Hakan ŞANLITÜRK Son günlerin gündem maddelerinden biri darbe. İktidar muhalefeti suçluyor. ‘Olur mu olmaz mı’ diye bir kavga ki sormayın. İki ileri bir geri deriz ya Türkiye’nin hali de aynen böyle. Bu tartışmaların müsebbibi; tüm siyasetçiler. Tarihten ders almayı, tecrübelerden pay çıkarmayı öğrenemedik gitti… 27 Mayıs Darbesi 3 politikacımızın canına mal oldu. Menderes, Polatkan ve Zorlu idam edildi. Yıllar sonra iadei itibar yapıldı. Ama giden canlar geri gelmedi ki… Demokrat Parti (DP) iktidarını ihtilale götüren sebepler sıralandığında daha sonraki yıllarda da benzer hadiselere rastlandığını görüyoruz. Mesela… Milli Şef İsmet İnönü Uşak’ta taşlatılmıştı. Kılıçdaroğlu’nun yumruklanması olayına nasıl da benziyor.O yıllarda da muhalif gazeteler kapatılıp, iktidarın hoşuna gitmeyen yazılar yazan gazeteciler içeri atılmıştı. Günümüzle nasıl da benzeşiyor.Menderes iktidar olduktan hemen sonra CHP’nin mallarına el konmasını sağlamıştı. Gerek var mıydı? İktidara getiren halk DP’yi kurtarıcı görmüştü. Kutuplaştıran politikalara, din istismarına ne gerek vardı ki? Her iktidar olan ‘devlet benim’ mantığı ile icraat yapmaya koyulunca, adaleti, merhameti unutunca hele de rant hırsının kurbanı olunca yanlışlar da tavan yapıyor maalesef. Ne olursa olsun. Darbeler tasvip edilmemeli. Türkiye bu çağda hala darbe konuşuyorsa ülke olarak herkesin kusuru vardır. Komutanın birine savaşı niye kaybettiğini sormuşlar. Sebepleri sıralamaya başlarken ‘kurşunumuz yooktu’ deyince ‘tamam gerisini sayma’ karşılığını verip susturmuşlar. Seçim kaybeden veya ülkeyi darbeyle karşı karşıya bırakan bir iktidara ‘neden böyle yaptın?’ desek nasıl cevap alırız? Onlar yanıtlayamasa da biz ‘adalet yoktu, demokrasi yoktu, gelir adaletsizliği diz boyuydu’ diyebiliriz. CHP’li Özgür Özel’in açıklamasının darbeyi çağrıştırdığı iddia edilmişti. Ermeni kilisesinden haç sökülmesi, camiden çav bella çalınması, merhum Hırant Dink’in eşinin tehdit edilmesi, kürtçe müzik yalanıyla provokasyon girişimi… Bunlarla birlikte tartışma alevlenmiş, kafalarda soru işaretleri doğmuştu… Şimdi gelelim darbe-hıyar turşusu meselesine… 12 Eylül ihtilalinden sonra gazetenin birinde acayip ilgi çeken bir fıkra yayınlanır. Şilili Diktatör Pinochet'ye sormuşlar, “Cunta kurmak mı zor, turşu kurmak mı?” diye. Pinochet “‘Turşu kurmak daha zor. En azından 20 tane hıyar bulacaksın, hepsini bir kavanoza yerleştireceksin, üzerlerine sirke, tuz, limon ilave edeceksin. Bunlar yetmezmiş gibi aylarca da olmasını bekleyeceksin. Halbuki cunta kurmak için üç tane hıyar yeter’’ diye cevap vermiş. Bunu anlatan kişi Ali Baransel. Fahri Korutürk ve Kenan Evren zamanında Köşk’te görevliydi. Baransel fıkranın Konsey üyelerini rahatsız ettiğini belirtiyor. Konsey üyeleri onu arayarak fıkrayı sormuşlar. Evren’in ne düşündüğünü merak etmişler. Baransel, Evren'in vereceği tepkiyi çok merak edenlerden olduğunu aktarıyor. Şöyle devam ediyor: “Elimde, hıyar fıkrasının küpürüyle Evren Paşa'nın makamına çıktım. Paşa'ya mutat basın özetleri arzını yaparken yumuşak bir giriş yaparak, ilginç fıkrayla ilgili konuyu açtım, sonunda da fıkrayı aktardım. Evren dinledikten sonra bana baktı, ‘Bunda alınacak bir şey yok Baransel, adam beş hıyar dememiş ki’ dedi ve kahkahayı bastı.” Bu olayı biraz farklı anlatanlardan da dinlemiştim. Onlar, Evren’in de rahatsız olduğunu, tepki gösterdiğini iletmişti. Belirttiklerine göre, Baransel fıkrada ‘3 hıyar’ denildiğine vurgu yapmış Evren’le konuşurken ve ‘5 hıyar yazsa alınabilirdik’ eklemesi yapmış. Evren’de bunun üzerine rahatlamış ve ‘doğru ya… 3 yazmış, bile alakası yok…” ifadesini kullanmış.