Kafasındaki mel’un planı ta o tarihlerde yürürlüğe koymak istemişti. Elinde bir liste, Cumhurbaşkanı Demirel’e gitti. Düşman olarak gördüğü askerlerin tasfiyesini istiyordu. O’na göre “Şerecesi bozuk alevi generaller” ile ilgili bir liste idi… Aldığı cevapla mosmor oldu: “Hocam sen karışma, orduya müdahale etme. Sen camide vaaz et, namaz kıldırmana bak.” Bu ifadeler, bizzat kendisinin notlarıyla iddianamede yer aldı. Evet, aslında Demirel O zatı hiç sevmedi. Boyundan büyük işlere kalkışmasından hep rahatsızlık duydu. Aldığı cevap üzerine, Demirel’e olan kini kaça katlandı bilemeyiz. Bunu yine kendi ifadeleri ele veriyor. Diyor ki: “Demirel bize hep kötü davrandı. Biz de ne zaman Demirel’e güvendikse hep aldandık. Esasen Demirel, Yaşar Büyükanıt ve benzerlerinin ecdadı, hepsi de yukarıda birleşiyor. Yani bunların hepsi de Yahudi›dir.” İsmet Paşa da Süryani imiş, iyi mi? Hızını alamayıp, bu defa Hüsamettin Cindoruk’a saldırıyor: “Hüsamettin Cindoruk›un yanına ziyarete gittik. Bizi çok iyi karşıladılar. Misafir etti ama tam cin gibi bir adamdır. Bunlar öyle insanlar ki bilemezsiniz bize ne kadar düşmanlık içindeler. Allah›ın inayeti olmasa bizleri bir kaşık suda boğarlar, asla bize hakkı hayat tanımazlar" Kılıçdaroğlu’nun adına da kendine göre kodlamış: Çilingiroğlu. Sözü, Abdullah Gül’ün 29 Ekim resepsiyonuna getiriyor. Malûm, o resepsiyona başta Kılıçdaroğlu olmak üzere askerler ve bazı yüksek yargı organlarının başkanları katılmamıştı. “Ağaların Çankaya’ya gitmemesi çok büyük bir terbiyesizlik, aleni isyandır ve nankörlüktür bir şey yapabilseler yapacaklar ama yapamıyorlar.” O’na “hezeyan içinde” derken yanılmamışız.  Bakın,bir başka notunda ABD’ye gitme gerekçesini nasıl açıklıyor: Gitmesi, “cebri” (zorunlu) bir meseleymiş. “Bazıları bunu anlamış olmalılar ki ‘hocaefendi Amerika›ya gitmekle çok iyi yaptı› dediler. Ama bazıları da anlamıyor, ‹neden başka bir yer değil de burası› diye tenkit (eleştirme) ediyor. Bunlar isteseydi bizleri burada tutmayabilirdi. İsteseydiler istintak (sorguya çekme) edebilirlerdi, ama etmediler. Ama kaderin cilvesi Rabbimin büyük lütuflarına mazhar oluyoruz. Cenab-ı Hak insana marifet ufkuna göre soru sorar, Musa (as) Mısır›da kalmadığı gibi, Efendimiz de Mekke de kalmıyor. Tahta kulübemi bıraksalardı, ömrüm de varsa eğer ağalar da müsaade etseler orada kalmak isterdim." (İddianamede yer alan beyanları Yeni Şafak gazetesinin 29 Haziran tarihli nüshasında 11. Sayfada  ‘Demirel Yahudi, İnönü Süryani’ manşetiyle verilmişti.)  Kendini peygamber sanacak kadar meczup birisine nasıl inanıldığı, böyle birisi tarafından nasıl kandırıldıkları halâ soru işareti. “Kandırıldık” demekle olmuyor.