Birsen GÜRDİL Dünyanın pek çok ülkesi, özellikle istihbarat örgütleri tarih boyunca kadınları bir ajan olarak kullanmışlardır. Bugüne dek sayılmayacak kadar çok bu kadın ajanların içinde en ünlüsü ise Mata Hari takma adı ile dünya casus kadınları içinde en tanınmışıdır. Adına ve yaşamına ait pek çok film ve kitap yazılan Mata Hari, günümüzde bile skandallarla dolu yaşamı ve kurşuna dizilirken bile gösterdiği umursamazlığı ile adını sürdüren nadir kadınlardan biridir. Hollanda doğumlu olan Mata, bazılarına göre Fransız, bazılarına göre Alman olduğu ileri sürülse de. O, 7 Ağustos 1876 yılında Hollanda’nın Frise bölgesinde Leeuwarden’de dünyaya gelmişti. Asıl ismi Marguerite Zelle olan Mata, güzelliğinin ötesinde hiçbir özelliği olmadığı gibi hayatını nasıl kazanacağını da bilmiyordu. 21 Temmuz 1895’e henüz 18-19 yaşlarında iken La Haye’de tanıştığı Yüzbaşı Campbell Mac Leod ile hayatını birleştirdi. Evlilik Mata’ya yaramıştı. Şatafatlı güzel elbiseler giyip kıymetli taşlardan oluşan mücevherleri ile çevresinin dikkatini çekiyordu. Güzel dans edişi il de erkeklerin başını döndürüyordu. Kocası, genç karısını kıskanmaya başlamıştı. Esasen yüzbaşı uzun yıllar ömrü sömürgelerde geçmiş bir süre sonrada alkole alışmıştı. Tayinini Hindistan’a isteyen Mac Leod eşi ile gittiği bu ülkede evliliklerinin sarsıntıda olduğunu görmüştü. Bir süre Endonezya’da kalan çiftin evliliği iyice çözülme noktasında gelmişti. İçip sızan yüzbaşının genç karısı, bu ülkenin gece kulüplerinde barlarında eğlenip yöre danslarını öğrenmeye çalışıyordu. 1902 yılında Avrupa’ya dönen Mata Hari, özgürlüğünü ilan ederek kendisine yeni bir yol çizmek için 1903’te geldiği Paris’te Endonezya’da öğrendiği dansları burada ki gece kulüplerinde uygulamaya başlamıştı. Mata’ya o işte istediği parayı kazandırmamıştı. Tekrar ülkesi Hollanda’ya döndü. Doğduğu Frise’de, kaldığı bir yıl içinde elindeki avucundaki tüm paraları bitirmiş, kıymetli taşlardan oluşan mücevherlerini satmıştı. Tekrar Paris’e dönerek Grand Hotel’e yerleşti. Cebinde sadece elli santimi vardı. Marguerite Zelle olan adını Mata Hari olarak değiştirerek çıktığı sahnelerde kısa zamanda aranan bir dansöz olmuştu. Paris’in ünlü zenginleri, genç kadının etrafında pervane gibi dönüyorlardı. Her yerde kendisini yüksek tabakadan biri olarak tanıtıyor. Soylu zenginler dahil büyük paralar karşılığında kendisini pazarlamaktan da çekinmiyordu. Lyan’lu sanayici ve tanınmış bir sanat koleksiyoneri olan Guimet adlı iş adamı ile tanışması Mata Hari’yi ülke çapında şöhrete ve servete kavuşturdu. Mata. 13 Mart 1905’te Guimet Müzesi’nde yaptığı “Yedi tül dansı” seçkin davetlileri ve Paris’in elit konuklarını hayretler içinde bırakmıştı. Mata Hari, üzerindeki 7 tülden oluşan kostümlerini teker teker çıkarmış, en sonunda çırıl çıplak kalmıştı. Şöhretin zirvesine çıkmış Paris’in en ünlü zengin ve meşhurlarının oturduğu Nevilly’de Windsor sokağında muhteşem bir daireye taşınmıştı. Artık paraya para demiyordu. Berlin’e giderek orada da dans etme imkanı bulmuş, artık Avrupa’nın ünlü başkentlerini ziyaret ediyor, dans ediyor, zengin avlıyordu. Aşırı derecede müsrif oluşu eline geçeni har vurup harman savurması sonucu yine mali sıkıntıya düştü. Yaşı da ilerleyince eski şöhretini kaybetmişti. 1914’de elinde avucunda ne varsa satıp Berlin’e yerleşti. Sevgilisi Grichel Berlin Emniyet Müdürlüğünde Şube Müdürüydü. Aşkı uzun sürmemişti. Çok zor şartlar altında geldiği Paris’de Yüzbaşı Laduox tarafından sorguya çekilmesi ünlü kadının geleceğinin tehlikede olduğunu göstermişti. İngiltere, Fransa ve Almanya arasında casus olarak bazı davranışlarda bulunduğu iddiası ile Mada Hari, artık istihbarat örgütlerinin gözlemi altında idi. Nitekim 9 Kasım 1916’da İngilizler tarafından durdurulan Hollandia adlı yolcu gemisinde Mata, tutuklanarak Scotland Yard tarafından sorguya çekildi. Lonndra’da hapse atılan Mata, 29 kasımda serbest bırakıldı. Fransız sınırdan geçemediği için İspanya Madrid’e gitti. Bu kentte tanıştığı Fransız Askeri Ateşesi Albay Den Viges ve Alman Askeri Ateşesi Von Kalle ile ve değişik Ateşeler ile giriştiği ilişkiler ünlü kadının kesin kes bir casus olduğu kanaatini ortaya koydu. 1917’de Paris’e gelen Mata, 13 Şubat’ta Komiser Priolet tarafından tutuklanarak Saint Lazare Cezaevine konuldu. Yüzbaşı Bouchardon tarafından yürütülen dava dosyası 24 Temmuz’a kadar sürmüştü. Sonuçta Mata Hari’nin adı başka kadın casuslarının da ifadelerinde dayanılarak suçlu bulunmuştu. Talihsiz kadın ve onu savunan avukatı Clunet’in çabaları neticeyi değiştirmemiş, Fransız Askeri mahkemesi 25 Temmuz 1917’de Mata Hari’yi ölüme mahkûm etmişti. Gerekçe ise yaptığı seyahatler ve arkadaşlık kurduğu yüksek rütbeli askerlerin, askeri sırlarını taşıyan bir casus olduğu idi. 15 Ekim 1917’de kurşuna dizilerek hayatına son verildi. Kurşuna dizileceği askeri birliğin önüne bile gayet şık çıkmış, başındaki büyük şapkasını bile çıkarmayı istememişti Silahların önünde kaderine boyun eğmiş mağrur duruşu ile ölüme hazır olduğunu göstermişti. Mata Hari’yi ölümünden sonra dünya genelinde meşhur eden sinema oyuncusu ise beyazperdenin efsanevi yıldızı Greta Garbo olmuştu. Şöhretli sinema oyuncusu Garbo’dan sonra Mata adına pek çok film çevrilmiş, adını taşıyan pek çok romanda yazılmıştır. Günümüzde hayatını anlatan yeni bir kitabı ise kitap-market raflarında satılmaktadır.