TBMM - Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İdlib konusunda Türkiye'nin en büyük sıkıntısının hava sahasını kullanamamak olduğunu belirterek "İnşallah yakında buna da bir hal çaresi bulacağız." dedi. Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, Türkiye'nin kahraman askerleri, polisleri, jandarmaları, korucuları dağ başlarında, sınır boylarında, sınır ötesinde teröristle mücadele ettiğini vurguladı. Erdoğan, terör örgütünün siyasi uzantılarıyla ittifak kuranlar için yolun sonunun gözüktüğünü söyledi. CHP gibi bir partiyi götürüp bölücü terör örgütünün kadrolarına teslim eden zihniyetin, diğer alanlardaki hezeyanlarına da şaşırmamak gerektiğini dile getiren Erdoğan, "Bu zihniyet elbette Suriye'deki mücadeleye de karşı çıkar, 'Libya'da ne işimiz var.' diye de sorar, devletin tüm kurumlarını ve çalışmalarını da sabote etmeye çalışır. Bize düşen görev, CHP'li belediyelerdeki bu ihanetleri, hırsızlıkları, yolsuzlukları adım adım takip edip milletimizin huzuruna çıkarmaktır." dedi. Türkiye'nin ve milletin imkanlarının ne bireysel olarak istismarına ne de terör örgütlerinin emrine verilmesine asla müsaade etmeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Milletimiz AK Parti'yi, devletin imkanlarını birilerinin tasallutundan kurtarıp kendi hizmetine sunduğu için böylesine sıkı bir şekilde sahipleniyor. Partimizin misyonuna ve halkımızın beklentilerine uygun şekilde, bu görevimizi sonuna kadar yerine getirmekte kararlıyız." ifadelerini kullandı. Suriye'de özellikle İdlib'de ortaya çıkan büyük insani krizi önlemek için sahada aktif müdahale dahil her yolu denediklerini bildiren Erdoğan, "Türkiye, halen topraklarında 3,7 milyon Suriyeliyi misafir ederken, İdlib'den ülkemize şu an itibarıyla görünen o ki asgari 1 milyonu aşkın yeni göç dalgasını sessiz sedasız kabullenmeyecektir." diye konuştu. "Talebimiz, rejimin saldırılarını bir an önce sona erdirip, Soçi Muhtırası sınırlarına, yani gözlem noktalarımızın gerisine çekilmesidir." diyen Erdoğan, böylece Suriye sınırına doğru harekete geçen kitlelerin yeniden evlerine dönebilmelerini sağlayabileceklerini söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti: "Rusya, maalesef bu insani hassasiyeti bir türlü kabul etmek istemiyor ama gözlem, gözetleme kulelerimizi kuşatma altına alanlara verdiğimiz süre doluyor. Gereği neyse bu gözetleme, gözlem kulelerimizi bu defa kuşatmalardan öyle veya böyle bu ay sonuna kadar kurtarmanın planlaması içindeyiz. Rejimin, kendi topraklarını kurtarmanın değil, kendi halkını yok etmenin ve bölgeyi çoğu da dışarıdan getirilen mezhepçi fanatiklerin eline bırakmanın hesabını yaptığı, artık inkar edilemez bir gerçek olarak karşımızdadır. Suriye'de asıl topraklarını, özgürlüklerini ve geleceklerini kurtarmak isteyenler, ülkemizle birlikte hareket eden gruplardır. Bunların muhalefeti Esed rejimine, muhabbeti ise kendi vatanlarına ve halklarına karşıdır. İdlib'deki askeri varlığımızı hem gözlem ve kontrol noktalarımızdaki askerlerimizin güvenliğini sağlamak hem de halkı Esed rejiminin zulmüne karşı korumak için güçlendirdik. Şu anda en büyük sıkıntımız hava sahasını kullanamıyor oluşumuzdur. İnşallah yakında buna da bir hal çaresi bulacağız. Aynı zamanda diplomatik kanalları da sonuna kadar çalıştırıyoruz." "Biz coğrafyanın misafiri değil ev sahibiyiz" Türkiye'yi köşeye sıkıştırarak istediklerini kabul ettirebileceklerini sananlara, bu coğrafyanın bir özelliğini hatırlatan Erdoğan, "Bu coğrafya, kendini büyük gören nicelerini, daha ne olduğunu bile anlamadan bir anafor gibi savurup yutmuştur. Bu bilinmeli. Biz coğrafyanın misafiri değil ev sahibiyiz. Bunun için İdlib'de en küçük bir geri adım atmayacak, rejimi mutlaka belirlediğimiz sınırların dışına çıkartacak, halkın evlerine dönüşünü sağlayacağız." dedi. Türkiye'nin bu konuda kararlı olduğunu ve her türlü fedakarlığı göze aldığını belirten Erdoğan, şunları söyledi: "Hani şair 'Sayılmayız parmak ile, tükenmeyiz kırmak ile.' diyor ya, bu millet işte böyle bir millettir. Şehadet bizim için bir son değil, payelerin en büyüğüdür. Milletimiz, 15 Temmuz gecesi, topyekun bu ruha sahip olduğunu, yeri geldiğinde hiç düşünmeden ölümün üzerine yürüyebileceğini göstermiştir. Asıl mesele, Suriye'de bize karşı dostluğa ve müttefikliğe sığmayacak tavırlar içine girenlerin ne kadar fedakarlığı göze aldıklarıdır. Savaşta tank, top, uçak, füze, kurşun bir yere kadar işe yarar. Asıl mesele yürektir, asıl mesele inançtır, asıl mesele imandır. 'İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür.' Hamdolsun bunların hepsi de milletimizde ziyadesiyle vardır. Üstüne, her geçen gün daha da geliştirdiğimiz savunma sanayimizi ilave ettiğinizde, ortaya çıkan tabloyu herkesin tekrar düşünmesini tavsiye ederim."