Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Çok açık, net söylüyorum, devlet terörü estiren bu kişinin arkasında duranlar, en az onun kadar suçludur" dedi

İSTANBUL - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgedeki ülkelerde yaşanan insani dramların ve terörizm faaliyetlerinin öncelikli sebeplerinin doğru anlaşılması gerektiğinin altını çizerek, "Bugün yaşadığımız insani krizlerin ve terör olaylarının baş müsebbibi, kendi halkından 380 bin kişiyi katleden Esed rejimidir. Esed, bir devlet terörü estirmektedir. Çok açık, net söylüyorum, devlet terörü estiren bu kişinin arkasında duranlar, en az onun kadar suçludur" dedi.

Erdoğan, Grand Tarabya Oteli'nde bu yıl yedincisi düzenlenen Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi açılış törenindeki konuşmasında, göçmenlere yönelik tutumların sertleşmesinin, yaşanan insani dramı derinleştirmekten başka bir işe yaramayacağını dile getirerek, "Bu konuda dünyadaki tüm liderlerin toplumlara sağduyu çağrısı yapmalarını bekliyoruz. Türkiye olarak biz bu konuya herkesten daha fazla hassasiyet gösteriyoruz. Ben, gece 01.30'da Antalya'da basın açıklaması yaptım. O andan itibaren de sürekli Sayın Hollande'ı aradım ve sabah kendisiyle de görüşmemizi yaptık. Niye? Çünkü teröre karşı omuz omuza olduğumuzu göstermek durumundayız" ifadelerini kullandı.

Avrupa'da 5 milyon Türk kökenli insanın yaşadığını anımsatan Erdoğan, geçmişte bir ailenin 5 ferdinin yakılarak öldürüldüğü Solingen katliamı, 8 kişinin hayatını kaybettiği Neo Nazi seri cinayetleri, Avrupa'nın birçok yerinde büyükelçilerin öldürülmesi gibi acı tecrübeler bulunduğunu anlattı.

Erdoğan, Norveç'te 77 kişinin hayatını kaybettiği ırkçı eyleme değinirken, "Onların içinde bizim bir vatandaşımız maalesef öldü. Avrupa'da ve diğer ülkelerde tırmanan ırkçı saldırıların ve fanatik akımların önüne geçilememesi halinde yeni ve tehlikeli faciaların yaşanması kaçınılmazdır" dedi.

İslam düşmanlığıyla birleşen ırkçılığın, en büyük felaket, en büyük tehdit olduğunu ve bunun, özellikle Avrupa için ifade ettiği tehlikeyi tüm ülkelerin, tüm liderlerin gördüğüne inandığını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz, nüfusu Müslümanlardan oluşan devletlerin liderleri olarak aşırıcılıkla mücadele ederken, her türlü aşırıcılığı lanetliyorum, kınıyorum. Diğer ülkelerden de benzer bir yaklaşımı kendi toplumları için beklemenin hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Bölgemizdeki ülkelerde yaşanan insani dramların ve terörizm faaliyetlerinin öncelikli sebeplerinin doğru anlaşılması şarttır. Bugün yaşadığımız insani krizlerin ve terör olaylarının baş müsebbibi, kendi halkından 380 bin kişiyi katleden Esed rejimidir. Esed, bir devlet terörü estirmektedir. Çok açık, net söylüyorum, devlet terörü estiren bu kişinin arkasında duranlar, en az onun kadar suçludur. Varil bombalarıyla, kimyasal ve konvansiyonel silahlarla katledilen bu 380 bin Suriyeli, bir istatistik değil, her biri bir candır, insandır. Hala 'Gitsin mi, gitmesin mi'... Bunu tartışmanın, tüm Suriye halkına değil, insanlığa ne tür bir mesaj olduğunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Rejim, iktidarını, mezhep çatışması ve terör örgütlerinin faaliyetleri üzerinden sürdürmeye çalışmaktadır."

Erdoğan, St. Petersburg'taki G20 Zirvesi'nde "Kimyasal silahların kullanılıp kullanılmaması" konusunun tartışıldığına değinirken, şunları söyledi:

"Tamam kimyasal silahlar kullanıldı da kaç kişi öldü kimyasal silahlarla? Bin 500 kişi. Peki konvansiyonel silahlarla kaç kişi öldü? O zaman 120 bin kişi. Konvansiyonel silahlarla öldürülenleri bir kenara koyuyoruz, kimyasal silahlarla öldürülenler bin 500 kişi, 'Efendim bunun hakkında kanun var vesaire filan... Dolayısıyla bu konudan hareketle cezalandırmamız lazım'. Tamam da 120 bin kişi konvansiyonel silahlarla öldürülürken, bu konvansiyonel silahları acaba bu Suriye'ye kim verdi, kimler gönderdi? Bunun üzerinde niye durmuyoruz? Bizim için önemli olan sebep-netice ilişkisidir. Eğer neticesi ölümse, onun sebebi ne olursa olsun hepsi o neticenin sorumlusudur. Bunun üzerinde durmamız lazım."

"ŞİMDİ KUZU SARMASI OLDULAR"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgedeki tüm terör örgütlerinin doğrudan veya dolaylı olarak Esed rejimine hizmet ettiğini belirterek, "DAEŞ, Esed tarafından desteklenmektedir. Esed, şu anda DAEŞ'in petrolünü almakta ve paraya çevirmektedir. Bunu görmemek için kör olmak lazım. Bu, açıkça ortada. Bu bakımdan DAEŞ'le PYD'nin, YPG'nin hiçbir farkı yoktur" dedi.

PYD'yi Esed'in desteklediğini söyleyen Erdoğan, "Ama düne kadar oradaki Kürtlere düşmandı Esed. Bizim görüşmelerimizin de iyi olduğu zamanlarda Suriye'de yaşayan Kürtlere kimlik kartını vermiyordu, nüfus kağıdını vermiyordu. Biz 'Ya ne yapıyorsun. Ver, bu senin vatandaşın' diyorduk, vermiyordu. Pasaport vermiyordu. Biz ona tam aksine baskı yapıyorduk, 'Bunlar senin halkın, vatandaşın'... Ama şimdi bayağı kuzu sarması oldular, bu hale geldiler" diye konuştu. Erdoğan, "DAEŞ'le mücadele adı altında PYD'ye destek veren, bu iki örgüte de aynı nazarla bakmayan herkes, bir şekilde terörizme müsamaha gösteriyor demektir. Hele DAEŞ üzerinden İslam'ı ve Müslümanları tahkir edenler, kesinlikle büyük bir yanlışın içindedir. Esasen, El Kaide, Boko Haram gibi İslam'ı istismar eden tüm terör örgütleri, ekseriyetle Müslümanları katletmekte, Müslümanlara zarar vermektedir. Bu örgütlerin hiçbirinin İslam'la en küçük bir ilişkisi yoktur, olamaz. Bu örgütlerin katlettiği her bir masumun kanı, onların gerisindeki güçlerin de eline bulaşmaktadır. G20 Zirvesi'nde nüfusu Müslümanlardan oluşan ülkeler olarak üzerinde mutabık kaldığımız tutumu tüm İslam dünyasına yayarak, bu tür fitne kaynaklarını kurutma yolunda önemli bir adım attığımıza inanıyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Paris'te yaşanan terör eylemlerinin hem terörizmle mücadele hem de göçmenler konusunda ülkeleri yeni bir yol ayrımına getirdiğini belirterek, "Zirve (G20 Liderler Zirvesi) sonunda mutat bildirinin yanında bir de terörizmle mücadele bildirisi yayınladık. Bu bildiride, Paris, Ankara, Gaziantep, Beyrut, bütün buralardaki saldırıları kınadıktan sonra terörle mücadele konusunda birlik içinde olduğumuzu vurguladık" dedi.

"Paris'te yaşanan terör eylemleri hem terörizmle mücadele hem de göçmenler konusunda bizleri yeni bir yol ayrımına getirdi" diyen Erdoğan, Antalya'da yapılan G20 Liderler Zirvesi'nde bu meselenin enine boyuna konuşulduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17 ülkenin lideriyle başbaşa görüşmeleri olduğunu, heyetler arası görüşmeler yaptığını hatırlatarak, "Bunları bütün teferruatıyla değerlendirdik. Zirve sonunda mutat bildirinin yanında bir de terörizmle mücadele bildirisi yayınladık. Bu bildiride, Paris, Ankara, Gaziantep, Beyrut, bütün buralardaki saldırıları kınadıktan sonra terörle mücadele konusunda birlik içinde olduğumuzu vurguladık" diye konuştu.

Terörizmin herhangi bir dinle, milliyetle, uygarlıkla veya etnik grupla ilgili hale getirilemeyeceğini özelikle belirttiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Şunu burada çok açık, samimi olarak söylüyorum. Ben bir Müslümanım. İslam, 'silm' kelimesinden türemiştir. Yani Arapça 'barış' anlamına gelmektedir. Barış dini olan İslamı gölgeleyen DAİŞ denilen bir terör örgütü var. Bu terör örgütü nereden türedi? El-Kaide'den. Bunun yanında ülkemin içerisinde terör örgütleri var. PKK gibi. Suriye'nin kuzeyinde PYD, YPG gibi terör örgütleri var. Afrika'ya gidiyorsunuz. Boko Haram var. Bütün bunlar hangi dinden olursa olsun, değerli dostlar şunu bir defa iyi bilmemiz lazım. Hiçbir dine, o dinin olumsuz, kötü insan tipleri üzerinden yargılama yapamayız, yapmamalıyız. O dinin diğer mensuplarına asla böyle bir yaklaşım gösteremeyiz. Bunlar Müslümanların arasından çıktığı gibi Hristiyanların arasından da çıkar, Musevilerin arasından da çıkar. Aynı şekilde, mezheplerin içinden birçok çıkanları var. Ben şu anda mensubu bulunduğum, şeref duyduğum dinimin içinden çıkan bu teröristleri şiddetle lanetliyorum, telin ediyorum."

"PARİS'TE KAPIYI ÇALDI"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20'de de bunun konuşulduğunu ifade ederek, "Dünya Müslümanları olarak, halkı Müslüman olan ülkelerin siyasi liderlerini de ağırlıklı olarak tavır koymaya davet ederken, aynı şekilde ilim adamlarını da bu konuda tavır koymaya, hatta din adamlarını da bu konuda tavır koymaya davet ettik, davet ediyoruz. Bunu hep birlikte yapmak durumundayız. Eğer yapamazsak, bugün Ankara'da bizim kapımızı çalan, bunu geçenlerde söyledim. Dedim ki 'Bak yarın da sizin kapınızı çalar.' Nitekim Paris'te kapıyı çaldı. Fakat Paris'te bitti mi? Başka bir yerde de bu kapıyı çalar. Onun içinde bu tavrı uluslararası bir  mutabakat içinde ele almak durumundayız" değerlendirmesinde bulundu.

Dışişleri ve içişleri bakanlıkları ile bütün istihbarat örgütlerinin birlikte yoğun bir çalışmanın içine girmek durumunda olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Çünkü bu dünya barışı bir ülkenin, iki ülkenin değil, tüm dünyanın ortak meselesidir, sorunudur" dedi.

Erdoğan, zirveye katılan ve nüfusu Müslüman olan ülkelerin liderleri olarak aşırıcılıkla mücadele konusunda birlikte ve kararlı bir mücadele konusunda hemfikir olduklarını gördüğünü dile getirerek, bu mutabakatın nüfusu Müslümanlardan oluşan diğer ülkelerin de katıldığı bir mutabakat olacağına inandığını kaydetti.