Öğretmenliğimin ilk yıllarıydı. Erzurum’un Oltu kazası da görev yapıyordum. Haziran ayı olmasına rağmen kış 1 bölgede hâlâ çok şiddetli bir şekilde devam ediyordu. Öğretmen lokalinde otururken öğretmen arkadaşlarımızdan Hasan öğretmen birden yere yığıldı. Yanına gittiğimizde nabzının atmadığını gördük. Kalbini dinlemeye çalıştık ama kalp atışlarını da duyamıyorduk. Sırtımıza alarak sağlık ocağı] taşıdık. Oradaki sağlıkçı arkadaşlar yapılacak bir şeyin olmadığını, Haşan öğretmenin kalp krizi geçirerek öldüğünü söylediler.

Ölüm raporunu doktorların hazırlaması gerektiğinde sabah gelecek olan doktorun evrakları tamamlamasından sonra sabah cenazemizi alacağımız söylendi.

Büyük üzüntüyle lokale döndük. Ailesine acı haberi ve dik. Sabah cenazeyi almak için sağlık ocağına gittiğimize doktor gelmiş ölüm raporunu hazırlıyordu. Hasan öğretme hava çok soğuk olduğu için bulunduğu odanın pencere açılmış soyularak bir çarşafa sarılmıştı. Onu sağlık ocağı götürdüğümüzden bu yana on bir saat geçmişti. Dışarıda bekleyen ailesi feryatlar içinde dışarıda bekleşiyorlardı.

Yıkamak üzere taşa yatırdığımızda morarmamış olma dikkatimi çekti. Babamı kalp krizinden kaybetmiştik. Dudaklarında, vücudunda ve tırnaklarında morartılar olmuştu. Oysa ki Haşan öğretmenin dudaklarında başka hiçbir mora yoktu. Yıkamaya henüz başlamıştık ki Haşan öğretmen kıpırdamaya başlamıştı. Ben dahil hepimiz panik ve korkuyla dışarı kaçıştık.

Bağrışmalarımızı duyan doktor koşarak geldi. Olanları anlattığımızda onbir saattir hayati fonksiyonlarını kaybeden kişi nasıl kıpırdar, deyip bizi azarladı.

Yıkanan yere doğru koşarken ben de arkasından gittim, içeri girdiğimizde bulunduğu yerde titreyerek etrafına bakan Haşan öğretmeni oturur vaziyette bulduk. "Ben neredeyim, , dışarıda bu bağrışmalar ne?" diye bize soruyordu. Doktorla böyle bir şeyin nasıl olabileceğini uzun,uzun tartıştık. Ama açıkçası yaşamış olduğum bu olayın mantıklı bir açıklamasını bulamadım.

Haşan öğretmene gelince; zaten çok dindar bir kişiydi ama bu olaydan sonra kendini tamamen dine adadı. Öğretmenlikten istifasını vererek kendi kabuğuna çekildi. Sorduğumuz bütün sorulara ölümün bir bitiş değil yeni bir başlangıç olduğunu anlatarak cevap veriyordu. Her seferinde sözlerini, «gerçeğin gördüklerimiz de saklı olmayıp içimizde başka kuvvetlerin var olduğunu» söyleyerek bitiriyordu.

Celal GÜMÜŞ

Erzurum