Son günlerde, hem Türkiye’nin, hem de Avrupa başta olmak üzere dünyanın gündeminin ilk sıralarına terör olayları yerleştiler. Batı dünyası IŞİD terörüyle sarsılırken ülkemiz hem IŞİD hem de PKK terörüyle karşı karşıya.Yani terör Türkiye’yi Batı’nın iki katı tehdit ediyor.

Ayrıca Türkiye, Güneydoğu Anadolu’da adı konmamış bir iç savaşla uğraşıyor. Şu ana kadar en güzel haber ise, bölge halkının PKK kalkışmasına açık destek verdiğine ilişkin bir görüntüye rastlanmaması.

Terör örgütü o yerleşim yerlerinde terör konusunda halkın desteğini alamadığı için, oranın insanlarını temsil ettiği iddiasından da her geçen gün uzaklaşıyor.

BARZANİ’NİN AÇIKLAMALARI

Geçen hafta, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin ilginç açıklamaları oldu.Barzani, Londra merkezli Al-Monitor sitesinden Amberin Zaman’a yaptığı açıklamada, Irak merkezi hükümetinin Kürtlere taahhütlerini yerine getirmediği için, bağımsızlık kararı almak amacıyla Ekim’den önce referanduma gidileceğini dile getirdi.

Barzani, Türkiye’nin böyle bir kararı destekleyip desteklemeyeceğine dair soruya da şu yanıtı veriyor:

"Referandum Irak Kürdistanı’nı kapsadığı sürece, Türkiye’deki Kürtlerle bir ilişkisi yok. Bu problem olmayacaktır. Bu yüzden umuyoruz ki,Türkiye bunu anlayacaktır ve Kürtlerin ne istediğinin farkına varacaktır."

Açıklamasına "Şu anda yönetimdeki AK Parti hükümeti, Kürdistan’ın bağımsızlığını kabul etmiyor" sözleriyle devam eden Barzani görüşlerini şöyle sürdürüyor:

"Başka bir hükümetin de bunu yapacağını zannetmiyorum. Erdoğan Başbakan olduğu dönemde Erbil’e geldiğinde Kürtleri reddetme döneminin sona erdiğini söylemişti. Çok önemli bir gelişme idi.Erdoğan’dan duyduklarımı başka kimseden duymadım."

PKK İLE PYD AYNIDIR

Barzani’nin çok ilgin sözleri ise PKK’la ilgili. Kürt başkan "PKK ile PYD’nin aynı olduğuna inanıyor musunuz?" sorusuna karşılık şöyle konuşuyor:

"Kesinlikle aynılar. ABD bunu çok iyi biliyor.Fakat iyi bildiklerini söylemek istemiyorlar.Biliyorsunuz,bizim ve ABD’nin önceliği IŞİD’e karşı mücadele ,dolayısıyla bunu göz ardı edebilirler."

Barzani’nin yukarıdaki açıklamayı yaptığı günlerde Iraktan başka haberler de dünya kamuoyuna yansıyor.Bunların en önemlisi kuşkusuz IŞİD’in elindeki Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’un geri alınması için başlatılan askeri harekat .

Askeri uzmanlar bu harekata ihtiyatla yaklaşıyorlar. Amerika’lı uzmanlara göre, Musul’daki yaklaşık 10 bin kişilik bir IŞİD gücüne karşılık en az onun üç katı bir kuvvet gerekiyor. Ancak Irak Ordusunun Mahmur kasabasına yığdığı asker sayısının 3 bini geçmediği belirtiliyor.

Ayrıca bu askerlerin tamamının Şii kökenli olması ciddi bir sorun. Zira Musul’un yerli halkının büyük çoğunluğu Sünni mezhebinden. Şii askerler tarafından sürdürülecek bir harekata Sünni Musul’luların olumlu yaklaşmayacaklarına ilişkin genel bir kanı bulunuyor.

İşte bu noktada Barzani’ye bağlı Sünni kökenli Peşmergelerin önemi ortaya çıkıyor. Peşmerge komutanlarından General Zirvan Şeyh Vesani Kürt güçlerin "yardımcı kuvvet "olarak cephede yer alacaklarını belirtiyor.

Bu satırları yazarken, Cumhuriyeti kuran kadroların ,tabii başta Atatürk olmak üzere ne denli uzak görüşe sahip olduklarını anımsamadan edemiyoruz. Bu ileri görüşlü yöneticiler,bölgenin coğrafyası kadar insan yapısını ve onların; Sünnisi, Alevisi, Şiisi, Türkmeni, Arabı, Kürdü özellikleriyle hareket etmeleri durumunda karşılaşılacak tehlikeleri çok iyi bildiklerinden, bu tehlikelerden uzak durabilmek için "laikliğe" dayalı bir millet yaratma yolunu benimsemişlerdi.

Yakın zamana kadar da bu yapı zedelenmeden sürdürülebilmişti. Ne zamanki, başta Suriye olmak üzere çevremizdeki ülkelerin iç işlerine karışmaya başladık,Cumhuriyet’i kuranların özellikle uzak durdukları tehlikeler bizim içimizde patlamaya başladı.

RUSYA’NIN KÜRT İTİRAFI

Biz gene dönelim bölgemizdeki gelişmeleri ele almaya. Amerika’nın Irak’taki Kürt Yönetimine açıkça destek çıktığı biliniyor. Bilinen diğer gerçek de Washington’un "şu an" Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına sıcak bakmadığı. Hatta böyle bir girişimi engellemekte kararlı olduğu. Dikkat ederseniz "şu an" diyoruz.İlerde ne olur,ne zaman olur.O henüz belli değil!

Buna karşılık ,Barzani’nin Rusya ile zaman zaman "flört" etmesi Amerika’ya karşı bir gözdağı olarak da değerlendiriliyor.

Barzani’nin "PYD ile PKK aynıdır" sözlerini de ABD’ye karşı hafif bir şantaj şeklinde değerlendirmek de mümkün.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Toner’in Barzani’nin PYD’ye ilişkin sözleri üzerine yöneltilen soruya verdiği yanıt da dikkat çekici:

"PKK’nın yabancı bir terör örgütü olduğu yönündeki politikamızın arkasındayız. Türk vatandaşlarına yönelik terör saldırılarını kınıyoruz. PYD ya da YPG ile, Suriye’de, IŞİD’e karşı savaşan ve kontrol ettiği bölgelerden çıkmaya zorlayan birçok grupla çalıştığımız gibi çalışıyoruz."

Amerikalı sözcünün bu açıklamasından sonra gözlerimizi Suriye’ye çevirdiğimiz zaman da Rusya’nın bu ülkeden asker çekme kararının pek de doğru olmadığını görüyoruz. Muhtemeldir ki, Suriye’deki varlıklarının, ekonomilerine fazla yük olan bir kısmını azaltmakla yetinmişlerdir.

SURİYEDEKİ RUS VARLIĞI VE PYD

Özellikle Türkiye’nin Suriye’ye bir kara harekatı yapmayacağının belli olması üzerine bu yolu seçtikleri de söylenebilir.

Geçen Eylül ayından beri Suriye’deki Rus operasyonları yöneten Korgeneral Aleksandır Dvorvikov, Moskova’da yayınlanan resmi "Rossiyskaya Gazeta"ya verdiği demeçte Suriye’deki Kürt gruplarının kendileri tarafından eğitildiklerini açıkladı.

Rus Generalin sözleri özetle şöyle:

"Komandolarımızın yanı sıra Suriye’ye gönderdiğimiz askeri danışmanlarımız Suriye ordu birliklerini ve Kuzeydeki Kürt gerillaları eğitti. Rusya’nın Lazkiye hava üssündeki ana karargâhıyla Şam ordu birlikleriyle ‘vatanperver’ Kürt gurupları arasında koordinasyon sağlandı. Askeri danışmanlarımız Kürt gerillalara nasıl savaşmaları gerektiğini öğretti.

Şam yönetimiyle Kürtler arasında belirli görüş ayrılıkları olmasına rağmen ortak düşmana karşı güç birliği yapmalarını sağladık."

Gelin şimdi çıkın işin içinden. Rusya’nın gerilla eğitimi verdiği ve "vatanperver" diye nitelediği YPG, Amerikalıların desteklediği ve de eğittiği Özgür Suriye Ordusu unsurlarını "düşman" olarak kabul edip vuruyor.

Buna karşılık, Pentagon’dan PYD’ye olan kızgınlığı dile getiren sesler yükselirken, Türkiye’nin şiddetli tepkisine rağmen ABD Dışişleri Bakanlığı PYD’yi hala "dost" olarak görmekte ısrar ediyor.

İşte Ortadoğu böyle bir bölge. Çıkarlar nedeniyle kimin eli kimin cebinde belli değil. Ama bütün bu ellerin Türkiye’nin ceplerini karıştırdıkları kesin!