Birsen GÜRDİL Dünya müzik tarihinin kilometre taşlarından biri olan Nat King Cole’u yıllar önce yıldızlara uğurlamış olmamıza rağmen onun buğulu sesinden dökülen duygulu nağmeleri hala zevkle dinlemektedir. Amerikan müzik kültürünün dünyaya hediye ettiği Nat King Cole’u günümüz gençliği pek yakından tanımamaktadır. 15 Şubat 1965 yılında gırtlak ve akciğer kanseri rahatsızlığı nedeniyle vefat edip, aramızdan ayrılan Cole, 1919 yılında dünyaya gözlerini açmıştır. 17 Mart günü dünya müzik âlemi ileride dünya çapında şöhret sahibi olacak bu siyahi çocuğun varlığından bile haberleri yokken, 12 yaşında piyano çalıp, gece kulüplerinde program yapmaya bile başlamıştı. Dünyanın en güzel sesi olarak lanse edilen Nat King Cole, uzun yıllar çeşitli caz orkestralarında ve müzik topluluklarında piyanosu ile hayat mücadelesi verirken, duygulu sesi ile söylediği romantik aşk şarkıları da onu kısa sürede şöhrete taşımıştı. Çok genç yaşta sesi ve müziği ile ilk önce Amerika’da daha sonrada dünyanın dört bir tarafında ün sahibi bir sanatçı olarak tanınmaya başlanmıştı. 16 yaşında profesyonel olan Nat, lise yıllarında sınıf arkadaşları ile ilk müzik grubunu kurdu. Erken gelen şöhret onu genç yaşta sigara alışkanlığı yapmıştı. Bu arada eve parada getiriyordu. Okulu bırakıp, abisi Eddie’nin blues grubunda çalışmaya başladı. Henüz 16 yaşındaki kadife sesli Nat Kingi Cole, Chicago’da sahne çalışması yaptığı dönemde kendisinden 10 yaş büyük olan olağanüstü güzel bir kadın olan Nadine Robinson’un ağına takıldı. Shuffle Along Şovunda dans yapan Nadine’ye Honey Hush adlı bir şarkıda yazan Nat, 1937 yılında bu siyahi dansözle hayatını birleştirdi. Evliliği ailesi ve grup arkadaşlarını hiç memnun etmemişti. Nat’ın yanlış evlilik yaptığını ileri sürenler kısa bir üre içinde haklı olduklarını anlamışlardı. Abisinin grubundan ayrılan Nat’ı, grup arkadaşları da yalnız bırakmıştı. Eşi Nadine’nin elini gözler duruma düşen Cole, Century Clup adlı Los Angeles’te ufak bir gece kulübünde iş bulmuştu. Birgün Hollywood’un ünlü gece kulüplerinin sahibi BobLewis adlı bir patronun cazip iş teklifi ile karşılaşan kadife sesli şarkıcı, haftada 7 dolar karşılığında alacağı iş teklifini hemen kabul ederek, o yıllarda isim yapmış olan ünlü müzisyenlerden oluşturduğu grubu ile artık Amerika’nın en ünlü plak şirketleri, müzikholler, kulüpler ve tiyatro sahipleri Nat’ın peşine düşmüştü. Capitol plak şirketinden çıkan frimframsauce adlı şarkının sözlerinin müstehcen bulunup, radyolarda çalınması yasaklanması Nat’ın şöhretini bir kat daha artırmıştı. Frank Sınatra özel radyo istasyonunda bu şarkıyı durmadan yayımlatarak, Nat King Cole’e şöhret kapılarını açmıştı. Adına kurduğu toplulukla durmadan albüm dolduran Nat, 1946 yılında yaptığı The Chrıstmaas Song Nat Kıng Cole Lonpla’yı tahminlerin üstünde satış rekorları kırmakla kalmamış, pek çok şarkısı da müzik billboardlarda liste başı olmuştu. 1948 yılında Nature Boy adlı şarkısı (Doğal çocuk) tam 89 hafta Amerikan müzik listelerinde birinci sıradaki yerini korumuştu. The Greatest of Nat King Cole adlı albümü, 1948 yılında en çok satış yapan müzik Longplay’i oldu. Aylar boyu müzik listelerinde birinci sırayı elinde tutan Nat King Cole, bir turne sırasında gönlünü Marie Howkings Elligton adlı genç amatör bir şarkıcıya tutulmuştu. Eşinden ayrılıp Marie ile evlenen ünlü şarkıcının grup arkadaşları bu evliliğin Nat’ı felakete sürükleyeceği kanaatindeydi. Nitekim ipleri eline geçiren Marie, grubu ve Nat’ı istediği gibi yönetiyordu. Ünlü müzisyenlerden oluşan topluluğunu elinde tutmakta zorlanan Nat, bir anda tek başına kaldı. Artık hiçbir müzisyen kadife sesli şarkıcı ile çalışmak istemiyordu. Gözü yükseklerde olan Marie ile 28 Mart 1948 yılında evlenen Nat’ın, muhteşem bu düğün törenine ailesi de katılmamıştı. New York’ta Harlem’in ünlü Anyssinian Baptist Kilisesi’nde düzenlenen düğün töreni biter bitmez, Marie beyazların oturduğu Los Angeles’in lüks semtlerinden Beverly Hills’te ev satın almasını istemişti. Bu arada Nat King Cole’un Nature boy adlı şarkısı, peynir ekmek gibi satılıp tüm eyaletlerde liste başı olmaktaydı. 30 yaşında siyah bir milyoner olan Nat’ı ne yazık ki Beverly Hillsli komşuları, onlarla komşu olmalarını istemiyorlardı. Tehditler, evi taşlamalar, hatta yakmaya kalkışmaları bile hırslı Marie’yi buradaki yaşamdan koparamamıştı. Nat King Cole, bir yandan sesi ile büyük paralar kazanıp şöhret olurken, bir yandan da siyahi olmasından doğan aksilikler yüzünden başı dertten derde girmekten geri kalmıyordu. Siyahlar davalarına yardımcı olmadığı gerekçesiyle Nat’ın plakları yakılıyor. Pasterleri parçalanıyordu. Hatta konser verdiği otelde geceleme yapmasına mani bile olunuyordu. Las Vegas’ta bir restoranda yemek yemesi önlendi. Doğduğu kentte, konser verdiği Luka basılıp ölesiye dövülmüştü. Şöhret, servet ve ızdırap Nat’ın hayatının bitmeyen özellikleriydi. Marie’dan dünyaya gelen kızı Nathaline Cole’da babası gibi ünlü bir şarkıcı olmuş, uyuşturucu alışkanlığı yüzünden dört yıl önce hayata gözlerini yummuştu.