2013 yılında Türkiye’de de resmi bir meslek olarak kabul edilen Koçluk hakkında bilgiler veren Ceyda Ilgaz, kişilerin gelişim ve değişim süreçlerinde yaşamlarını daha konforlu hale getirebilmek için koçlardan faydalanmaları gerektiğini anlattı

HABER VE FOTOĞRAFLAR / NAZ AKMAN (ANKARA)- Bireylerin farkındalığını artırma, olayları farklı pencerelerden görerek analiz etme, kendini anlama ve potansiyelini fark ederek bu doğrultuda gücünü olumlu yönde kullanmayı sağlayan Koçluk, son yıllarda pek çok kişi tarafından tercih edilen bir alan haline geldi. Genellikle psikolog, psikoterapi, danışmanlık, mentörlük veya terapi gibi pek çok kavramla karıştırılan koçluk, beden veya akıl hastalıkları ile ilgilenmeyen, danışanın kişilik haritasını çıkartarak doğru veya yanlışlarını görmesini sağlayıp, kendini keşfetmesine yardımcı olur. Bu keşifte yol arkadaşlığı görevi üstlenen koçlar, bireylerin hem sorunlarını çözmede hem de kendilerini geliştirmelerinde önemli bir görev üstlenir. Özellikle kendini yeniden şekillendirmek isteyen danışanlarına güven ortamı tesis ederek, bireylerin gizliliğini ilke edinen koçlar, doğru sorular ve empati ile danışanlarının geleceklerini daha kontrollü ve kaliteli bir biçimde hazırlamalarına imkan sağlar. Satranç sporuna olan ilgisi ve insan ilişkilerine verdiği önem sonucu koçluğa yönelen Ceyda Ilgaz, gerekli eğitimleri aldıktan sonra koçluğu adeta bir yaşam biçimi haline getirip, mesleğini severek yaptığını anlattı. Tıpkı satrançta olduğu gibi danışanın hamlelerini en iyi şekilde oynamasını, oyunun kurallarını değiştirmesini ya da daha iyi bir oyun kurması için koçlukla bağ kurduğunu söyleyen Ilgaz, İnternational Coach Federation (ICF) ile akreditesi olan kurslara katılarak kendini bu alanda geliştirmeye devam ettiğini ifade etti. Ilgaz koçluğa ilişkin, “Bu kursları tercih ederken ICF onaylı olmasına dikkat etmek gerekiyor. Ben de Ankara’da akredite bir kursa gittim. Bu başlangıçta yaklaşık iki yıllık uzun bir süreç gerektiriyor ancak eğitimler hayat boyu devam ediyor. Bu süreçte gerekli tüm sertifikalarımı tamamlayarak mesleğe başladım. Koçluğu bir meslek olarak görmekten ziyade yaşam biçimi olarak benimsemek gerekiyor. Koçluk benim için paha biçilemez bir alan. Konfüçyüs’ün, ‘Sevdiğin işi meslek edinirsen hayatta bir gün bile çalışmış sayılmazsın’ sözünü hakikaten benimseyerek, prensip edindim. Ülkemizde yeni yeni duyulmaya başlayan koçluktan daha fazla insanın haberdar olmasını ve faydalanmasını istiyorum” dedi. Bireylerin koçluktan faydalanabilmesi için öncelikle kendi iradeleriyle bunu talep etmeleri gerektiğini belirten Ilgaz şöyle konuştu: “Kişi kendi potansiyelini, içe dönüşünü ancak isterse bizlerde destek olabiliriz. Koçlar asla danışanını yargılama, eleştirme, yönlendirme, yönetme veya akıl verme gibi bir şey yapamaz. Aksine seanslarda akıllı sorularla farkındalığını geliştirerek, danışanın kendine daha fazla güvenmesi, gücünü fark etmesi ve pozitif hissedebilmesi için motive ederiz. Danışanın izin verdiği bu dünyasına girerek anlattıklarını kendi gündemimizden bağımsız tamamen onun yerine geçerek dinleriz. Koçluk seanslarına katılan danışanlar, hayatlarında bir belirsizlik yaşadıklarında, karmaşaya düştüklerinde şu an veya geleceğe ilişkin kaygılarını azaltmak veya düzeltmek için bizlere başvuruyorlar. Seanslarımız 45 dakika sürüyor ve kişinin isteği doğrultusunda 7 veya 10 seans arasında değişiklik gösteriyor. Bir nesnenin duruşundan rahatsız olduğunu ifade ederek başlayan ancak konuşmaya başladıktan sonra aslında mükemmeliyetçi bir yapısının olduğunu fark eden ve sorununu kendi içine dönerek yani keşfederek çözebiliyorlar. Bizlerde danışanlarımıza yol arkadaşlığı yaparak kendilerini keşfedebilmelerine yardımcı oluyoruz. Bunu yaparken de özellikle ICF’nin belirlediği etik kurallar gereğince maksimum güven ortamı sağlayarak yapıyoruz. Ilgaz, “Satranç hayatımı değiştirdi” Yaşam koçluğunda kısa bir sürede uzun yol kat etmemin en büyük sebebi satranç oldu. Uzun yıllar satranç oynadım ve satrancın benim hayatıma büyük katkılar sağladığını düşünüyorum. Satranç ile koçluğu bağdaştırdım. Satranç bana konsantre olmayı, sabretmeyi, farklı bakış açıları ile bakmayı öğretti.” Koçları tercih eden danışanların yaşamlarındaki olumsuzlukları minimize etmek dışında ayrıca geleceğini tasarlamak veya kendilerine uygun doğru kariyer planlaması yapmak içinde destek aldıklarını belirten Ilgaz, “Gelişim, kariyer, siyaset, öğrenci, takım, yönetici ve ilişki koçluğu gibi pek çok alan var. Danışanlar sadece sorunlarla karşılaşınca değil ayrıca mesleğinde daha iyi yerlere gelebilmek için veya daha faydalı bireyler olabilmek için bizlere başvurabiliyor. Bu nedenle koçluğu psikoloji veya diğer alanlardan ayıran en önemli özellik de geçmişle değil şimdiki ve gelecek zamanla ilgilenmesidir” dedi. Her bireyin imkanları dahilinde koçluk desteği alması gerektiğini söyleyen Ilgaz, danışanların yaş aralığına göre yaşadığı sorunları şöyle sınıflandırıyor: Yaşlara göre koçluk desteği “Her yaş gurubunun kendine has sorunları veya hayattan beklentileri olabiliyor. 16-17 yaş grubu çocuk danışanlarımız ailelerinin isteği üzerine koçlara başvuruyorlar. Özellikle yetişkinliğe ilk adım dediğimiz buluğ çağdaki çocuklar daha öfkeli, sinirli veya ‘hayat çok zor’ psikolojisiyle isyankar diyebileceğiz tutumlar sergileyebiliyor. Bu konuda onları yargılamadan dinleyerek destek olmaya çalışıyoruz. 18-23 yaş aralığındaki üniversite öğrencilerinin ise en büyük sıkıntısı gelecek kaygısı veya aile baskısından dolayı istemediği mesleği seçtikten sonra bundan pişmanlık duyan ve kariyer arayışı içinde olan kişiler. 30-40 yaş arası ise iş yaşamında tatmin olamamış veya daha fazla verim elde etmek isteyen, kariyer basamaklarını daha kontrollü çıkmak isteyen kişilerden oluşuyor. 40 yaş üzeri danışanlarım da eğer kariyerinde belirli düzeylere ulaşmışlarsa ekibini çalışanlarını daha iyi yönetmek için başvuruyor. 50 yaşın üzerindeki danışanlarımın ise genellikle çocuklarının veya torunlarının yani sonraki kuşağın geleceğine katkıda bulunmak için onlara destek olmak için nasıl bir yol izlemeleri gerektiği konusunda başvuruyorlar.”