Birsen GÜRDİL İspanya’nın güneyinde özerk bir bölge olan ve 781 yılı Emevilerin yönetiminde kalan, dolayısıyla Arap kültürünün muhteşem zevki ile yeniden doğan Endülüs, bugün dünyada görülmesi gereken bir bölgedir. Endülüs için söylenen en güzel söz, “Batı’daki Doğu’dur.” Görenlerin adeta şaşırıp hayran kaldığı Endülüs, Yahya Kemal başta olmak üzere Nietzche, Amin Maalouf’dan Joe Satriani’ye kadar pek çok görenlerin kendine hayran bırakmıştır. 711’de Suriye’den yola çıkan Tarık bin Ziyad, İspanya’yı fethetmek için orduları ile bu topraklarda karaya ayak basar basmaz bir emirle sahilde bekleyen gemilerin yakılmasını emretmiştir. Şaşkın dönen askerlere hitaben bir konuşma yapan Tarık Bin Ziyad, geri dönme ihtimalini ortadan kaldırmak için ve kesin kararlı olduğunu göstermek için, “Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman var. Ya toprakları işgal edeceğiz ya da denizde boğulup öleceğiz” demiştir. Ziyad’ın bu söylevi öylesine etkili olur ki kısa süre içinde Emeviler bugün Costa del Sol, yani “Güneş Sahili” olarak adlandırılan sahil bölgesini işgal ederek, yerleşmeye başlamışlardır. Bugün palmiyelerle süslü bu sahil kesiminde Malaga adlı buram buram tarih kokan bir şehir bulunmaktadır. Liman şehri olan Malaga’nın bir özelliği ise Ressam Pablo Picasso’nun doğduğu evin burada olmasıdır. Hatta Picasso Müzesi ’de ünlü ressamın evine çok yakındır. Cam ve kristal Müzesi, Şarap Müzesi, Araba Müzesi, Sanat Müzesi gibi pek çok müzede bu şehirde bulunmaktadır. Kızıl Saray El Hamra, Granada kentin tam ortasındaki tepeye inşa edilmiş, dünyanın en önemli mimari eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kelimenin tam anlamı ile İslami mimarisinin en muhteşem örneklerinden biridir. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan sarayı görmek için her yıl milyonlarca gezgin Granada ’ya gelmektedir. Bu insan harikası yapıyı ziyaret etmek için El Hamra’nın girişi mütevazı görünümü ile ziyaretçileri şaşırtmaktadır. İçeri girişten sonra saraylar, avlular, yeşil bahçeler, müze, özellikle de dantel gibi ince ince işlenen duvar ve tavan süslemeleri, burçlar, kuleler ve havuzlarıyla ziyaretçileri bir başka âleme götürmektedir. Malaga, Granada’nın ötesinde Sevilla ve Cordoba’da Endülüs’e tarihi değer katan kentlerdir. Sevilla’da dünyanın en büyük Gotik katedrali olan Catedral de Santa Mar de La Sede, diğer bir adıyla Sevilla Katedrali bulunmaktadır. Eski adı Kurtuba olan Cordoba, Guadalquivit Nehri kıyısında kurulmuş tarih kokan bir kent. Şehrin özelliği ise göz alıcı yapısı ile Mezquita adlı tapınaktır. Önce kilise olarak inşa edilmiş olan bu yapı daha sonra Camiye çevrilmiş. Ardından da Katedrale dönüştürülen Mezquita, bugün Büyük Cami veya Kurtuba Camisi olarak bilinmektedir. Endülüs’te ziyaret edilen diğer bir köşe ise Casares Kasabası’dır. Bir rivayete göre Roma İmparatoru karaciğerinden rahatsızlanıp yatağa düşmüştür. Tabiplerinin uyarısı üzerine bu kasabaya gelip şifalı olduğuna inandığı sülfürik kaynak sularından içerek iyileştiği ve bu nedenle kasabanın adı Casares ismiyle ün yapmıştır. Endülüs’te tarih boyu iç ve dış çatışmalara sahne olmuş bir yer. Bu nedenle bazen medeniyeti zedeleyen olaylar bu dünya harikası yerlere zarar vermiştir. Nobel Fizik Ödülü sahibi Pierre Curie, “Endülüs’ten bize 30 kitap kaldı. Atomu parçalaya bilirdik. Şayet yakılan bir milyon kitabın yarısı kalsaydı uzayda galaksiler arasında geziyor olacaktık” diyerek barbarlarında bu medeniyete ne kadar fazla zararı dokunduğu görülmektedir. Geride bıraktığımız aylarda devletimiz çok sayıda muhtarı İslami mimarileri ile bugün ayakta kalan bu özerk bölgeyi görmeleri için Endülüs’e bir ziyaret düzenlemişti. Tarihi yapıları restore edemiyoruz Yurdumuzun dört bir tarafı asırlık tarihi yapılarla dolu. Pek çoğu yılların acımasız darbelerine, yarısı da define avcılarının gazabına uğramış dolayısıyla özelliklerini kaybetmiştir. İşte Kayseri’nin Pınarbaşı İlçesi’nde bulunan 12’nci yüzyıl eseri Melikgazi Türbesi, kısa bir süre önce restorasyona tabi tutulmuştu. Yapılan hatalı işlemler yüzünden tarihi özelliği zedelenen Türbe, tekrar restorasyona tabi tutulacak.