Toplum olarak o kadar çok diyet, zayıflama, sağlıklı beslenme ve organik besinler ile ilgileniyor olduk ki artık doğru bilgi ve uygulamaları kaçırıyoruz.
Alanında uzman olmayan, fikir yürüttüğü konularda hiçbir eğitimi bulunmayan pek çok kişinin (onlar kendilerini “iyi yaşam uzmanı”, “sağlıklı yaşam koçu” gibi isimlerle adlandırıyorlar) yazdığı yazılar, sosyal medyada paylaştığı öneriler, çeşitli besin karışımları ile hazırladıkları içecekler, yağlar, kremler  özellikle gençlerin büyük ilgisini çekiyor. KENDİNİ BEĞENMİYOR Maalesef yanlış bilgilenme ile beraber bir süre sonra bu konuda kişlerde takıntı oluşarak bazı sıkıntılar yaşanmaya başlıyor. Bunların başında ise yeme bozuklukları gelmekte. Ergenlik dönemi başta olmak üzere pek çok dönemde kendini ve vücudunu beğenmeme ile başlayan süreç, bir dizi sağlık sorunu ve psikolojik rahatsızlık olarak kendini göstermektedir. ZENGiN HASTALIĞI Yeme bozuklukları genellikle yüksek sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerde görülür. İnceliğe önem verilmesi, şişmanlamaktan korkulması, bunun yanında evde bol yiyecek, içecek bulunması ve ziyafetler, gelişim sorunları olan genç kızların bu bozukluklara yakalanmalarında etkin olmaktadır. PSİKOLOJİ BOZULUYOR Şişmanlamama korkusuyla besin alımı sınırlanmakta bu da iştahın gittikçe azalmasına neden olmaktadır. Buna bir de psikolojik sorunlar eklendiğinde, yeme bozukluğu ortaya çıkmaktadır. Yeme bozukluğu ya yiyecekten tiksinerek yemeyi reddetme ya da yediğinden dolayı suçluluk duyarak kusma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Yemeği tiksinerek reddetme sonucu aşırı zayıflama “aneroksiya nervoza”, yediğini kusma “bulimiya nervoza” olarak tanımlanmaktadır. AKTÖR, DANSÖR, MANKEN GİBİ ERKEKLERDE DE GÖRÜLÜR Gelişmiş toplumlarda genç kızların yüzde 5’inin yeme bozukluğundan etkilendiği bildirilmiştir. Bunun yüzde 20 kadarı bulimiya nervoza, kalanı aneroksiya nervoza şeklindedir. Bulimiya nervozalılar genelde normal ağırlıklarını korurken anoreksiya nörvozalılarda aşırı ağırlık kaybı görülür. Yeme bozukluğu daha çok genç kadınlarda görülmekle birlikte bazı mesleklerdeki (aktör, dansör, manken gibi) erkeklerde de görülebilmektedir. Yine sürekli sıkı ağırlık kontrolü gerektiren atletlerde de yeme bozukluğu ortaya çıkmaktadır. Yeme bozukluklarının en önemli oluşum nedeni medyanın incelik imajının genç kızları etkilemesidir. Birçok genç kız medyada gördükleri güzel artist veya mankene benzemek için bilinçsiz diyet uygulamakta, bunun sonucunda anoreksiya gelişmektedir. GÖRÜNÜŞE ÖNEM VERMEK RAHATSIZLIĞI TETİKLİYOR Beden algısının değişmesi ve buna bağlı olarak da yeme bozukluğunda görülen sıklığın artma eğilimi, toplumsal yapının değişimi ile de yakından ilgili. Gelişmekte olan ülkelerde özellikle televizyon, gazete gibi toplumun alışkanlıklarını çok yakından etkileyen basın ve yayın organlarında sağlık açısından doğru olmayan pek çok diyet, zayıflama reçeteleri yeme bozukluklarının (anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza) sıklığının toplumlarda artışına yol açabilir. Kişilerin fiziksel görünümlerine gereğinden fazla önem vermesi, özellikle adolesanlarda görülen bu tip hastalıkların artışını beraberinde getirmektedir. Pek çok uyarana açık olan adolesanlar, bu tür sağlık sorunları ile diğer yaş gruplarına göre daha fazla maruz kalmaktadırlar. Ayrıca, yeme bozuklukları görülen kişilerin yüzde 90'ından fazlası kadındır. Amerika'da yapılan çalışmalar, yeme bozukluklarının son 20 yılda önemli derecede artış gösterdiği üzerinde durmaktadır. Anoreksiya nervoza sıklığı yüzde 0.5-1, bulimia nervoza sıklığı yüzde 2 iken, atipik yeme bozuklukları yüzde 10-34 sıklığında görülmektedir. Bir başka bilgiye göre, kadınlar arasında yaşamın herhangi bir döneminde anoreksiya nervosa hastalığı görülme sıklığı yüzde 0.5-3.7 arasında değişirken; bulimiya nervosa hastalığı sıklığı ise yüzde 1.1-4.2 arasında değişmektedir. Beden algısının değişmesi ve buna bağlı olarak da yeme bozuklukları sıklıklarında görülen artma eğilimi, toplumsal yapının değişimi ile de yakından ilgilidir. Küreselleşme, beslenme alanını etkileyen önemli bir süreç olarak kabul edilmektedir. BATI TİPİ SAĞLIKSIZ BESLENME ALIŞKANLIĞI Küreselleşmenin hızla ilerlemesi ve toplumları etkisi altına alması beslenme ile ilgili yapılarda değişiklikleri beraberinde getirmektedir. Beden algısı ve yeme bozuklukları ile ilgili olarak Fiji adalarında Becker tarafından yapılmış olan bir çalışmaya göre, televizyonun adada yaşayan bireylerin yaşamına girmesiyle birlikte, batı tipi sağlıksız beslenme alışkanlığı sıklığında artış saptanmıştır. Buna bağlı olarak da adolesan kızlarda yeme bozukluklarının daha fazla görüldüğü saptanmıştır. GUATR EN SIK GÖRÜLENİ Beslenme ile ilgili görülen sorunlar yalnızca yeme bozuklukları ile sınırlı değildir. Bireylerin uyguladıkları diyetler, protein, kalori, karbonhidrat ve diğer temel besin bileşenleri açısından yeterli olabilir. Ancak böyle olduğu durumlarda bile iyot, demir, vitamin A gibi besin ögelerinin yetersizliği olasıdır. Bu eksiklikler de bireylerde çeşitli tiplerde vitamin ve mineral eksiklikleri ile ilgili hastalıklara yol açar. Vitamin A eksikliği, demir eksikliği anemisi, iyot eksikliğine bağlı olarak gelişen guatr bu alanda en sık görülen hastalıklar arasındadır. ÖĞRENCİLERİN ÇOĞU ŞİŞMAN VE KİLOLU Malatya’da 2009 yılında lise öğrencilerinin kilo kontrolüyle ilgili inanışları ve kilo verme davranışları üzerinde bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı, liselerde kız ve erkek öğrencilerin, beden ağırlığı, ağırlık kontrolü ve beden algıları konusundaki inanışları ve kilo vermek için kullandıkları yöntemleri araştırmaktır. Bu araştırma Malatya’da liselerde yapılan kesitsel niteliktedir. Tabakalı rastgele örnekleme yöntemiyle araştırmaya 658 öğrenci alınmıştır. Öğrencilere demografik bilgileri, beden ağırlığı ve ağırlık kontrolü konusunda düşüncelerini ve kilo verme davranışlarını sorgulayan soru formu gözlem altında uygulanmıştır. BİLİNÇSİZCE YAPILAN DİYET Bulgulara göre; kız öğrencilerin yüzde 44,5’i, erkek öğrencilerin yüzde 43,5’i beden ağırlıklarından memnundurlar. Kız öğrencilerin yüzde 39,9’u, erkek öğrencilerinse yüzde 18,1’i geçen yıl kilo verme girişiminde bulunmuşlardır. Bu öğrencilerin yüzde 81,5’i egzersiz yapmış, yüzde 53,2’si diyet uygulamıştır. Erkek öğrencilerin yüzde 29,6’sı, kız öğrencilerin yüzde 19,3’ü diüretik (vücuttan su atıcı), laksatif (ishale neden olan ilaçlar), zayıflama hapları, zayıflama tozları ve çayları, kendi isteğiyle kusma gibi sağlıksız ve tehlikeli ağırlık kontrolü davranışları göstermişlerdir. Çalışmadan elde edilen çıkarımlara göre; öğrencilerin çoğu şişman ve kilolu olmaya karşı olumsuz tutuma sahiptirler ve çoğunun normal kiloda olmalarına rağmen bilinçsizce diyet yaptıkları sonucuna ulaşılmıştır. PEKİ NE YAPALIM? Özellikle günümüzde sağlıklı yaşam ve beslenmeyi doğru kaynaklardan öğrenme konusunda toplumun bilinçlendirilmesi ve gençlerimizin doğru olmayan bilgi çöplüğünden uzak tutulması gerekmektedir. Bunun için de, gerek beslenme tedavisi, gerekse şişmanlık ve yeme bozuklukları ile ilgili olarak mutlaka hekim ve diyetisyen işbirliğinde tıbbi yardım alınmalıdır.
Editör: TE Bilisim