Taner DEDEOĞLU / Türk Silahlı Kuvvetleri adına NATO karargâhlarında görev yapan, İcra Subayı olarak, Kıbrıs Barış harekâtı kararı alınan toplantının notlarını tutan, Emekli Tuğgeneral Orhan Kilercioğlu bu haftaki konuğumuz. Ülkemizin ilk ve tek Yolsuzluklardan Soruşturmadan sorumlu Devlet Bakanı ve her biri değişik konulara belge olarak kalması adına yaşamındaki olaylarıyedi kitapta toplayan, E. Tuğgeneral Orhan Kilercioğlu ile Zaman Tüneline giriyoruz. Devlet Demir Yollarında tesviye ustası Salih Bey ve ev kadını Esma Hanımın üçüncü çocuğu Orhan Kilercioğlu 1933 yılında İzmir’de dünyaya gelmiş. Lise yıllarında çevresinde gördüğü üniformalılardan etkilenen Kilercioğlu, Kuleliye uzanan yaşam öyküsünü şöyle anlatıyor: “İzmir’de asker çok, rengârenk kıyafetler beni etkiliyor. O zaman lise dört yıl, dördüncü sınıfa geçtim. Komşumuzun oğlu var Binbaşı Kemal ağabey, onun önderliğinde Kuleli Askeri Lisesi ara sınıf sınavına katıldım. Bu sınavı sadece iki kişi, ben veo da general oldu mühendis Sıtkı Sunday kazandık. Yolculuk böyle başladı, 1955 yılında Kara Harp Okulunu birincilikle bitirdim. İstihkâm sınıfına ayırdılar, İstanbul Kâğıthane’de bir yıl eğitim aldım. Okul bitince sınıf subayı olarak burada devam ettim. Daha sonra Ankara’ya TSK Dil Okuluna geldim, bu dönemde 27 Mayıs ihtilali oldu. 1961 yılında eğitim için Amerika’ya gittim, Engineer School da iki yıl kaldım. Döndüm ve çok kısa bir zaman sonra yeniden gittim aynı okula. Burası Hava Kuvvetlerimiz Astsubaylarına Füze eğitimi veriyordu, bir arkadaşımla, yabancı hocalarla birlikte biz de ders verdik. Yurda döndüm, Harp Akademilerinde dört yıl eğitim aldım ve 1970 -72 yıllarında Nato Karargâhında görev yaptım. Dönüşümde, Genel Kurmay Harekât Başkanlığında Planlama Subayı olarak çalıştım, 1978-80 yılları arasında da Londra ve Zürih Anlaşmalarına göre kurulan Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Komutanlığına atandım. 1982-84 yılları arasında yeniden İtalya Nato Karargâhında Güney Bölge İstihbarat Başkanlığı yaptım. Yurda dönüşümde Silahlı Kuvvetlerdeki görevimin bittiği düşüncesi ile emekliye ayrıldım. Başkanı Mehmet Yazar’ın daveti ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Dış İlişkiler Daire Başkanı oldum, Genel Sekreter yardımcılığına kadar yükseldim ve üç başkanla çalıştım. Bu dönemdeyakınlaştığımız; Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Selçuk Yaşar ile DEİK ve İş Konseylerinin kuruluşunu hazırladık. Bu işadamlarının kurduğu et ve süt üretimi yapan, ‘Setbir’ de de üç yıl başkanlık yaptım.” POLİTİKAYA GİRİYOR Kilercioğlu yasaklara karşı mücadele eden hele bu yasaklar seçilmiş insanlara olunca da her ortamda görüşlerini açıklamaktan çekinmeyen bir asker. Geçmiş yıllarda yakın çalışma ortamında bulunduğuKenan Evren’e Cumhurbaşkanlığı döneminde yaptığı bir ziyaret, ülke siyaset sahnesini alt üst eder. Kilercioğlu anlatıyor: “Merhum Evren ile geçmişe dayalı bir dostluğumuz vardı, görüşme taleplerimde hep beni kabul ederdi. Yine bir sohbetimiz sırasına yasakların yakışmadığını, seçilmiş insanların yine sandıkta yasaklanmasını düşündüğümü söyledim. Sıcak baktı ve ‘konseyle konuşacağım’ dedi. O zamana kadar tanışmadığım Demirel’e, Güniz Sokağa gittim, olanları anlattım. Ertesi gün Gazeteci Yavuz Donat aradı ve benim sözlerimi tekrar ederek, ‘evet mi? hayır mı?’ dedi, doğrulattı yani, ben de ‘evet’ dedim ve haber patladı… “O BANA YETER” Ülkede evet-hayır kutuplaşmaları oldu, siyasi ortam gerildi, bir iki puanlık bir farkla sonuçlandı. Referandum gecesi kalabalık bir grup ile ben de Güniz Sokaktaydım, bu sonuç Süleyman Demirel’i mutlu etmişti ve ‘o bana yeter de artar bile’ demişti, öyle de oldu… Ailemden gördüğüm teşvik ile ben de kendim başvurumu yaparak siyasete atıldım. Doğru Yol Partisinden Ankara çevre ilçelerin olduğu bölgedeyim ve dördüncü sıradaydım, seçildim. Daha sonra Süleyman Bey aradı ve ‘seni bakan yapıyorum’ dedi. Birçok birimin bağlı olduğu bir Devlet Bakanlığı ama bir de ‘Yolsuzluklardan Sorumlu’ gibi bir araştırma görevi de bize verildi. Çok kişi benimle göz göze gelemezdi! Daha sonra Tansu Çiller bakanlıktan bu yetkiyi kaldırdı. İki dönemden sonra siyaseti bıraktım. Siyasetten ayrılışıma bir neden deSelçuk Yaşar’ın üniversite kurma isteği oldu. Yaşar Üniversitesi’nin kuruluşunu hazırladım, Mütevelli Heyet başkanlığını yaptım, 57 öğrenci ile eski bir matbaa binasında kurduk, bu gün, modern binalarda sekiz bin gencin eğitim gördüğü, hayata hazırlandığı bu yuvayı yoktan var edenler arasında olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Daha sonra yazmaya ağırlık verdim, bu gün, ülkemizin yaşadığı birçok konuyu ele alan, hepsi belgelere dayalı, yedi kitabım var, gençlere ışık tutacağına inanıyorum.” Orhan Kilercioğlu’nun ilk kitabı, Yunanistan-Kıbrıs, Ortadoğu - Akdeniz, Türkiye - Amerika ilişkileri ve Türkiye ile dış çevre ilişkilerini konu alan “Basında Dış Politika” adlı eser.TOBB döneminde yazdığı kitap 1984 -87 yılları arasındaki dış politika ile ilgili konuları kapsıyor. Kilercioğlu siyasetten ayrılıp, çeşitli konulardaki bilgi ve birikimlerini gelecek nesillere aktarmak için başladığı kitap çalışmalarını da şöyle anlatıyor: DÜŞLER VE GERÇEKLER “Kuleliden bakanlık koltuğuna kadar uzanan bu yolculuğumu “Düşler ve Gerçekler” adlı kitabımda topladım. 1999 yılında yazdığım bu kitapta; Öğrencilik ve gençlik yıllarım, Kuleli lisesine girişim, Subay çıkışım, hizmetlerim, Amerika Birleşik Devletleri dönemi, İtalya Nato Karargâhı, Harekât öncesi ABD de Genel Kurmay Başkanı ile yaşadıklarımız ve Kıbrıs Barış Harekâtı, Avrupa Müttefik Komutanlığında İstihbarat Başkanlığım ve emekliliğim ile başlayan TOBB dönemi ve siyasete girişim yer alıyor. Ayrıca Kıbrıs’tan sorumlu bir bakan olarak ve Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Komutanı olarak yaşadığım önemli askeri olaylar da belgeleri ile bu kitapta yer alıyor. Bence kitabın özü insanoğlunun; kendine olan özgüvenini hiç kaybetmemesi, adil, dürüst, merhametli ve vatan sevgisini her şeyin üzerinde tutan, Atatürk Türkiye’sine sahip çıkan fert olması…” UNUTULAN BEDEL E. Tuğgeneral Orhan Kilercioğlu, hem bakan hem de asker olarak yakından ilgilendiği Kıbrıs konusunda da iki kitap yazmış. Kilercioğlu, Kıbrıs Türk’ünün acı ve cesaret dolu yıllarını anlattığı “Unutulan Bedel” adlı bu konudaki ilk kitabını şöyle tanıtıyor:“Kıbrıs adasının Ortadoğu bölgesi ve Akdeniz de yarattığı Jeostratejik değeri vurguluyorum, İngiliz hâkimiyeti döneminde ada Türkünün yaşadığı acı ve vahşeti belgelerle anlatıyorum. 1960 Londra ve Zürih Anlaşmalarıyla, Rum ve Yunanistan ikilisi tarafından başlatılan katliamlar var kitapta. Çıkartma kararının nasıl ve kimler tarafından alındığını, harekâtı,Kocatepe’nin batırılışı o günden hayatta kalan tek yetkili olarak belgeleriyle anlatıyorum.” ÇÖKÜŞ Geniş coğrafya üzerinde bir Cihan İmparatorluğu kurmuş olan Osmanlı Devleti’nin şan ve zaferlebezenmiş tarih sayfalarının, talihsiz, acı veren, ders alınacak olaylarla kararmasını konu alan 2011 yılında çıkarttığı “Bir Devrin Dramı-ÇÖKÜŞ” adlı kitabını Kilercioğlu şöyle anlatıyor: “Dış ve iç güçler geçmişte olduğu gibi fırsat bulurlarsa, Türkiye üzerine oyunlar oynamaya devam edeceklerdir. Tarihsel süreçte geçtiğimiz on yılı aşkın bir zaman içerisinde, ABD’nin Ortadoğu’da uyguladığı bölgesel politikalarla, kendi menfaatleri doğrultusunda bölgeyi yeniden düzenlemeye çalıştığını görüyoruz. Ortadoğu’nun alın yazısının ‘hazin bir yaşam’ olduğunu, bu coğrafyada ne savaş ne de paylaşımların bitmeyeceğini vurguluyorum. Etnik ve mezhep yapısından faydalanılarak yeni uydu devletlerin, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) esasında hudutlarının çizileceğini, bölgenin tam nefes alacağı zaman yeni bir kaosla, acıyla uyanmasının rastlantı olmadığını söylüyorum. Hedefte, Türkiye üniter yapısının parçalanması ve bölünmesi de vardır. Eğer gerekli ve yeterli önlemler zamanında alınmazsa karşılaşacağımız sorunlar çok ağırlaşabilir.” HAYKIRIŞ Orhan Kilercioğlu, 2014 yılında Kıbrıs konusunudaha genişleterek “Haykırış” adlı kitapta toplar. Kitabın 2015 yılında da ‘Outcry’ adı ile İngilizce baskısı da yapılır. Kilercioğlu bu eserini de şöyle anlatıyor: “Kıbrıs Türküne halen dünyanın gözü önünde; Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Soykırım uygulanmaktadır. Bunun hedefi, adanın Yunanistan ile birleştirilmesidir. 1960-74 yılı süresince; Grivas tarafından ‘Genel Plan’ ve Makarios tarafından ‘Akritas’ ve Yunan Cuntası tarafından ‘İphestos’ adı verilen çağ dışı planlar hazırlanmış, uygulanmış, Türklere zulüm ve soykırım yapılmıştır. 1455 Türk öldürülmüş, 803 Türk kaybolmuş, 103 köy yakılmış, yağmalanmış, 200’e yakın Türk evi ve 30 cami tamamen yok edilmiş… ACİL UYGULANMALI! Konunun ciddi olarak bu güne kadar ele alınmamış olması hem düşündürücü hem de milli hedefler açısından üzücüdür. Halen kayıplarının peşinde koşan bir Rum toplumu karşısında yetkili ve sorumlularda görülen bu sessizlik dikkat çekicidir. Bu nedenle acilen adada; 21 Aralık tarihi ‘Soykırım’ ve ‘Milli Yas’ günü ilan edilmeli, bir anıt dikilmeli, Türklerden özür dilenmesi için girişimlerde bulunulmalıdır. Diğer yandan Uluslararası adalete gidilmeli, yaralar sarılamayacağına göre, mağdur ailelere tazminat talep edilmelidir. Tabi ki bunu KKTC Hükümeti yapmalıdır ama Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de gereken desteği vermelidir.” AYDINLIĞA BAKIŞ VE ATATÜRK Her zaman vatan- millet kavramları için mücadele etmiş, Atatürk ilkelerinden hiçbir zaman taviz vermemiş E. Tuğgeneral Orhan Kilercioğlu’nun son kitabının adı da “Aydınlığa Bakış ve Atatürk”. Nisan 2017 de basılan,ülkemizin son dönemlerde içinde bulunduğu durumu ele alan bu kitabı için “ Huzur, güvenlik ve muasır medeniyet yolu, Atatürk’ün Türk Milletine emanet ettiği yoldur” deyen Kilercioğlu söyle konuşuyor: “Türkiye’nin üniter yapısını bozmayı hedef alan dış planlar, Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) hedefleri ve ülkemize yönelik tehditler biliniyor. Ege denizinde işgal edilen adalarımız, Suriye bataklığına sürüklenişimiz, kuruluş vesikamız olan Lozan Anlaşması üzerine yaşanan polemik, Kıbrıs müzakerelerinde günümüzde gelinen nokta üzücü ve düşündürücüdür.Çöküşe sürüklenen Osmanlı Devleti yerine yükselen Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş, laik bir ülke olarak demokratik, özgürlük ortamı içinde Atatürk ilke ve devrimleri hedefinde sonsuza kadar yaşatılması tek mücadelemiz olmalıdır.”
Editör: TE Bilisim