21 Mayıs 2004’te acemi birliğim olan Kütahya’da askerliğe başladım. Sivilken, Ankara Demirspor’da halterciydim. Askere başlarken bana, “Evraklarını da beraber getir, seni ordu milli takımına sporcu olarak alacağız,» dendi. Ben de evraklarımı teslim ettim. Aradan aylar geçmesine karşılık hiçbir gelişme olmadı. Ben ise çağrılmadığım takdirde halter hayatımın biteceğini biliyor, çok sıkıntılı günler geçiriyordum. Bu sıkıntılı günler yerini aylara bırakmıştı. Ben acemi dönemi de bitirerek yeni görev yerime gitmiştim. Bir gece rüyamda tamamen örtülü olan bir bayanın arkasından dualar ederek gittiğimi gördüm. Nereden geldiğini anlayamadığım bir sesin bana, «Allah kullarının incinmesini istemez,» dediği işittim. Biraz daha ilerlemiştim ki ışıklar içinde 10 Eylül yazısı belirdi. Korku ile uyandım. Aradan yine aylar geçti. 10 Eylül sabahı hastaneye gittim. Çıkışta her zamanki dolmuş durağına gittim. Arabayı beklerken elli yaşlarında bir bey yanıma yaklaşarak konuşmaya başladı. «Neden bu kadar telaş ediyorsun? Olacak bir şeyin öncesi ve sonrası olmaz. Her şey zamanında olur. Sen boşuna sıkıntı çekiyorsun.» Çok şaşırmıştım. Aylardan beri çektiğim sıkıntıyı nasıl olmuştu da bilebilmişti. Tam bunları soracaktım ki o kişi gelen arabaya binerek ve bana çok değişik bir şekilde gülümseyerek gitti. Birliğime döndüm. Görevli olduğum kantinin penceresinden dışarıya bakıyordum. Birden sanki her şey dondu ve yetmiş metre ilerideki ağacın altında bir görüntü gözümde belirdi. Yere kadar eğilmiş söğüt ağacının altından iki sporcu arkadaşım dalları kaldırarak geçtiler. Daha sonra benim görüntüm belirdi. Başımda şapka, elimde çantam kantine doğru yürüyordum. Yaklaştım. Pencereden başımı içeri sokarak arkadaşlarıma veda ettim. Korku ve heyecan içinde gözlerimi birkaç kere açıp kapadım. Her şey yine eski halini almıştı. Ben ise ne yaşadığımı anlayamadan görevimin başına döndüm. Beş altı saat sonra komutanım tarafından çağırıldım. Hemen hazırlanıp gitmem gerektiği söylendi. Milli takımdan çağırılıyordum. Hazırlandım. Elimde çantam, başımda spor şapkam büyük bir sevinçle kantine gittim. Pencereden başımı uzatarak arkadaşlarıma veda ettim. Gittiğim yerde ise aynı gün aynı kâğıdı alan iki arkadaşımla karşılaştım. İsa Altun YURT Ankara