ANKARA- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni Türkiye'yi bilimin, araştırmanın, geliştirmenin, inovasyonun aydınlığında inşa edeceklerini belirterek, "İnşallah bilim insanlarımızın desteğiyle bu konuda kısa sürede önemli bir mesafe kat edeceğimizi ümit ediyorum. Ben tüm bilim insanlarımıza inanıyorum, güveniyorum" dedi.

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı (GEBİP), Bilimsel Telif ve Çeviri Eser (TEÇEP) ve Uluslararası Akademi Ödülleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen törenle sahiplerine verildi.

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül alan bilim insanlarını tebrik ederek, gayret, emek, birikim ve eserleriyle bilim dünyasına, Türkiye'ye ve tüm insanlığa katkılar sağlayan bilim adamlarına şükranlarını sunduğunu, TÜBA Başkanı ve üyelerini de bilimin gelişimine verdikleri destek ve teşvikten ötürü kutladığını söyledi.

"Marifet iltifata tabidir" sözünü hatırlatan Erdoğan, TÜBA Ödül Töreni'ni bilim insanlarının emeklerini takdir etmeye yönelik iltifat olarak gördüklerini ve bu anlayışla TÜBA Ödül Töreni'ni Cumhurbaşkanlığı olarak himaye ettiklerini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı döneminden bu yana Türkiye'de bilim, teknoloji ve bunun yanında araştırma, geliştirme, yenilikçilik çerçevesinde yürütülen tüm çalışmaları yakından takip ettiğini ve desteklediğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Yılda iki defa toplanan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun tüm toplantılarına başbakanlığım döneminde başkanlık ettim. Bu kurulda karara bağlanan pek çok projeyi himayem altına aldım, özellikle savunma sanayi projelerinin hızlı, etkin ve verimli şekilde hayata geçirilmesi için her türlü çabayı gösterdim. Hamdolsun bilim insanlarımız, ilgili kamu kurumlarımız, özel sektör firmalarımız yüzümüzü kara çıkarmadı. Fen ve mühendislik bilimlerinde, sağlık bilimlerinde, sosyal bilimlerde yürütülen çok sayıda projenin, çalışmanın, çok sayıda bilim insanının teşvikçisi, destekçisi oldum."

İki hafta öncede Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde TÜBİTAK ödülleri töreninde bilim insanlarıyla bir arada bulunduğunu anımsatan Erdoğan, bugün de sosyal ve beşeri bilimler alanında akademi ödülü alan Mehmet Genç ile geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü vesilesiyle buluştuğunu anımsattı.

Erdoğan, sosyal ve beşeri bilimler kategorisinde ödül alan Mehmet Genç, fen ve mühendislik bilimleri kategorisinde ödül alan Linz Johannes Kepler Üniversitesi (Avusturya) Öğretim Üyesi Niyazi Serdar Sarıçiftçi ile Sağlık ve Yaşam Bilimleri kategorisinde ödüle layık görülen Toronto Üniversitesi (Kanada) Öğretim Üyesi ve Ağa Han Üniversitesi (Pakistan) Kadın ve Çocuk Sağlığı Mükemmeliyet Merkezi Direktörü Zulfikar Ahmed Bhutta'yı da kutladı.

"EĞİTİM-ÖĞRETİM MÜKTESEBATIMIZI YENİDEN CANLANDIRMALIYIZ"

Her vesileyle bilime ve bilim insanlarına yönelik desteği, teşviki artırarak devam ettireceklerini dile getiren Erdoğan, "Her fırsatta ifade ettiğim gibi artık günümüzdeki öğretmen-öğrenci ilişkisinin yüzeyselliğinden kurtulmak zorundayız. Muallim-talebe kavramlarının ifade ettiği kadim ve derin eğitim-öğretim müktesebatımızı yeniden canlandırmamız gerektiğine inanıyorum. Yeni Türkiye'yi bilimin, araştırmanın, geliştirmenin, inovasyonun aydınlığında inşa edeceğiz. İnşallah bilim insanlarımızın desteğiyle bu konuda kısa sürede önemli bir mesafe kat edeceğimizi ümit ediyorum. Ben tüm bilim insanlarımıza inanıyorum, güveniyorum" diye konuştu.

"Bizim tarihimizde ve medeniyetimizde ilmin, ilim erbabının çok müstesna bir yeri ve değeri var" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hele hele talebenin muallimine yazdığı mektupları okuduğunuz zaman bunun hassasiyetini orada görürsünüz. O ifadelerdeki edep, o ifadelerdeki hocasına, muallimine karşı seçtiği kelimeler çok çok anlamlıdır. Dünyanın bilinen en eski üniversitesi bu topraklardadır. Bugün mühendislikte, sağlıkta, sosyal bilimlerde batı biliminin temel referansları olan isimlerin çoğu bizim coğrafyamızın, bizim medeniyetimizin mensuplarıdır. Bu bakımdan TÜBA Türk-İslam Bilim Kültür Mirası Projesi'ni bilim, kültür ve sanat tarihimizin önemli eserlerini yeni nesillerle buluşturacak olması bakımından önemli gördüğümü belirtmek istiyorum. 'Yitik kaybedildiği yerde aranır' diye bizim güzel bir sözümüz vardır. Biz bilimdeki, kültürdeki, sanattaki liderliğimizi son olarak bu coğrafyada kaybetmiştik, inşallah yine burada ayağa kaldıracağız. 'İnanmak başarmanın yarısıdır' der büyüklerimiz biz önce kendimize güveneceğiz, inanacağız, bununla birlikte çok çalışacak, çok gayret göstereceğiz. Başarı bu sürecin tabii bir neticesi olarak zaten kendiliğinden gelecektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nobel Ödülü alan Prof. Dr. Aziz Sancar'ın, bu sözlerine en güzel örnek olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Düşünün Mardin Savur'da doğmuş. Savur'u bilenleriniz var, inanıyorum ki bu salonda bilmeyenleriniz var. Ben Savur'u yerinde görmüş, tanışmış bir Cumhurbaşkanınızım, iyi bilirim. Şu haliyle gelişmiş durumdadır, ama Aziz Hocamızın ilkokulu okuduğu dönemlere baktığımız zaman kim bilir oralar ne haldeydi? Tüm eğitimini ülkemizde almış, bu coğrafyayla ünsiyetini hiçbir zaman kesmemiş, kaybetmemiş bir kardeşimiz Nobel'e layık görülüyor. Şunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız; Türkiye'nin sorumluluğu sadece kendisine, kendi vatandaşlarına karşı değildir. Biz, bir yönüyle 300 milyonluk Türk dünyasına, bir yönüyle 1,7 milyarlık İslam alemine, bir yönüyle de 7 milyar insanın tamamına karşı sorumlulukları olan bir ülke ve milletiz. Bizim böyle bir ruh kökümüz var. Bugünkü sınırlarımız dışında kalan 100 yıldır ayrı olduğumuz coğrafyalara giden kamu görevlilerimizin, sivil toplum örgütü temsilcilerimizin çoğu oradaki kardeşlerimizden şu sözü duymuşlardır; 'bir gün tekrar geleceğinizi biliyorduk'. Hatta Makedonya'nın dağ köylerinden birinde yaşlı bir amcamız bir asır sonra ilk defa gördüğü bayrağımızı taşıyan TİKA görevlisine 'niçin bu kadar geç kaldınız' diye sitem etmiştir. Bu ülkenin ve milletin yolunu gözleyen çok insan var. Hemen yanı başımızda Suriye'deki Türkmen kardeşlerimizin, Arap kardeşlerimizin, Kürt kardeşlerimizin feryatlarına her gün hep birlikte şahit oluyoruz. Buna sessiz kalabilir miyiz? Gidin Fergana Vadisi'ne, Afganistan'a, Pakistan'a belki bin yılı bulan araya rağmen oralardaki kardeşlerimizin hissiyatlarının hiç değişmediğini görürüz. Bu durum bize her alanda öncü olma, önder olma, mazlumlara ve mağdurlara el uzatacak güce, imkana, dirayete sahip olma sorumluluğunu yüklüyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçek anlamda bağımsız, özgür olmanın, istiklaline ve istikbaline sahip çıkmanın yolunun bilimde, ilimde en ileriye ulaşmaktan geçtiğine işaret ederek, "Aksi takdirde sizin için en fazla ihtiyacınız olduğu anda, sizin için en hayati noktada kapıların yüzünüze kapanması tehlikesiyle karşı karşıyasınız demektir. Şayet biz bugün kendi uydularımıza, kendi yazılımlarımıza, kendi teknolojimize sahip olmasaydık, inanın bana yaşadığımız şu hassas dönemde adım atamazdık, nefes alamazdık" dedi.