Bundan yıllar önce sinema denilen beyazperdedeki siyah-beyaz görüntülü şeritler umumiyetle Mısır’dan gelip şarkılı-sözlü Türkçeleştirildikten sonra oynatılan filmlerdi, seyretmek zorunda kalınan filmler. Arkasından, Hind filmleri işgal etti kapalı ve açık hava sinemalarını. Bu arada Amerikan Sineması kovboy filmleri ile genç neslin ilgisini çekmeye başladı. Bu şeritleri Tarzan, komedi ve macera filmleri izledi. Amerikan rüyasını aşılayan renkli yapıtları ile Hollwood dünya film piyasasını elinde tutmayı başardı. Artık birbirinden güzel mayolu kızların showları yaşlı genç herkesin ilgisini çekiyordu. Türk Sineması da Yeşilçam’dan yönettiği bu gösteri sanatına pek çok film yetiştiriyorsa da pek çoğu dış pazarlardan gelen renkli yapıtlarla baş edemiyordu. "Şehvet Kurbanları" adlı başrolde Cahide Sonku’nun oynadığı bir film nasılsa uzun yıllar vizyonda kalmayı başardı. Türkiye artık dünya sinema pazarının bir numaralı pazarı olmuştu. Geç de olsa vizyona giren pek çok yabancı yapımı filmler bir süre sonra Türk sinemalarında gösterime giriyordu. Her ilde açılan kışlık yazlık sinema mekanlarının seyircisi daha ziyade yerli film seyretmek istemesi üzerine Yeşilçam kolları sıvayarak bir yılda 250 yerli film çevirerek Hindistan’dan sonra en çok film yapan ülke oldu. Bu arada konu sıkıntısı baş gösterince yapımcılar seks ağırlıklı yapımlardan medet ummaya başladı. Bu tamamen Yeşilçam’ın çöküntüsü oldu. Bu arada televizyon kanalları yavaş yavaş varlığını göstermeye başlayınca yerli film piyasası çökme noktasına geldi. Artık TV kanallarında, Kaçak, Dallas, Komser Kolombo, Küçük ev ve Sementa gibi diziler büyük merak ve ilgi ile izlenir olmuştu. Türk televizyonu o yıllarda tek kanal üzerinden yayın yapıyordu, teknik eksiklikler, kifayetsiz elemanlar yüzünden istenilen ilgiye sahip olamıyordu. Çare bu kez de Brezilyalıların "Pembe Dizileri" oldu. Bu tip günlük yaşamdan alınan konusu ile genç kızların ve annelerinin işlerini güçlerini bırakıp seyre daldıkları dizilerden ders çıkartan yerli yapımcılar çareyi bu dizilere alternatif olarak yerli yapımlara yöneldiler. Bu arada Türkiye’de bir anda yayın yapan kanal sayısı 40-50’ye yükseldi. Bizim yerli dizileri seyirci tutmuştu. Bu arada tekrar film çekimine yönelen yapımcılar bu sahada da dış yapımı filmleri aratmayacak bir başarı sağlamışlardı. Uydu vasıtasıyla yerli film ve dizilerimizi seyreden Arap seyirciler Türkçe konuşan ülkeler, hatta Balkanlar adeta bizim yapımların müptelası olmuştu. Bu ülkelerin televizyon şirketleri kapımıza dayanıp beğendikleri yerli dizileri ülkelerinde gösterime sokmak istediklerini söyleyip kesenin ağzını açmışlardı. Arap ülkeleri bu konuda oldukça cömert davranmış ve pek çok yerli diziyi satın alıp gitmişlerdi. Türkiye’de de merakla izlenmiş olan Karadayı’yı 40 ülke satın alarak kendi ülkelerinde vizyona sokmuştu. Üç sezon vizyonda kalan Karadayı Kenan İmirzaoğlu, Belgüzar Korel, Melike İpek Yalova ve Çetin Tekindor gibi oyunculara dış ülkelerde bile ün sağladı.

Dizilerin ve sinema filmlerinin ülke tanıtımındaki büyük katkısını gören Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Destekleme Kurulu kanalı ile film yapacak prodüktörlere büyük miktarlarda para yardım yapmış, Türkan Şoray da destekleme fonundan 500 bin lira alarak ilk adı "Eski köye yeni adet" olan çekimi bittikten sonra "Uzaklarda arama" adı ile vizyona soktuğu kızı Yağmur Ünal’a başrolde oynattığı bu filmin yanı sıra Türk dizilerinin dünya televizyonlarında yer alması üzerine 12 milyar Euro’luk bu pazarı elinde tutmak isteyen Endemol Shine Group Türkiye’de faaliyet gösterecek olan Hakan Eren’i pazarlama müdürü olarak görevlendirmişti. Dünyanın en büyük televizyon yapım şirketi olup sektörün üçte biri büyüklüğüne sahip Endemol’un elinde bulundurduğu formatlar sayesinde 4 milyar Euro’luk bir rakamı elinde tutuyor. Üç binden fazla programı olan Endemol’un Türk televizyonlarında gösterimi yapılmış "Var mısın yok musun?", "Büyük Kardeş", "Canlı Para", "Wipeaut" ve "Fearfactor" gibi formatların da sahibi olup "Sevdan Alabora" adlı dizinin de sahibidir. Endemol’un Türkiye’deki tek imza yetkisine sahip satış-pazarlama müdürü Hakan Eren şirketin 2016 yani bu yıl içinde çok uluslu enternasyonal bir sinema filmini Türkiye’de çekeceğini açıklamış. Dizi ve film çekimi konusunda ülkemize 10 milyon Euro yatıran şirket 2018 yılında bu miktarı 200 milyon Euro olarak planlayan grup dış ülkelerin istekleri doğrultusunda çekimi yapılmış vizyondan kalkmış filmi ve TV dizisini incelemeye almış. Ülkemize döviz kazandıran film ve diziler sayesinde pek çok ülkede Türkiye’ye karşı ilginin arttığı görülmüştür. Hatta öyle meraklılar var ki, İstanbul’a gelip Kenan İmirzalıoğlu’nu, Kıvanç Tatlıtuğ’u, Bergüzar Korel’i, Çağatay Ulusoy’u, Tuba Büyüküstün ve Tolga Sayıştay gibi ünlü oyuncuları yakından görmek için pek çok Arap seyirci ülkemize geldiği de bilinmekte. Yine 52 ülkede gösterime girip son yılların en pahalı TV dizisi olan "Muhteşem Yüzyıl-Hürrem" adlı Osmanlı tarihinin bir dönemini ekranlara taşıyan yerli yapım halen pek çok yabancı uçak filolarının ekranlarında yer almaktadır. Türk dizisi satın alan son iki ülke ise Arjantin ve Şili olmuştur. "Fatma Gülün Suçu ne?" adlı dizi de pek çok dünya televizyonlarında başarı ile gösterilmektedir. Gözler şimdi de "Muhteşem Yüzyıl-Kösem" adlı diziye çevrilmiştir.