Mehmet Necati GÜNGÖR Demokratik Sol Parti lider partisiydi. Başında rahmetli Ecevit bulunuyordu ve demokratik sol oyların önemli bir bölümünü bünyesinde topluyordu. 2001’den önce iktidarın büyük ortağıydı. Ecevit Başbakandı ama meçhul bir elin bastığı mekanizma harekete geçirildi ve iktidarın küçük ortağı tarafından  son koalisyon bir daha ayağa kalkmamak üzere darbelendi. Ecevit’in mirası bugün ismi dahi bilinmeyen bir genel başkanla kör topal yoluna devam etme çabasında. Son seçimde hazineden aldığı paralar da suyunu çektiğinde DSP diye bir parti kalmayabilir. Başında Önder Aksakal diye bir şahsiyet var. Aralık ayında yaptığı bir açıklamada, partisinin bir intikam aracı olmayacağını belirtmiş, partilerinden istifa edeceklerin adaylıklarının kabul edilmeyeceğini açık bir dille ifade etmişti. Ne olduysa oldu; aynı genel başkan bu defa CHP’den aday gösterilmeyen bazı isimleri bünyesine alıp aday göstererek CHP’ye seçim kaybettirme yolunda ilerlemeye çalışıyor. Bazıları DSP’ye İntikam Tugayı yakıştırması yapıyorlar, bazıları da Demokratik Saray Partisi diyerek Saray’ın emrine girmiş bir parti olduğunu ima ediyorlar. Bu söylemlerini kuvvetlendirecek bir delil de sunuyorlar. 1988 seçimlerine katılamayan bu parti, nasıl oldu da YSK’nın kabulüyle yerel seçimlere alınıyor? Şüpheleri davet eden bu soru karşılık bulmuyor değil. Baksanıza; CHP’den aday gösterilmeyenler tek tek istifa ederek bu partide yerlerini alıyor ve aday gösteriliyorlar. Hiç birinin kazanma şansı yok ama, bazı yerlerde CHP’ye seçim kaybettirme işlevine sahipler. DSP’nin en güçlü olacağı ilçe Şişli diye gösteriliyor ama Sarıgül’ün burada seçim kazanma şansının çok zor olacağı dillendiriliyor. Aynı şey, Beşiktaş ve Avcılar’ın belediye başkanları için de konuşuluyor. Bunların, 31 Mart yerel seçiminde hiçbir kıymet-i Harbiyelerinin olamayacağı sol siyasetin okuyucuları tarafından ifade ediliyor. Görünen o ki, eğer CHP kendi içinden hançerlenmese özellikle büyükşehirlerde bu seçimi rahatlıkla alabilecek bir konumda görünüyor. Ekonomik şartlar iktidarı ve küçük ortağını bu bakımdan ziyadesiyle zorluyor olmalı. CHP’nin talihsizliğine bakın ki, yıllardır bünyesinde mevki makam sağladığı adamların ihtiraslarından bir türlü kurtulamıyor. O şahıslar, aynı kulvarda olduğunu iddia ettikleri bir başka partiye geçerek adeta intikam almaya çalışıyorlar. CHP’nin şanssızlığı bununla da bitmiyor. Kendi samimi seçmenlerinden bile sandığa gitmeme beyanları işitiliyor ki, bu çok vahim bir durumdur. CHP’nin süratle bu gidişi durduracak söylem ve girişimlerde bulunması gerekir. Bu satırların yazarı ne CHP’li, ne başka bir partilidir. Ama, CHP’nin bu dönemde bu ülke için gerekli olduğunu düşünen bir seçmendir.