Tarihi boyunca 10 yıkıcı deprem geçiren Hatay’da binaların bir kısmı deniz kumundan yapılmış, bazı bölgelerinde zemin balçıktan ve olası bir afette kentte toplanma alanı yok denilecek kadar az. Hatay Jeoloji Mühendisleri Oda Başkanı Rasim Can, deprem öncesi tedbirlerin hayati önemde olduğunun altını çizdi

Burcu Özkaya Günaydın HATAY- İzmir, Elazığ depremlerinin ardından olası depremler ve fay hatları yeniden gündeme geldi. Bir deprem bölgesi olan Hatay defalarca yıkılıp, yeniden inşa edildi. Hatay Jeoloji Mühendisleri Oda Başkanı Rasim Can, deprem öncesi tedbirlerin hayati önemde olduğunun altını çizdi. Dünya genelinde en çok can kaybına neden olmuş 10 büyük depremin yaşandığı coğrafyada olan Hatay’ın deprem tarihine bir göz atalım… 115 yılının Aralık ayında Hatay’da yaşanan depremde kent yerle bir olur ve 260.000 civarında kişi öldü. 526 yılının 29 Mayıs’ında 250.000-300.000 dolayında can kaybı yaşandı. 458 Eylül ayında yaşanan depremde 80.000 ölü, 588 yılı 31 Ekim’inde 60.000 insan yaşamını yitirdi. 847 yılında 20.000 ölü, 30 Haziran 1170 tarihinde yaşanan depremde 80.000, 7 Aralık 1759’da ise 20.000 insan yaşamını yitirdi. 13 Ağustos 1822’de ise Gaziantep, Antakya, Islahiye, Lazkiye ve Halep bölgesi yerle bir oldu. 30.000 ila 60.000 arasında insan yaşamını yitirdi. 3 Nisan 1872 Antakya ve Samandağ’ın tamamı yıkıldı. 8 Nisan 1951’de de İskenderun’da 13 bina yıkıldı ve 6 kişi hayatını kaybetti. Depremde 10 defa yıkıldı Tarihte 10 defa yıkıcı deprem geçiren, defalarca yıkılıp yeniden inşa edilen Hatay’da yeni deprem olma olasılığı tartışılıyor. Deprem coğrafyası olan Hatay, kentsel olarak depreme ne kadar hazırlıklı, olası bir afette halk ne yapması gerektiğini biliyor mu, toplanma alanları var mı? Hatay halkı deprem gerçeğiyle yaşıyor mu? [caption id="attachment_203747" align="alignright" width="310"] Hatay Jeoloji Mühendisleri Oda Başkanı Rasim Can[/caption] Hatay’da önemli 3 fay hattı var Jeoloji Mühendisleri Hatay Şube Başkanı Rasim Can, Hatay’da önemli 3 tane fay hattı olduğunu belirterek, “Bu faylardan biri ölüdeniz fayı. Bu fay Kızıldeniz’den gelip, Hatay kara topraklarına ulaşıyor. Buradan Hacıpaşa ve Amik Ovası’na kadar uzanıyor. 2’ncisi Doğu Anadolu fay hattı. 3’üncü fay hattı da Kıbrıs. Bir deprem bölgesindeyiz. Tarihte de defalarca yıkıcı deprem yaşanan bir bölge. Biz İstanbul depreminden beri Hatay’a dikkat çekiyoruz “ dedi. Depremden korkulmamalı Rasim Can, depremin bir doğa olayı olduğunu, önlem alınmadığı takdirde depremden korkulmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Bizim bu bölgede dikkat edeceğimiz şey kesinlikle deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası insanları bilinçlendirmekten geçer. Bu gerçeği kabullenerek şimdiden önlem almamız lazım. Körfez depreminden sonra deprem şartnameleri daha uygun ve daha etkin bir şekilde yapılmaya başlandı ve günümüze geldik” diye konuştu. Binalarda kullanılan deniz kumu demiri çürüttü Hatay’da birçok binanın zemininin sorunlu olduğunu vurgulayan Can, şunları kaydetti: “Gevşek zeminlerin üstünde yüksek bina yapılması ve bir de bunun en kötü durumu da deniz kumu kullanılması. Hatay’daki yüksek katlı binaların özellikle de eski binalarda, Samandağ’dan deniz kumu taşınarak bu binalar yapıldı. Deniz kumu binalardaki demirleri çürütmüş, eski binaların dayanım güçleri kalmamış. Deniz kumu ile yapılan yüksek katlı binaların gözden geçirilmesi lazım. Bu binaların gözden geçmesi lazım. Kentsel dönüşümler bina değil, mahalle bazlı yapılmalıdır.” Can, depremde en önemli noktanın halka deprem gerçeğini kabullendirmekten geçtiğini, önlem alıp, bilinçlenme ve depremden korkmama ile sorunun en önemli kısmının çözülmüş olacağının altını çizdi. Yöneticiler de hazırlık yapmalı Depremin bir başka önemli boyutu da şehrin yapısı ve kentteki yapılar. Hatay Mimarlar Odası Şube Başkanı Mustafa Özçelik, defalarca yıkılan Hatay’ın bir deprem bölgesi olduğunu hatırlatarak, Hatay halkının, yerel ve genel yöneticilerin bu deprem gerçeğinden yola çıkarak, özellikle de deprem öncesi hazırlığa önem vermesi gerektiğinin altını çizdi. Özçelik, deprem öncesi hazırlığın sadece halkta değil yöneticilerde de olması gerektiğini düşünüyor. Bu noktada en hayati hazırlık bina denetimleri, riskli yapıların belirlenmesi. [caption id="attachment_203746" align="alignleft" width="275"] Hatay Mimarlar Odası Şube Başkanı Mustafa Özçelik[/caption] Antakya’da riskli bina çok fazla 1999 Marmara depreminden sonra çıkan Deprem Yönetmeliği’yle birlikte binaların taşıyıcı sistemin güçlendirildiğini belirten Özçelik, “2000 yılından önceki binalar riskli kabul ediliyor. Antakya ve İskenderun’da çok fazla eski ve riskli bina var. Bu binalar hızla belirlenmeli ve bina olarak değil mahalle olarak kentsel dönüşüm yapılmalı. Bir deprem bölgesi için çok riskli binalar. Bu sorun seferberlikle çözülür” diye konuştu. Yapı dayanıklılığı malik sorumluluğuna bırakıldı İzmir depreminde riskli binaların yıkıldığını söyleyen Mustafa Özçelik, “Mevzuata uygun davranılmadığında sorunlar ortaya çıkıyor. Geçen yıla kadar mal sahipleri istedikleri yapı-denetim firmasını tercih ediyordu ve usulsüzlükler oluyordu. Geçen yıl bu mevzuat değişti. Artık merkezi sistem atıyor. Bu önemli bir adım oldu” diye konuştu. İmar barışı denilen imar affıyla insan yaşamının hiçe sayıldığını altını çizen Özçelik,”Yapılan düzenlemede belli bir tarihe kadar bildirim yapıldığında muaf sayıldı. Yapının deprem dayanıklılığı kısmı malik sorumluluğunda. Bu çok riskli bir durum. Yurttaşın can güvenliği -malik sorumluluğunda bırakılmayacak kadar ciddi bir durumdur” dedi. Hatay’ın deprem sorununun Pandemi kadar önemli olduğuna dikkat çeken Özçelik, yetkililerin hem bilinçlendirme hem de yapıların güçlendirilmesi, yeniden yapılması konusunda daha sorumluluk almaya çağırdı. Yıllardır İskenderun’da yaşayan Mimar Ercüment Kimyon’la depremin İskenderun kısmını konuştuk. Ege depreminden sonra Hataylıların çoğunda tedirginlik olduğunu ama asıl fay hattının Elazığ’da yaşanan depremin fay hattıyla bağlantısı olduğunu vurgulayan Kimyon, “Hatay deprem bölgesi. Her 140-150 yılda bir büyük yıkıcı deprem oluyor. Ve bu tarihe bakacak olursak her an bir deprem yaşanabilir” diye konuştu. İskenderun zemini balçık ve toprağı alüvyonlu İskenderun’un Hatay’ın en riskli bölgeleri arasında olduğunu belirten Kimyon, İskenderun zemininin balçık olduğunu ve kentin dolgu üzerine kurulduğuna dikkat çekiyor: “Bu yapısından dolayı depremden zarar görme riski çok fazla. Nerdeyse hiç boş alanın kalmadığı şehirde nüfus çok kalabalıklaştı. Eski dönemde Fransa kayıtlarında İskenderun nüfusu 10-15 bin gibi sayı iken şimdilerde 300.000 bin nüfuslu bir ilçe. Toprağı alüvyonlu ve balçık. Battı-Çıktı inşaatında bunu daha net gördük. En az 10-15 mahallenin alüvyon zemine inşa edildiğini düşünürsek olası depremde acı son kaçınılmaz görünüyor.” [caption id="attachment_203742" align="alignright" width="314"] Mimar Ercüment Kimyon[/caption] Hiç boş alan kalmadı İskenderun’da toplanma yeri olarak Millet Bahçesi ve henüz yapılaşmaya açılmamış olan üniversite çevresi olduğunu belirten Kimyon, “Bu kentte mahallelerde 500 metre boş alan yok. Her yer kaçak yapılaşma dolu. Bunun sıkıntısını yangında da gördük. Deprem bölgesindeyiz afet öncesi hazırlığımız olmalı ama yok. Deprem anında insanlar planlı, örgütlü hareket edebilecek mi? Bunların hepsinin bir hazırlığı olmalı ama yapılmıyor” dedi.