Artun TALAY Bir genç taşın üstüne oturmuş ağlıyor. Onu görenler “Erkek adam ağlar mı?” diyorlar. Gencin arkadaşları “Sevgilisi onu terk etti, ondan ağlıyor.” diyorlar. Şu virüs salgını günlerinde ilim adamlarının, bilim adamlarının daha çok ağlamaları lazım. Çünkü onların da sevgilisi onları terk etti. Bilim adamlarından örnek vereyim. Koronavirüs 2012 yılında çıktı, aradan 8 yıl geçti ama hala aşısı yok. Kanamalı Kırım Kongo kenelerden insana bulaşıyordu. Hala aşısı yok. Ebola için hala aşı yok. Hepatit C için aşı yok, etkin ilaç var. Hepatit B için aşı var, etkin ilaç yok. Son koronavirüs çıkınca bilim adamlarının yıllardır uyumuş olduklarını anladık. Şimdi toparlamaya çalışıyorlar. Bilim günümüzde neden bu durumda? Çünkü dünyanın en yetenekli gençleri artık fizik, kimya, matematik ve biyoloji bölümlerini tercih etmiyorlar. Daha çok para getirdiği için finans ve algoritma yazılım bölümlerini tercih ediyor. Bu nedenle en yetenekli gençlerin paraya giden kestirme yolu seçtikleri için dünya aşı bulmakta zorlanıyor. Gelelim ilim adamlarına; Kabe’nin etrafında gökdelenler dikildi, tarihi Osmanlı binaları yıkıldı. Yerlerine gökdelenler inşa edildi. Kabe kibrit kutusu gibi kaldı. İlim adamları bu durumu adeta kabullendiler, görmezden geldiler ve sustular. Dünyanın gitmekte olduğu noktayı öngöremediler. Sonuç Kabe kapalı, camiler kapalı, hatta sinagoglar, kiliseler de kapalı. Bu arada hem ilim adamları hem de bilim adamları ne yaptılar? En iyi evlerde oturdular, son model arabalara bindiler, çocuklarını pahalı okullara yolladılar, çok şık giyindiler, en kaliteli yerlerde yemek yediler. Yıllar önce Mısır Firavunları kendileri için, hiçbir hırsızın, hiçbir zaman içeri girmeyi ve hazinelerini yağmalamayı başaramayacağı kadar gizemli ve yanıltıcı tasarıma sahip mezarlar yaptırıyorlardı. Bütün işçiler bu mezarların yapımı bittiğinde, kendilerinin öldürüleceğini bilirlerdi. Çünkü firavun hazineye ulaşacak tüm yolların bilgisini yok etmek isterdi. Bu nedenler mezarların çoğu, firavunların yaşam süresi içinde bitmemiştir. Spor Teşkilatı, kendi hazinelerini geleceğe ve genç yeteneklere açmakta gecikmemelidir. Spor Teşkilatı için belirsizlik çok tehlikelidir. Bu durumda ya küçülmeye ya da şişmanlama yoluna gidilir. Küçülme insanın kilo vermesi gibidir. İncelir ama bu onun sağlıklı olacağı anlamına gelmez. Şişmanlama ise farklılaşmaya engeldir. Spor Teşkilatı kendisini farklı şekilde tanımlamak, stratejilerini yeniden üretmek ve sektörü yeniden keşfetmek zorundadır. Önemli olan fark oluşturma yeteneğidir. Bu yola girmezse iki tehlikeyle karşılaşabilir. Asansör içinde ışıksız kalmak ve yarının avantajlarını kaybetmek. Bu temel değerlendirmeleri yapamayan spor teşkilatı, geleceğe giden yolda geçilmeye mahkumdur. Çünkü bugünkü durumu korumak gelecekte lider olmanın yerine geçmez. Spor Teşkilatı olimpiyat hazırlık faaliyetleriyle kendini sınırlandırmamak, on yıl, yirmi yıl sonrasına yönelik rota değişikliğini de mutlaka yapabilmelidir. Gelecek spor sektörü için geçmişin ileriye doğru uzatılması, yansıtılması değildir. Gelecek nakil değil akıldır. Su geminin dışında olursa gemiyi yüzdürür, içinde olursa gemiyi batırır. Akıl gemiyi yüzdürür, nakilse gemiyi batırır. Nitekim aklı kenara bırakıp nakilin peşinden giden ilim ve bilim adamlarının prestijlerini önce sevgilileri Yüce Allah yerle bir etti, sonra hepsini azletti, farkında değiller.