altına koymak istemiyor. Onun yerine, bir şey yapıldığında onu ya eleştirmek ya da bir şey yapılmıyorsa, ‘neden bir şey yapılmıyor’ anlayışındalar. Belki popüler olduğu zaman bu mümkün oluyor, ben de bunun için uğraşıyorum. Bir Kavaklıdereli olarak, Tunalı Hilmi’nin dünü ve bugünü için neler diyebilirsiniz? Ulusoy: Aslında genel olarak dünya iyiye gitmiyor, şehir kültürünü kaybediyoruz, Kavaklıdere’de dâhil… Mesela, Beyoğlu’nda en azından geçmişte tabela kültürü vardı, bunlar da, şehre dair çözümlemeler de kaybediliyor. Biz açıkçası kent bilincini yükseltmeye çabalıyoruz, bunu çok değerli buluyorum. Ben Karum iş merkezinde büyüdüm, 1990’lı yıllardan beri. Bu nedenle Tunalı’nın her saat dilimini bilirim. Küçükken Akün Sineması’na gittiğimde, çıkıp o sıcak havada arkadaşımla bir gölge arayıp, oturmamızdan tutun da, Kuğulu’da çekirdek çitlememize, Kebap 49’da döner yememizden, Bestekâr’daki hızlı gençlik hayatımıza kadar… Burada yaşıyor olmanın her bir ânı benim için çok değerli, Ankara için çok önemli bir noktayız, çok ayrı bir yere koyuyorum. Çünkü az sayıda kimliği olan yerlerden birisi Kavaklıdere ve ciddi anlamda güzel, giderek değişse de böyle…
Editör: TE Bilisim