Yazının başlığa bakıp, Kemal Sunal'ın başrolünde oynadığı, Ayşen Gruda, Ali Şen gibi usta oyuncuların yer aldığı yönetmenliğini Kartal Tibet'in yaptığı 1982 yapımı unutulmaz komedi filmden söz ettiğimizi sanmayın. Sağlıktaki şiddet olaylarına dikkat çekmek için bu başlığı kullandık. Doktora, sağlık personeline şiddet, tüm önlemlere, uyarılara rağmen tam gaz sürüyor! Bu konudaki son haber başkentten. “Hastanede skandal görüntüler! Sağlık çalışanları canlarını barikat kurarak korudu.” Başkentin göbeğindeki Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Hastanesi Çocuk Yoğun Bakım Servisi'nde yaşandı bu son olay. Hasta yakınları sağlık çalışanlarına saldırınca sağlıkçılar, tıbbi cihazlarla kapının arkasına barikat kurarak kendilerini korumak zorunda kaldılar. Olay 5 kişinin gözaltına alınmasıyla noktalandı. Ne ceza verilir, kaç ay yatıp çıkarlar bunu bilemeyiz ama bu saldırgan yaratıklara verilecek en büyük ceza ömür boyu sağlık kuruluşlarından hizmet almalarının yasaklanması olsa ne yaparlardı acaba? Doktora, hastaneye muhtaç yalvar yakar olduklarında görürlerdi doktor civanımı! Arama motoruna, “Sağlık çalışanlarına saldırı” yazarsanız da 11 milyon 400 bin sonuç bulursunuz. Demek ki bu topraklarda böylesi iğrenç, kalleş bir saldırı kültürü türemeye başladı. O sağlıkçılarımıza teşekkür edip ellerinden öpeceğimize linç ve dayağı reva görüyoruz. Artık bu tür olaylar geçiştirilmemeli, üçüncü sayfa haberi olmamalı, kanıksanmamalı. Şiddetin her türüne olduğu gibi, bu tür iğrenç saldırılara da alışmayacağız, kabullenmeyeceğiz. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden sağlıkçı sayımız yüzü geçti. Salgına karşı en ön safta mücadele veren, yoğun iş yükü nedeniyle tükenen sağlık çalışanlarımızdan yaşamını yitiren doktorlarımız 50’ye yaklaştı. Covid-19 birçok ülkede meslek hastalığı olarak kabul edilirken bizde kabul edilmediği gibi bir de dayak atıyoruz pes doğrusu! Dünya çapındaki salgınla mücadelede, ülkemizdeki 35 binin üzerindeki sağlık kurumunda çalışan 1 milyonun üzerindeki sağlık çalışanı 8 aydan buyana büyük bir özveriyle canla başla mücadele ederken, bir avuç aklı evvelin onlara reva gördüğü muameleye bakın! Başta 160 binden fazla doktor ve 200 bine yakın hemşiremiz olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarımıza büyük bir özür borcumuz var. *** YOKSULLUK ARTIYOR Pandemi yalnız ülkemiz gibi kırılgan ekonomileri değil, merkez bankaları altın stoklarıyla dolu olan güçlü devletleri de olumsuz etkiledi. Amerika Birleşik Devletleri bu ülkelerin başında geliyor. Zaten Donalt Trump ve Cumhuriyetçilerin seçimi kaybetmelerinin en önemli nedenlerinin başında bu geliyor. Amerika’da yoksulluk çeken kesim, sandıkta boş vaat ve hamasetle karın doymuyor mesajını verdi. Amerikan ekonomisinde görülen durgunluk, yoksulluk sınırı altında çoğu sokaklarda yaşayanların sayısının artarak 33 milyona ulaşmasına neden oldu. Amerikan Nüfus İdaresi, 4 kişilik bir ailenin yılda 18 bin dolardan az bir geliri olan aileleri yoksulluk sınırı altında kabul ediyor. (bu kişi başı aylık 2900 TL, günlük 100 TL’nin altında geliri olan anlamına geliyor) Fransa da ABD gibi yoksulluğa yelken açan ülkelerden biri. Zaten bu nedenle gitmesine kesin gözüyle bakılan Emanuel Macron, sağa sola sarıp, üzerine vazife olmayan konulara dalıp, dış politikadaki gerginlikten medet umuyor. Fransa’da Kovid-19 salgınının ekonomiye olumsuz etkisi nedeniyle yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısında patlama yaşanıyor. İşsizliğin yüzde 10 seviyelerinde seyrettiği ülkede yoksulluk sınırı altında yaşayanların sayısı ilk kez 10 milyonu aştı. Bütçe araştırmaları, kira, su, enerji vb. zorunlu fatura harcamalarını düştükten sonra yoksulluk içinde yaşam mücadelesi veren yüzbinlerce ailenin çoğunun günde 9 Avronun altında bir gelire sahip olduğunu ortaya koydu. Tüm bu rakamlar, yoksulların sayısının arttığı, yoksulla zengin arasındaki uçurum giderek daha da derinleştiği gerçeğini gözler önüne seriyor. ABD örneğinde olduğu gibi, ülke nüfusunun yüzde 5’ini oluşturan en varlıklı Amerikalılar milli gelirin yarısından fazlasını alırken, yoksul yüzde 5’lik kesim ise, milli gelirin yüzde üçü ile yetinmek zorunda. Bu rakamlar, ABD’de en zengininin, en yoksullardan 14 kat daha fazla kazandığını gösteriyor. Gelir dağılımı adaletsizliğinden söz etmişken, Türkiye’de bu fark tam 66 kat! Gelir dağılımı bakımından bizdeki durum onlardan çok daha adaletsiz ve içler acısı. *** KKTC’NİN GURUR GÜNÜ Geçtiğimiz Pazar günü, Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi Self-determinasyon hakkını kullanarak oy birliği ile aldığı kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etmesinin 37’nci yıldönümüydü. Bu vesileyle, başta kurucu cumhurbaşkanı büyük devlet adamı Rauf DENKTAŞ ve Fazıl KÜÇÜK olmak üzere, Kıbrıs mücadelesinde ve barış harekatında yaşamını yitirenlerin anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. *** GERÇEK NE? Ekonomide Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarıyla sokaktaki rakamların artık örtüşmediği ayan beyan ortada. Vatandaşın cebini doğrudan ilgilendiren, maaş, ücret vb. ayarlamalar için yaşamsal olan TÜİK verileri ne zaman gerçeklerle örtüşecek diye soran Fox Haber, hafta sonunda bu konunun da yer aldığı ana haber bültenini “gerçek ne hashtag” i ile verdi. Sahi gerçek ne?