Bu yıl 104. yıl dönümünü kutladığımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ün güzel ülkemiz ve insanlarına armağanı… 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Meclis, 337 milletvekilinden 115'inin ancak katılabildiği ilk toplantısını yaptı.

Hakan Şanlıtürk

Meclis’te 23 Nisan özel oturumu ve akşam da resepsiyon vardı. Ben de bu özel günde oradaydım. Saat 19.00’daki resepsiyonun Erdoğan’ın programı nedeniyle 19.30’a alındığını öğrendik. Birkaç arkadaşla birlikte Tören Salonu’na 18.50’de girdik.

Bu yıl epey kalabalık vardı. AKP’liler de önceki yılların aksine daha yoğun ilgi gösterdiler. Salonda şöyle bir gezindikten sonra eski ANAP’lı Bakan, mevcut İYİ Parti Milletvekili Lütfullah Kayalar’la karşılaştık. Eski günlerden bahsettik. Sohbetimiz sıcak ve samimiydi. Lütfullah Bey dayanamadı ve “Şu salondakilere bakın. Bizim şu sohbetimizin sıcaklığı, samimiyetini hiçbir noktada göremezsiniz” dedi. Kendisine İYİ Parti kongresinde aday olup olmayacağını sorduk. Şakayla karışık “Siz aday yapıyorsanız, tamam” dedi. “İyi de biz delege değiliz. Biz sadece yazarız” dedik ve gülüştük. İYİ Parti delegeleri Lütfullah Bey’den böyle bir istekte bulunursa meydana çıkabilir ve bence İYİ Parti açısından hiç de fena bir tercih olmaz.

Gazeteci Emin Varol ve Osman Yazıcı’nın da bulunduğu sohbete bir süre sonra AKP İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’da katıldı. Hepimizin ortak özelliği ANAP’tı. Onlar siyaset yapmış, biz de gazeteci olarak onları izlemiştik.

Ardından açık büfe ikramlardan tabağımıza alıp atıştırdık. Ama bu yılki menü yerlerde sürünüyordu. Ne döner vardı ne de vişneli tayfır. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş bu menüyle sınıfta kaldı. Meclis’in geleneksel tatlısı vişneli tayfırın menüde bulunmamasını çok yadırgadım. Numan Bey’e sormak lazım:"Mehmet Şimşek ödeneğinizi mi kıstı da böyle bir menüyle konukların karşısına çıktınız? Yada başka yerlere harcadınız da resepsiyon menüsüne para mı kalmadı?"

Genelkurmay Başkanı Metin Gürak ve komuta kademesi bizim haber ve ayrıntı için salondakileri kestiğimiz yere yakın bir masaya konuşlandı. Kısa süre sonra Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de onların masasına geldi. Binali Yıldırım da, Bakan ve komutanların olduğu bu masada takılmayı tercih etti. Gürak Paşa ve Bakan Güler’le tokalaşmayı ihmal etmedik tabi ki…

Özgür Özel salona girerken Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da hemen arkasındaydı. “Aaa Mansur Bey de gelmiş” dedikten sonra bir toka da onunla yaptık. Emin Varol’la yine köşemize döndük.

Bir süre sonra Erdoğan kalabalık bir grupla içeri girdi. Uzaktan izledik, yanlarına gitmedik. Zaten kısa süre sonra da salondan ayrılıp Mermerli Salon’a geçti. Tören Salonu’nda Özgür Özel’le karşılaşırlar diye düşündük ama olmadı. Özel girişte sağdaydı, sonradan gelen Erdoğan'ı korumaları sola doğru yönlendirdiler ve bu nedenle Tören Salonu'nda buluşma gerçekleşmedi.

Bu sırada ben de Özgür Özel’in yanına gittim. Etrafı çevriliydi. Neyse ki tam karşısına varabildim. Habertürk’ten Bülent yanımdaydı. Kulağına eğildim, “Hadi biraz şenlendirelim ortalığı” dedim. Özgür Bey’e, “İlk kim hayırlı olsun dedi?” diye sordum. Özgür Bey, “Kim” diye soruyu bana çevirince, “Ben bilmem siz söyleyin” diye tekrar kendisine pasladım. Şöyle birkaç saniye durakladıktan sonra seçim sonuçlarına, uyguladıkları yöntemlere götürdü konuyu. Kilis’i öne çıkardı. Genel Merkez’de, Kilis’ten gelen sonuçları değerlendirdiklerini ve kazanma olasılığını gördüklerini aktardıktan sonra, “Biz tam Kilis’i arıyorduk ki bir de baktık onlardan ‘kazandık’ mesajı geldi. Sonra şöyle bir şey oldu. Afyonkarahisar’ı, Bursa’yı aldık Kilis’i de aldık. İşte Adana’yı Mersin’i aldık Kilis’i de aldık... Her sonuçta Kilis de Kilis söylendi” anlatımında bulundu.

Erdoğan'ın elçisi ile Özel'i buluşturdum!

İşte biz tam bu sohbeti yaparken omzuma bir el dokundu. Döndüm baktım ki AKP Grup Başkanvekili Emin Akbaşoğlu. Bir de uzatılmış el vardı, havada kalmasın deyip sıkıverdim. Sonra önüme döndüm, Özgür Bey konuşmasını sürüyordu. Akbaşoğlu'nun Özel'e selam vermek için yaklaşmaya çalıştığını düşündüm. Araya girdim, “Özgür Bey, Sayın Akbaşoğlu..” diyerek işaret ettim. Neredeyse benim üstümde tokalaşıp, öpüştüler desem yeridir. Akbaşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tören Salonu’ndan Mermerli Salon’a geçtiğini ifade ettikten sonra “Dilerseniz gidebiliriz...” şeklinde davette bulundu. Direkt olarak Erdoğan'ın "Özgür Bey'i de çağırın" dediğini söylemedi. Diplomatik şekilde meramını anlatmaya çalıştı. Özgür Bey de olumlu yaklaştı ve “olabilir” dedi. Gazetecilere açıklamalarına kısa bir süre daha devam ettikten sonra Akbaşoğlu ile birlikte Erdoğan’ın yanına gitmek üzere ortamdan ayrıldı.

Yani anlayacağınız Tayyip Bey, Akbaşoğlu’nu Özgür Özel’e gönderdi. Elçilik görevini üstlenen Akbaşoğlu’nun, Özgür Bey’e ulaşmasına ben de katkıda bulundum. Sayın Akbaşoğlu bu kıyağımı(!) unutmaz umarım.

Erdoğan ve Özel’in ilk yüz yüze görüşmesi de böylece gerçekleşmiş oldu. Tabii özel bir görüşme değildi. Başka parti başkanları, grup başkanvekilleri, milletvekilleri de vardı ikilinin buluşmasında. Özgür Bey gözlerinden ameliyat olmuştu. Operasyonu CHP’nin doktor kökenli Grup Başkanvekili Murat Emir yapmıştı. Biraz bu konuda konuşuldu. Sonra randevu mevzusu ele alındı. Erdoğan, Özel Kalem’i Hasan Doğan’a talimat verdi. Önümüzdeki hafta beklenen randevu gerçekleşecek.

Zaten Tayyip Bey de, “İnşallah önümüzdeki hafta bir araya geleceğiz" diyerek merakları giderdi.

23 Nisan programında dikkat çeken hususlardan biri de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin hem özel oturuma hem de resepsiyona katılmaması oldu. Devlet Bey’in bu tavrıyla ilgili çeşitli yorumlar yapıldı. Numan Kurtulmuş’a tepkili olduğu da onlardan biriydi.

Derken bir resepsiyon daha geride kaldı...