Birsen GÜRDİL  Dünya Klasik müzik otoritelerinin müşterek görüşü, Fazıl Say piyanosu ile milyonlara hitap eden bir müzik dehasıdır. Bu övgüye layık bir Fazıl Say, bugününün Türkiye’sinde halen gündemde olan bir müzik insanı, bestekâr, söz yazarı, romancı ve de iyi bir baba olarak pek çok özel meziyetleri üzerinde taşıyan dünyaca ünlü bir Türk piyanistidir. 365 günün, 250 gününü yurtdışı turnelerinde geçiren Say, yine de roman yazıp, beste yapmakta ve yurt içinde de sayısız başarılı konserlere imza atmaktadır. Say, Çanakkale Belediyesi’nin Truva yılı nedeniyle sipariş ettiği Truva Sanatı adlı muhteşem eserini geride bıraktığımız günlerde Çanakkale’de gerçekleştirilen festival kapsamında yorumlamış, 10 bin kişinin ayakta alkışlayan bestekâr, piyanist İstanbul müzikseverleri de aynı ilgi ve sevgi ile ayakta alkışlamıştı. Truva Sanatı adlı bestesinin İstanbul prömiyerini geride bıraktığımız aralık ayı ortalarında Volkswagen Arena’da hayranlarına sunan Say, 10 bölümlük 40-42 dakikalık sanatın son gelen haberlere göre bazı batılı orkestralar repertuvarlarına almış ve Türk piyanist-bestekar adını kullanarak icra etmeye başlamışlardır. Piyanist-Bestekâr Fazıl Say, bu arada duygularını dile getiren romanlarda yazmıştır. Esasen Say’ın, çocukluğu ünlü şair ve edebiyatçıların arasında geçmiştir. Babasının edebiyatçı ve şair çevresi ile bazen kendi evlerinde bazen dost meclislerinde sık sık beraber olmasının ünlü bestecinin bugünlere gelmesine büyük katkıları olmuştur. Yaşar Kemal’den, Cemal Süreyya’ya, Metin Altınok’tan, Turgut Uyar’a kadar Türk edebiyat dünyasının ünlü isimleri arasında yetişen sanatçı, “Onlardan bana o büyük yaşam sevinci, büyük yaşam coşkusu geçti” demektedir. “Akıllı bir konuşmam oldu” adlı kitabında son derece yalın yazılmış bir eserde ünlü müzisyen duygularını gizlemeden, kıvırmadan tüm saflığı ve gerçekçiliği ile anlatmaktadır. Müziğin ötesinde hayata dair fikirleri, deneyimleri ve hayallerini de yazdığı bu kitabının ardından, “Güz Şarkıları” adını verdiği kitabında Doğu-Batı Sentezi, Türk musikisi, caz, kabare müziği, nostaljik ve herkes için akılda kalıcı sözleriyle insanı baştan çıkaracak duygular taşıyan Güz Şarkıları ayrıca bu eserini kendisi gibi bir piyanist olan Ece Dağıstanlı ve sonbahar melankolisi renklerinde her biri farklı stilde sekiz şarkıdan oluşan bu yapıtta piyano da Fazıl Say’ın yerinde yorumcu Güvenç Dağüstün adlı yetenek oturmuştur. Kitabında ve albümünde aşk, umut, yaşam sevinci, sevme duygusu ve sevilmenin doyumsuz hazlarını taşımaktadır. Türkiye’de doğmaktan ve Türk olmaktan ve bu vatanda yaşamaktan son derece mutlu olup, gurur duyduğunu yerli ve yabancı basın mensuplarına verdiği her röportajında da dile getiren Say, “Müziğimizin içinde çok fazla Türkiye var. Türk Müziği geleneğinin ana DNA’sı var. Ritimleri, folkloru var. Yaptığım her bestemde de hep bunlar var. Ve bu, beni dünyada da özel bir yere getiriyor. Türk olmak aslında benim için büyük bir şans” diyen sanatçımız bir dönemde bazı siyasi nedenlerle kara listeye alınmış, yurtdışındaki konserleri Türk diplomatlar tarafından bir nevi protesto edilmişse de, konser verdiği her şehirde sayısız müziksever onu ayakta alkışlamıştır. Ben Türküm ve İstanbulluyum, sekiz yıl Almanya’da, yedi yılda Amerika’da yaşadım. Hayatımın neredeyse üçte ikisi turnelerde, yılın 250 günü ise hayatım yollarda geçmektedir. Çok sevdiğim annemin ölümünün ertesi günü Japonya’da konserim için Tokyo’ya gitmek zorunda kaldım. Büyük acımı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın arayıp paylaşması ise son derece duygulandırmış ve mutlu etmişti. Tabii bu arada pek çok politikacı ve bakanlarda acımı paylaşma inceliğini göstermiştir diyerek yalnız olmadığını dile getirmiştir. 49 yaşındaki ünlü bestekâr, piyanist yaşamına son derece dikkat etmektedir. “Sosyal medya konusunda da daha tecrübeli bir Say var.” Bundan 10 yıl önce Facebook’ta arkadaşlarla yazışırken, bazı basın mensupları paragrafın içindeki bir cümleyi cımbızlayıp gazetelerinde manşet yapmışlardı. Artık böyle hatalara düşmemeye dikkat ediyorum şeklinde açıklamalarda bulunan Say’ın, bu ülkeye vereceğim daha çok şeyim var. Demesinin arkasında ünlü sanatçının, Âşık Veysel’in doğduğu Sivrialan Köyü’nde çaldığı, Fikret Otyam için Karaözü Köy’ünde piyanosunun başında köylülere verdiği konserin benzerlerinin Anadolu’nun her yerinde klasik müzik dinletileri yapmak düşüncem devam etmektedir. Tek sorun piyanonun gidilecek köye taşınmasıdır. Ben klasik müziğin evrensel olduğunu düşünüyorum. Mesela Mozart’ın müziği aslında bizimde müziğimiz. Mozart’ı Avusturyalılar kadar Japonlar, Çinliler, Brezilyalılar ve bizde dinliyoruz. Eğer yeni yetişen nesillere bu eğitim verilirse bizim köylümüzde klasik müzik dinler. Fazıl Say’ın, bir tek yavrusu var adı Kumru. Kumru’nun tek tutkusu ise uluslararası üne kavuşmuş bir at bincisi olmaktır.