Utku ŞENSOY / Mürekkep yalamışlık, yazar, çizer olmak hep zordu bu topraklarda. Demokles’ in kılıcını her daim boynunuzda hissedersiniz, kıldan ince kılıçtan keskindir. Kılıç üzerinde raks etmeye benzer. “Hakkı ile habercilik” ise çok daha zordur. Haberci meslektaşlarımız, ülkemizdeki baş döndürücü gündemin “yoğunluğundan” yakınıp, gündemi takibinde koşuşturup, çırpınıp dururken, dünyanın başka köşelerinde “gündem sıkıntısı” yaşanır. Bizde orta yaştakiler, çoğu zaman “siyaset ağırlıklı” gündemi “sıkıcı” ve “sakıncalı” bulsa da ona “bulaşmadan” yapamaz. Gençlerde ise durumu biraz daha farklıdır. Onlar için gündem ve haberler “hep siyasi”, hatta bir parça da “iticidir”. Zaten bu nedenle her ne kadar seçme seçilme yaşları hep aşağı çekilse de gençliğin hiç de azımsanamayacak bir kesiminin politikaya mesafeli olduğuna, “bulaşmadığına” hatta “apolitik” olduğuna tanık oluruz. Bakmayın birçoğumuzun saatlerce televizyon ekranları karşısında oturduğuna, ya da hemen her kahvehanede masa üstlerinde birkaç gazetenin bulunduğuna! Kahvehanelerde de futbol ağırlıklı sohbetlerin ardından hemen gündem dönüp dolaşıp ekonomiye, cepteki paraya, el yakan fiyatlara gelir. Evlerde, iş-güç-ders derken, günün nasıl geçtiği, yemekte ne olduğu sohbetinin ardından, “aile bütçesi ağırlıklı” ekonomi kaçınılmazdır. Ticarethaneler derseniz gün boyu ekonomi içerikli haber kanalları açıktır. Maksat dövizdeki iniş çıkışa “bakmak”. Hemen her ortamda ekonomiden dem vurulunca da konu dönüp dolaşıp kaçınılmaz biçimde siyasete gelir. Evde, işte, yolda, kahvehanede, ticarethanede okulda! Siyaset yaşamımıza bu denli girmişken, nüfusa göre “satılan gazete sayısının” azlığı, en çok okunan (bakılan) sayfalarına ya da televizyonlarda haber, haber-programların ağırlıklı olarak hangi yaş düzeyinde “reel izlenme oranlarının” “diğer programlara” (kadın- magazin- dizi-müzik-eğlence-yarışma) göre kıyaslayarak incelendiğinde ise göstergelerin şaşırtıcı olduğuna tanık oluruz. Biz bizi biliriz, geçiniz bilimsel araştırma ve makaleleri! Hepimiz yakın çevremizden buna tanık değil miyiz? -Efendim ben belgesel izlerim, haber programları yakinen takip ederim! İyi de senin eşin, çocuğun, anan, baban ne izliyor? -Efendim ailece entel, dantel şeyler izleriz! Onu da bir kalem geçiniz… Öyle olsa bunca televizyon kanalındaki; (kamera arkasında mutfakta alın teri döken emekçileri tenzih ederek söylüyorum) “abidik-gubidik” programlara avuç dolusu paralar ne için dökülüyor? İzleyeni olmasa, reklam getirisi olmasa o programlar yapılır mı? Her halde bu tür yüzlerce programlara saçılan paralar, Alman-Fransız dostlarımız izlesin diye yapılmıyor! Yurdun dört bir yanında ekonomiden, siyasetten, stresten bunalıp “kafa dağıtmak isteyenler” kısacası hepimiz izliyoruz; ben, sen, komşum, amcam, emmim… Böylesine kanlı-canlı-heyecanlı bir gündeme sahip bir ülkede yaşayıp, kitap okuma, opera-bale-klasik müzik-tiyatro gibi konular toplumun önemli bir kesiminin ilgi alanı dışında kalınca, spor denince aklımıza ilk önce futbol gelip, Badminton, Curling benzeri onlarca amatör spor dalına “delikanlıyı bozar” edasıyla yaklaşınca, haliyle yarışma kolik, dizi kolik ya da evlenme programları kolik durumunda oluyoruz. Siyaset mi? Onu da “futbol geyiği tadında yapıyoruz”! FARKLI COĞRAFYALAR, FARKLI GÜNDEMLER Biz böylesine yorucu bir iç siyaset ve ekonomik gündem ağırlıklı tartışma ortamında, “gerilim filmi izleme modunda” mücadele verirken, dünyanın başka bölgelerindeki tartışmaları hep “küçümsemişizdir”. Örneğin İskandinav ülkelerindeki tartışma konuları ve gündem bizi her zaman gülümsetip; “adamların uğraştığı şeye bak” dedirtmemiş midir? Aynı onların bizim gündemimizdeki konulara, “iç siyaset tartışmalarımıza” şaşkınlıkla baktıkları gibi! Coğrafyalara ve verilere bakınca bu kadar da farkımız olsun demekten kendimizi alamıyoruz! Bir kendi çevrelerine, komşularına baksınlar bir de bize. Yanı başımız yangın yeri; Orta Doğu! Kimin eli kimin cebinde belli değil, dünyanın en beter terör örgütlerinin, CIA’sinden MOSSAD’ına, KGM’ sinden MI6’ine kadar “ipini koparan” ajanlarının cirit attığı yer! Kinin, nefretin, barut kokusunun harman olduğu, toz duman içindeki bataklık! Tabii ki de sizde gündem börtü böcek olur! Efendim neymiş; -Norveç’te somon balığı fiyatları düşmüş… Vaşak sayısında artış görülmüş… -İsveç’te “Pokemon Go” çılgınlığını bir fırsat olarak gören rahipler; “kiliseye girme fırsatını kullan, bir mum yak Pokemon yakalayıp yakalamaman önemli değil” afişleriyle gençleri mabetlerine çekmek için reklam yapmış… Yine İsveç’te hava durumunu sunarken spiker fermuarını açık unutmuş… -Aynı coğrafyanın bir başka köşesinde Finlandiya’da, kreşe giden çocukların fazla oturtulması tartışma konusu olmuş… Yine bu ülkede adrese ulaşan mektup oranı yüzde 7 artmış… Bu liste böyle uzayıp gidiyor…