Mehmet Necati GÜNGÖR Doğrusu, çok üzüldük. 15 Temmuz’un eli tabancalı kahramanıydı. Astsubayı rahmetli Ömer Halisdemir’i aradı, helâlleşti ve sonra şu emri verdi: “Darbenin başı Semih Terzi oraya geliyor, O’nu vur.” Ömer, bu emri tereddütsüz yerine getirdi ve karşı tarafın acımasız kurşunlarıyla şehit edildi. Astsubayımız Ömer Halisdemir’i rahmetle anıyoruz. Bir “siyasi ayak” tartışmamız var ya; İşte o gün belliydi siyasi ayaklar. Bu kalkışma başarıya ulaşsaydı maazallah, Humeyni’nin Paris’ten geldiği gibi gelecek ve dini lider olarak başımıza tüneyecekti. Milletimizin ve Ordumuzdaki Atatürkçü subayların direnişi sonucu pis emeline ulaşamadı. Alçaklar, Meclis’i bile bombaladılar. Halkın üzerine ateş açtılar. Belli merkezler de nasiplendi. Paşa’mızın komutanı olduğu Özel Kuvvetler Komutanlığı, Polislerimizin karargâhı hain bombalardan nasibini almıştı. Bu helc-ümelç içinde Paşa’mız başında  kırmızı beresi, elinde tabancası ile meydanlara çıkıp bu alçak teşebbüse kahramanca meydan okudu. “Size bu ülkeyi teslim etmeyeceğiz!” haykırışıydı bu. Çok şükür, teslim olmadık bu haytalara. O gün, eşiyle beraber bir yerden gelirlerken, saldırıya da uğradı Paşa’mız. Kendilerini takip eden araç, öldürme kastıyla yollarını kesti. “Kaçma kurtulma eğitimi almış olan General Aksakallı” bu tuzaktan kurtulmayı da başardı. Eşi yaralanmıştı. O’nu hastaneye götürdü ve görevinin başına döndü. Bir tespiti vardı, üstlerini karşısına alma pahasına şunları söylemişti: “Birliklere zamanında garnizondan çıkmamaları yolunda emir verilmiş olsaydı bu kadar kan dökülmezdi, darbeye teşebbüs edemezlerdi.” Bu cümle özellikle birisinin canını sıktı. O kişi, karargâhında boynu morartılan biriydi. Bu cümleyi kafasına kazıdı ve sırası geldiğinde vuruşunu yaptı. Zekâi Aksakallı Paşa önce pasif bir göreve atandı, sonrasında emekliye sevk edildi. Güreşçiye dört kadro, kahramana kadrosuzluk. Emekli edildi. Kahramanlar gönüllerde taht kurarlar. Zekâi Paşa, artık gönüllerin Paşasıdır.