Gülseli KENARLI-Güven USTA/İSTANBUL (DHA)-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı-IDEF 2019'un açılış töreninde katıldı. TÜYAP Fuar merkezinde gerçekleştirilen IDEF'19'a Erdoğan'ın yanı sıra, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya katıldı. Erdoğan, açılışta yaptığı konuşmada, "Devlet geleneğinin geçmişi 2 bin 200 yılı aşan bir ülke olarak savunma sanayisine önem verilmesi kadar tabi bir durum olamaz. Bu coğrafyada son bin yıldır Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olarak varlığımızı güçlü bir şekilde sürdürmemiz diğer vasıfların yanı sıra etkili bir savunma alt yapısına sahip olmamıza borçluyuz. Bazıları Türkiye'nin geçmişini bir asırdan ibaret sanıyor ve tüm okumalarını da buna göre yapıyor. Halbuki biz dünyanın en güçlü kara ve deniz orduları kurmuş sadece Osmanlı ile 24 milyon kilometrekareye ulaşan hakimiyet alanları tesis etmiş bir ülkeyiz. Dünya harp tarihine baktığınızda hem eğitim ve taktik hem de araç, gereç bakımından en önemli yeri ecdadımızdan aldığını görürsünüz. Son dönemde yaptığımız atılımlar işte bu tarihi süreklilik içinde okunmalıdır. Ele alınmalıdır. Bu vesileyle Kut'ül Amare zaferimizin 103. yıldönümünü kutluyor, tüm şehitlerimizi, gazilerimizi, kahraman askerlerimizi bir kez daha hayırla yad ediyorum" dedi. "SİLAHLANMA YARIŞINA YOL AÇACAK GÜÇ REKABETİNİN HORTLAMA İHTİMALİ GİDEREK ARTIYOR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çağın güvenlik paradigması siyasi, sosyal, ekonomik, askeri, teknolojik ve çevre faktörlerini içerecek şekilde genişledi. Türkiye'nin içinde bulunduğu bölge dünyadaki siyasi krizlerin ve çatışmaların en yoğun yaşandığı yer. Bu durum Türkiye'yi her alanda sürekli teyakkuz halinde tutmayı, gücü artıracak yöntemler geliştirmeyi zorunlu hale getiriyor. Dünya bugün tüm insanlığın ortak ihtiyacı olan istikrar ve güven iklimini tehdit eden gelişmeler sebebiyle adeta diken üzerinde. Kurallara dayalı uluslararası düzen her gün biraz daha erozyona uğruyor. Tek taraflı güç kullanma ve yaptırım tehditleri giderek daha sık başvurulan bir yol haline geldi. Yine ve çok daha tehlikeli bir silahlanma yarışına yol açacak güç rekabetinin hortlama ihtimali giderek artıyor. İhtilafların çözümü konusunda askeri seçenekler giderek daha çok konuşulmaya ve devreye alınmaya başladı. Bölgesel krizler süratle küresel boyut kazanırken terör örgütleri de bu tehlikeli gidişin en önemli ve tehlikeli araçları haline getirilmiştir. İletişim imkanlarını ve teknolojiyi giderek daha etkin kullanan terör örgütlerinin yol açtığı güvenlik sorunları sürekli büyüyor. Üstelik Türkiye gibi neredeyse kesintisiz bir şekilde terörle mücadele eden ülkelere savunma sanayi alanında gizli veya açık ambargolar uygulanıyor. Mesela, Suriye'de sınırlarımızın dibinde yuvalanan bir terör örgütüne bize parayla verilmeyen silahların bilabedel yığıldığını üzüntüyle takip ediyoruz. Aynı şekilde dünyanın diğer pek çok yerindeki terör örgütlerinin sahip olduğu silahların izleri de hep belirli yerlere çıkıyor. Örneği Libya'daki gelişmeler de bunu çok açık ve net olarak ortaya koyuyor. Kendileri binlerce kilometre öteden tehdit algıları üretip orantısız bir güçle üzerine gidenler, bizim meşru hassasiyetlerimizi ısrarla görmezden gelmeye çalışıyor. Türkiye, siyasi, diplomatik ve ekonomik alanda olduğu gibi savunma alanında da hiçbir dayatmayı kabul etmemiştir, etmeyecektir" diye konuştu. "TÜRKİYE'NİN DIŞLANDIĞI BİR F35 PROJESİ TAMAMEN ÇÖKMEYE MAHKUMDUR" Erdoğan, "Sınırlarımızda yaşanan tacizler sebebiyle hava savunma sistemlerine ihtiyaç duyduğumuzda ilk başvurduğumuz yer müttefiklerimiz oldu. Ama maalesef bu yöndeki taleplerimiz ya tümden cevapsız kalmış ya da işi yokuşa sürme anlamına gelen şartlar önümüze konmuştur. Kendimizi savunma hakkımızın hiçe sayılması, hatta bizi doğrudan can evimizden vurmaya yönelik adımlara destek verilmesi karşısında herhalde sessiz kalmayacaktık. Nitekim öyle de yaptık. Rusya ile vardığımız S 400 anlaşmasının gerisinde işte böyle bir süreç vardır. Daha da önemlisi kendi hava savunma sistemlerimizi üretme konusunda çok hızlı bir şekilde yol alıyoruz. Bugünlerde F35'ler konusunda da benzer bir haksızlığa, daha doğrusu dayatmaya maruz kalıyoruz. Proje ve üretim ortağı olduğumuz bir konuda bizi dışlamaya çalışanların hala bu işin sonunun nereye varacağını göremediklerini düşünüyoruz. Açık konuşuyorum, Türkiye'nin dışlandığı bir F35 projesi tamamen çökmeye mahkumdur" ifadelerini kullandı. "ŞİMDİ ÜRETTİĞİMİZ BOMBALARIN GÜCÜ VE EKONOMİKLİĞİ KARŞISINDA ŞAŞKINLIKLARINI GİZLEYEMİYORLAR" Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: "Milli muharebe uçağını üretecek adımları attık. Hava Kuvvetleri'nin bundan sonraki filolarında ağırlık milli muharebe uçaklarından oluşacak. Bu çerçevede geleceğin teknolojisi olarak bakılan insansız muharebe uçaklarıyla ilgili de çok yoğun çalışmalarımız var. Helikopter konusunda karşılaştığımız sıkıntıları ATAK'ları üreterek zaten geride bırakmıştık. Uçaklarımızda kullandığımız bombaları bize vermemek için kırk takla atanlar, şimdi ürettiğimiz bombaların gücü ve ekonomikliği karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. Bu konudaki en çarpıcı örneklerden biri de silahlı ve silahsız insansız hava araçları. Terörle mücadelede bu araçlara ihtiyaç duyduğumuzda yine ilk iş gidip müttefiklerimizden yardım istedik. Onlardan herhangi bir destek alamayınca dolaylı bir yola başvurup bölgemizdeki bir ülkeden bu araçları edindik. Bu şekilde aldığımız insanız hava araçlarının çalıştırılması ve bakımı konusunda bize yaşatılan sıkıntıların hiç de iyi niyetli olmadığını görünce hemen kolları sıvadık. Bir yandan özel sektörümüzü diğer yandan kamunun kontrolündeki savunma sanayisi kuruluşlarımızı bu işte görevlendirdik. Sonuçta bugün Türkiye silahlı ve silahsız insansız hava araçları konusunda dünyada söz sahibi bir konuma gelmiştir. Diğer alanlarda da aynı hassasiyetle çalışıyoruz. Özellikle yüksek teknolojiye dayalı savunma sanayisi ürünlerinin tasarım ve üretimine çok büyük önem veriyoruz. Zırh, optik, yazılım, motor, simülasyon, patlayıcı teknolojileri başta olmak üzere ülkemizin önünü kesmek için araç olarak kullanılan her hususta kendimizin ve dostlarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak altyapıyı kurmakta kararlıyız. Önümüze çıkarılan engeller karşısında asla pes etmedik. Hep yeni ve daha ileri çözüm yolları aradık. Yeri geldi sabotajlara yeri geldi ihanetlere maruz kaldık. Ama asla yılmadık. Hedeflerimize doğru yürümekten vazgeçmedik. Bugün doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak görev yapan Savunma Sanayii Başkanlığımızın portföyünde proje bedeli 75 milyar doları bulan 690'dan fazla başlıkta çalışma var. Hisseleri doğrudan veya dolaylı olarak kamuya ait savunma sanayisi şirketlerimizin her biri kendi alanlarında dünya markası haline geldi. Özel sektör kuruluşlarımız çok sınırlı imkanlarla çok büyük başarılara imza atıyorlar. Savunma sanayisi alanında deneyimli ve uzmanlaşmış insan kaynağımız oluştu. Artık dışarıdan uzman getirmek yerine biz dışarıya uzman gönderir hale geldik. Dünyanın her yerinde teknolojinin lokomotifi savunma sanayisidir. Ülkemizde de bu alanda yapılan çalışmaların ticari alana uyarlanması konusunda giderek daha başarılı örneklerle karşılaşıyoruz" Erdoğan, fuarın ve bu tür platformların ürünlerin tanıtımına ve pazarlanmasına katkıda bulunduğunu belirterek, "Diğer yandan yeni iş birliği zeminlerinin oluşmasına vesile oluyor. Özellikle KOBİ boyutundaki firmalarımız için buradaki iklim gerçekten çok önemli" dedi.
Editör: TE Bilisim