Mehmet Necati GÜNGÖR Gelişmiş demokrasiler, demokrasinin standardını basın özgürlüğü ile belirlemişlerdir. O ülkelerde gazetecinin itibarı tartışılmaz. Onlara verilen basın kartları, haberin olduğu her yere serbestçe girişlerinin yolunu açar. Bir ülkede gazeteci hür değilse, iktidar da yaptıkları yanlışların esareti altındadır. Yanlışlarının açığa çıkmasından korkan iktidarların özgür gazetecilere tahammülü yoktur. O yüzden, bazı ülkelerde hapishane koğuşları, gerçeği haykıran gazetecilerle doludur. Gazeteci, gerçeğin peşinden koşan insandır. Görevi halkı bilgilendirmek ve bilinçlendirmektir. Onun içindir ki olaylara eleştirel gözle bakar. Bu yüzden iktidarların hoşuna gitmezler. Bizim ülkemizdeki gazetecilerin durumu nedir sorusuna gelecek olursak; “Demokrasimizi belirleyen standartlar kadardır” diyebiliriz. Türkiye’nin dıştaki itibarı kadardır da diyebiliriz. Demokrasi ile yönetilen ülkelerin itibarları, basın özgürlüğüne verdikleri değer ölçüsünde olduğuna göre, bizde basın ve medya üzerinde sürdürülen baskıları “tasnif dışı” olarak değerlendirmek, daha doğru bir yaklaşım olur kanaatindeyiz. Buraya nereden geldik? Elbette ki AKP iktidarı ile. Daha önceki iktidarlar döneminde basın çok mu hürdü? Ülkemizde her iktidar döneminde basın “tu kaka” edilmiştir. Ama az, ama çok. Ancak, AKP, buna tüy dikmiştir. İnsafla söyleyelim; Önceki iktidarlar döneminde basın üzerinde bu kadar ağır baskılar hissedilmemiştir. Gazeteciler yaptığı haberlerden veya yazdığı yazılardan dolayı işlerinden edilmemişlerdir. Bizde, gazetecinin itibarı yerlerde sürünmektedir. Devletin verdiği sarı basın kartlarının eskiye nazaran hiçbir etkisi kalmamıştır. Basın kartları, daha Meclis’in D kapısında itibardan düşüyor. Kartı eliniden alınıyor, başka bir yaka kartı veriliyor. Ancak bununla içeri girebiliyorsunuz. Parlamento muhabirleri için özel kartlar veriliyor. Ancak onlar kulislere girebiliyor. Siyasetçi neredeyse gazeteci orada olmalıdır ama, son uygulamalar gazetecileri safdışı etmiş durumda. Meclis’te görev yapan gazetecileri üyelerle yan yana getirmemek üzerine tedbirler alındığını üzülerek öğreniyoruz. Gazeteciler, artık üyelerin bulunduğu Meclis lokantasına da alınmıyorlar, sosyal tesislere de. Onlar ve diğer görevliler için ayrı bir lokanta ayrılmış. Meclis Başkanlığı’nın altında merdivenle inilen bir yer. Arkadaşın biri tarif ederken dedi ki: “Gidinceye kadar acıkırsınız zaten.” O kadar uzak yani. Söz konusu olan Meclis ise, gazeteciler siyasetçinin uzağında olmamalılar. Siyasetçi neredeyse gazeteci de orada olmalı. Haberi, icraatlarıyla siyasetçi yapar, Gazeteci ise o haberi topluma yayar. Aralarında karşılıklı “muhtaçlık ilişkisi” vardır. Siyasetçinin akıllısı, gazeteci ile ters düşmeyenidir. Siyesetçinin, gazeteciden uzaklaşması hayra alâmet bir durum değildir. Yazı uzun oldu galiba. Zira, derdin uzunu sözün kısasıyla anlatılamıyor. Meclis Başkanımız Binali Yıldırım’a duyurmak istedik.