Yusuf KANLI Rahmetlik Süleyman Demirel’e muhalefette olduğu bir dönemde gazetecilerden birisi sanki cevabını bilmiyormuş gibi muzır bir soru yöneltmiş. “Efendim, ülkenin içindeki durumu tek kelimeyle nasıl anlatırsınız?” Demirel gülmüş, o klasik Isparta şivesiyle, “Eyi…” demiş. “Ama efendim, durumdan memnunsunuz demek ki?” deyince Demirel, “Tek kelimeyle anlat dedin, söyledim” demiş. Gazeteci, “Peki efendim iki kelimeyle anlat deseydim?” deyince Demirel, yüzünde o meşhur kocaman gülümsemesiyle ve tüm ciddiyetiyle, gazetecinin gözlerinin için boncuk boncuk parlak gözleriyle bakarak, “Eyi değil” demiş. Nur içinde yatsın. Vesselam Türkiye’nin durumu “eyidir”, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise zaten hep “eyidir.” İki kelimeyle sormayın, kimseyi üzmeyelim şimdi desem, inanacak mısınız? Belli ki durum iki kelimeyle bile izah edilemez, biz üç kelime kullanalım, “Hiç eyi değildir” diyelim. Dolar, Avro kuru kaç oldu? Size ne? Sanki maaşlarınızı, haftalığınızı dolarla mı alıyorsunuz. Kira, iğneden ipliğe, sebzeden meyveye, çocuğun kalemine defterine tüm fiyatlar, akaryakıt, apartman giderleri falan filan, dolarla mı ödeniyor? Kendinize gelin arkadaşlar, bölücü, aykırı oyunlara alet olup “Ama fiyatlar dolara göre ayarlanıyor, zamlanıyor” demeyin. Zaman birlik, beraberlik zamanı. Böyle bölücü kampanyalara meyletmeyin sakın. Covid-19 denilen bu salgın zaten tüm dengeleri mahvetmiş. Şimdi direksiyon başındakileri böyle aykırı sorularla bunaltmayın. Doğu Akdeniz’e baksak. Lübnan’daki patlama ne kadar korkunçtu, bakın 179 olmuş ölü sayısı, birçoğu halen yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren bini aşkın yaralı var. Yok, biz işimize gücümüze bakalım, böle abes, bölücü konulara girmeyelim. Sonuçta doları, avroyu Türk lirasına karşı dış mihraklar değerlendiriyor, yoksa her şey normal ve tıkırında. Türkiye’de ihtiyacı olan her esnaf yanı başında devleti buluyor, uygun şartlarda krediyi hem de kefilsiz almıyor mu? Daha ne yapsın devlet? Öyle “Esnaf zaten batık, bu aldığı, faizi düşük de olsa ilave borç, nasıl ödeyecek?” gibi laflar edip adamın asabını bozmayın, bulup da bunmayın. KKTC’deki durum? Eyidir, eyi… İthal Covid-19 vakaları da artık geride bırakıldı, yerli ve non-semptomatik (ne demekse) vakalar var artık. “Kendin üret, kendin ye” diyeceğim de vaziyet “men dakka dukka” gibi görünüyor. Güzel Türkçede etme bulma dünyası, çalma kapını çalarlar kapını, kötülük eden kötülük bulur, ya da rüzgar eken fırtına biçer diye tercüme edebileceğimiz bu güzel Arap atasözü duruma tam da uygun. Eden bulur arkadaşım. Kullanan da öder. Ne o Murat Ağırel tek kişilik hücresine 112 TL elektrik faturası gelmiş diye sosyal medyada vaveyla ediyor. Adama bak! Hem eleştirel yazı kaleme alıyor, haber yazıyor hem de hücresinin elektrik faturasını devlete ödetecek… Olur mu? Bu acı şakaları bırakıp durumumuza odaklanır isek, maalesef mesafeli olun, maskeli olun, hijyene önem verin diye yalvarıp yakarmalarımıza rağmen gerek Türkiye’nin 81 vilayetinde, gerekse güzel KKTC’de çoğunluk “bana bir şey olmaz” aymazlığında ısrar etti. Artan vaka sayısı, özellikle KKTC’deki bağlantısı belli olmayan yerleşik nüfustaki patlama tekrar kapanmayı gündeme getirdi. Yarın okullar açılacak. Ana okullar açıldı bile. Ana okul bebesinin, ilkokullardaki küçüklerimizin, orta okul ve lise öğrencilerinin nasıl hijyen, mesafe ve maske kurallarına uymalarını sağlayacaksınız? Gençler üniversiteye dönecekler. Evet KKTC yabancı öğrenciye muhtaç, sektör çöküyor. Türkiye’de de öyle. Özel ve vakıf üniversiteleri krizde. Öğrenciler nasıl okullara dönecekler, güvenlikleri nasıl sağlanacak? Daha fazla test yapılmalı, hareketlilik azaltılmalı, e-ticaret teşvik edilmeli, alışveriş merkezleri, toplu eğlence alanları ve özellikle milletin üst üste kullandığı plaj ve havuzlar ile ilgili ciddi tedbirler alınmalı, özellikle düğün salonları tümden kapatılmalı, asker uğurlama ve karşılama törenleri yasaklanmalı, taziye çadırları, kalabalık cenaze törenleri, hele hasta ziyaretleri konusunda halk daha iyi aydınlatılmalıdır. Nisan’da Covid-19 korkusuyla KKTC’de cumhurbaşkanlığı seçimleri ertelendi. Türkiye ve Türklük düşmanı haline dönüşen bir mantalitenin altı ay daha görevde kalmasına Anayasaya aykırı şekilde karar verildi. Şimdi durum Nisan’dan beter değilse de oldukça yakın. Bir daha mı ertelenecek seçim? Nisan ayından bu yana hata üstüne hata yapan Ankara, özellikle son başbakan ve iki parti liderine yapılan Ankara daveti ve geçen hafta Ulusal Birlik Partisi içindeki muhaliflere TC Büyükelçisinin verdiği yemek ile KKTC’deki seçimlere. Müdahale ettiğini maalesef açıkça gösterdi. Kıbrıs Türk halkı onuruna, kimliğine ve kendi geleceğini kendisinin belirlemesi ilkesine çok önem vermektedir. Eskiden olduğu gibi örtülü ve izah edilebilir davranışlar yerine bu kez açıkça müdahale ile Ankara istemediğini zannettiğimiz Mustafa Akıncı’ya dolaylı destek veriyor olmuyor mu? Kimler bu adımların atılmasını öneriyor ise, Türkiye’ye de KKTC’ye de hizmet etmedikleri görülmelidir. Durum hakikaten tek kelimeyle anlatırsak “Eyidir” de iki kelimeye gelirse iş, “Eyi değildir” maalesef.