Birsen GÜRDİL   Bir tarihte ünlü sanatçı Hülya Avşar, Türkiye’de jön yok demişti. Gerçekte sinema, dizi ve tiyatro sahnelerinde rol alan pek çok yetenekli jönün varlığından haberi olmadığını dile getirmişti. Zira bugün yurtdışında sayısız hayranları olan Kıvanç Tatlıtuğ, Burak Özçivit, Kenan İmirzalıoğlu, Çağatay Ulusoy gibi jönlerin hayranları sırf bu yakışıklıları görmek için ülkemize geliyor. Hülya Avşar’ın nasıl bir jön aradığını açıklamasını beklerken, ben size süratle zirveye hızlı adımlarla koşan iki yetenekli genç oyuncudan bahsetmek istiyorum. Vatanım sensin ve Boran kuzum, halen ilgi ile izlenen bu dizide genç bir yunan subayını canlandıran yetenek güzel sanatlar mezunu olan bir annenin, Ankara Devlet Tiyatrosu Genel Müdür yardımcılığından emekli bir babanın tek çocuklarıdır. Kuzum, annesinin resim yaptığı, babasının müzikle ilgilendiği bir yuvada büyümüş, gerçekte sanatçı olmak gibi bir arzusu ve isteği olmayan Ankara’da Gazi Üniversitesine istemeyerek kaydını yaptırmış, bir yılın sonunda ise kendisinin buraya ait olmadığını anlayarak ekonomi bölümünü yarım bırakarak, kararsız günler içinde her gün evden okula gidiyorum diyerek çıkan, gün boyu sinemaya gidip, pastanelerde kitap okuyarak vakit geçiren Kuzum, yıl sonunda ailesini ikna ederek Özcan Alper’in “Sonbahar” Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış uykusu”, Tolga Karaçetlik’in “Sormaşık” adlı filmlerini izledikten sonra bu sanat aleminde kendisinin de yer alması gerektiğine inanarak, şansını zorlamaya başladı. Birçok ajansa yapımcılara başvurdu ise olumlu bir cevap alamadı. Ta ki “Anneler ve Anneler” adlı diziden teklif gelinceye kadar. Kuzum’u, bu diziden sonra hemen hemen pek çok ülkede gösterime girmiş olan son yılların en büyük tarihi dizisi olan Muhteşem Yüzyıl Hürrem’de ruhsal yapısı bozuk bir şehzadeyi oynadı. Bu diziden sora pek çok yapımcının teklifleri ile karşılaşan Kuzum, sonunda “Vatanım sensin” adlı tarihi dizide, Leon’u başarı ile canlandırıyor. Annesinden gelen resim yapma yeteneğini de ihmal etmiyor. İstanbul’da tek başına yaşadığı evinde vaktinin olmadığı için resim yapma zevkini Ankara’ya ailesini ziyarete gittiği zamanlarda yerine getiriyor. Kuzum’un diğer bir hususiyeti ise diğer meslektaşları gibi yapmacık aşk oyunları ile paparazzilerin oyuncusu olmaması. Hiç boş vakti olmadığı için gönül kapısının da kapalı olduğu bilinen Kuzum’un, tek gayesi bu meslekte kalıcı olmak. Adı Efsane ve Cem Yiğit Üzümcüoğlu, zirveyi zorlayan genç bir oyuncu olan Cem, “Adı efsane” adlı merak ve zevkle izlenen bir dizede Hakan adlı bir genci canlandırıyor. Şanslı bir oyuncu gözü ile baktığım Cem Yiğit, Türk sahne, dizi ve film dünyasının ünlü oyuncusu Erdal Beşikçioğlu gibi müstesna bir sanatçı ile bu dizide yer alması. Cem, genç yaşına rağmen hani tabiri caizse çok güngörmüş bir genç. 2012 yılında Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarında başlayan eğitimi sırasında Hindistan ve Polonya’da fiziksel tiyatro ve modern dans üzerine çalışmalar yapıyor. Cem Yiğit’in başarısının sırrı tipinin ötesinde canlandırdığı role mimikleri, vücut hareketleri ile katkısını gösterebiliriz. Dizide bir basketbolcuyu canlandıran Cem, gerçekte bu güzel oyunu dizinin çekimleri sırasında yapılan provalarda öğrenmiş. Rolünde başarılı da olabilmesi için artık sık sık basketbol maçlarına giden Cem’in, en büyük zevki ise bol bol seyahatlere çıkmak. Nitekim genç oyuncu üç yıl boyunca trenle Avrupa’da gezmediği ülke bırakmamış. Yine de fırsat buldukça yurtiçinde de geziler katılıyor. Spor yapın, koşu sporunu ise halen sürdürüyor. Görgüsü ve mütevazı davranışları ile arkadaşları tarafından sevilen Cem’in en büyük emeli ise bir tiyatro salonu açmak. “Bir gün mutlaka” böyle bir salonu açacağım diyen Cem Yiğit’in bir hedefi daha var. Dünyaca ünlü Keman virtüözü ve bestekâr Wolfgang Amedues Mozart’ın veya Nazım Hikmet’in hayatını canlandırmak. Şu zamanlarda böyle iki devin hayatını ekranlara taşıması için yaşının çok genç olduğunu belirttiğim Cem, zirveyi zorladığı bu günlerde gönül işlerine vakit ayıramamakta. Vakit buldukça da sık sık kitap okuyup, lisan çalışmaları yapmak.