Yusuf KANLI Enteresan ama bir o kadar da güzel günlerden geçiyoruz. Kaç kişi fark etti bilemiyorum ama yıllardır konuşulan, aylardır liderlerin üzerinde güya “tam mutabakat” içinde olduğu ancak Rum tarafının “Kıbrıs Türk devletini güçlendirir” endişesiyle adım atmamakta, yasal mevzuatı düzeltmede bir türlü hareket etmediği o telefonların ada çapında çalışması oluverdi ansızın. Roaming anlaşması… Tıpkı araç ruhsat paralarında olduğu gibi, tam bir “eşitsizlik” var iki tarafın uygulayacakları ücretlerde. Rumlar Kuzey Kıbrıs’ta bir  1.5 lira dakikası, Türkler Güney Kıbrıs’ta neredeyse beş lira dakikası serbestçe konuşabilecekler artık. Benim gibi bazı kişiler nedense bu gelişmenin sağlayacağı büyük işbirliği, anlayış ortamının genişlemesi falan gibi büyük laflarla sunulan bu gelişmeyi bir türlü kavrayamadı. Latife bir yana, nasıl oluyor da o meşhur 70’e 30 oranı ters bir şekilde uygulanıyor? Rum araba sahibi üç aylık KKTC araç ruhsatı için eğer öderler ise bizim Mustafa ya da Mehmetali efendilerin bir ay Rum kesimi araç ruhsatına ödeyecekleri paranın tam %30’u ile Yorgo ya da Nikos arkadaşlar KKTC araç ruhsatı alabiliyorlar. Şimdi aynı durum telefon roaming ücretlerin de. Varsın olsun… Kıbrıs Türkünde para çok, Rumlar ekonomik krizde hep. Azıcık katkı koyalım ekonomilerine. Buy üstün görüşmeci yeteneğimizle %70 ile %30’un yerlerini karıştırsak da, belki de Ruma ada yönetiminde de %30 verip federasyonu kuruveririz… Değil mi ama. Bu görüşmeciler ile tam bayramlık durumdayız resmen. Neyse, kervan yolda düzülür. Belki ileride buy anlaşmaya büyük emek veren ve haklı olarak övünen arkadaşlar yarattıkları garabeti de görüp düzeltirler. En azından şimdilik Baf’ta ya da Leymosun’da karılarına “Telefon çekmiyordu da arayamadım” deme imkanı kalmadı bazı arkadaşların. Bayram dedik ya, aklıma geldi. 15 Temmuz direniş bayramı KKTC’de de kutlanmış. Niye? Anlayan beri gelsin. Hem iyi, kötü her şeyi kopyalayacak, birebir ve hatta abartarak uygulayacak hem de “Türkiye’nin alt yönetimi” deyince birisi alınacaksın. Kendime gel kardeşim. Yanlışlarda ısrar etmeyelim. Mesele devlete, davaya, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarına sahip çıkmak olmalıdır. Teamüllere uymayan şekilde konuşturmayarak, davet etmeyerek KKTC Cumhurbaşkanını yalnızlaştırmak kimin işine gelmekte? Adam zaten kendinden olmayanlarla, kendisine biat etmeyenlerle görüşmeyerek, Rumlar dahil herkesin reddettiği, ham hayal gördüğü federal çözümde ısrar ederek, her fırsatta birisiyle kavga ederek zaten kendisini makamına hapsetmiş. Bırakın, 10 ay sonra barra. Arasan da yok. Niye saldırıp, mağdur edebiyatı yapmasına fırsat veriyorsunuz. Uygulayın eşitler arası diyalog; ne ekerse o kadar biçer. Görüşmez mi, görüşmeyin. Ama toplantıları boykot ediyor ise ısrarla davet edin ki kimin uzlaşmaz, katı, itici, reddeden taraf olduğunu görsün, anlasın halk. Önemli meselelere odaklanmak lazım. Bozuk saat misali, Akıncı da doğru bir adım attı geçen hafta. Rum basını hemen “eski yemeği ısıttı getirdi” dedi ya, doğru. Benzer öneriyi 2012 yılında  Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da yapmıştı. Tabii ki yüzde yüz aynı öneri değil, ama ana fikri aynı. Hani eşitler arası deyip duruyoruz ya, niye eşit olduğumuzu da anlatmamız lazım. Kıbrıs adada yaşayan iki halkın ortak evidir. Bu iki halk arasındaki azınlık ve çoğunluk ilişkisi değil, aynı vatanı paylaşan iki eşit halk ilişkisi vardır. Bunu ben demedim. Eski BM genel sekreterleri dedi raporlarında, değerlendirmelerinde. Kıbrıs anayasası dedi. Kıbrıs anlaşmaları vurguladı. Rum istese de istemese de, BM parametreleri arasında olsun veya olmasın – ki var – bu eşitlik yaşamsal önemdedir ve asla vazgeçilemez. Özet olarak gerek 2012 gerekse geçen hafta yapılan öneri iki tarafın Kıbrıs sorunundaki pozisyonlarına halel getirmeden, çözüm oluncaya kadar oluşturulacak bir ortak geçici komisyon (ya da şirket) ile hidrokarbon imkanlarının araştırılması, değerlendirilmesi ve her iki halkın anlaşılacak bir oranla bu varlığı paylaşmasını içermekte. Yani olmayan üzerine kavga yerine, olanın paylaşmasını, ortak çıkar geliştirilmesini içeren bir öneri. Dahası, yaratılacak gelirin belirli bir yüzdesinin çözümü finanse etmesi için. Bir fonda biriktirilmesi de önerilmekte. “Ne varsa hepsi benim” anlayışındaki Rum liderliği anında reddetti bu son öneriyi de. Günlerdir ret cevabını nasıl verilmesi gerektiğini düşünüyor Rumlar, Ulusal Konseyi bile topladılar. Komedi… Kara komedi. Bu arada her ne kadar bizim yetkililerden ses yok ise de Rum basınındaki haberlerde Baf açıklarında görev yapan Fatih sondaj gemisinin 170 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfettiğini öne sürüldü. İnşallah doğrudur. Ancak bizim basında da örnekleri olduğu gibi Rum basınında da konuları karıştırma ciddi bir alışkanlıktır. Mesela Türkiye’ye belli bazı S-400 parçalarının gelmesi ile 32 yıldır Rum yönetimi ne uygulanan ABD silah ambargosunun kaldırılmasının sanki ilişkisi varmış ya da bu ambargonun kaldırılmasının ABD’nin Türkiye’ye uygulaması beklenen S-400 yaptırımlarıyla alakalı gibi görmek ya da göstermek ciddi cehalet örneğinden başka bir şekilde yorumlanamaz.