Mehmet Necati GÜNGÖR Muharrem İnce, ince bir taktikle 10 günden beri gündemi işgal ediyor. Partiden ayrılacağını açıklıyor, sonra partide kalıp bir hareket başlatacağını söylüyor. Partiye olan kızgınlığını da saklamıyor. “Cumhurbaşkanı adayı olmuş bana, nasıl tuvalete yakın bir yer verirsiniz?” sitemiyle ortaya çıkıyor. Bence, oturtma düzeninde yapılan bu nezaketsizliğe kızgınlık göstermesi haklı bir tepkidir. Parti yönetimi bu konuda ayıp etmiştir. Partide ayıp etmeyen, sessizce meydan meydan dolaşıp partisi için çalışan değerler de var. İsanbul Milletvekili Gürsel Tekin, bu değerlerden biridir. Arabasına atlayıp, kendi emeği ve parası ile bütün Türkiye’yi adım adım dolaşıp partisine oy toplamaya çalışıyor. Ve partisinden hiçbir mevki talep etmeden bu çalışmaları yapıyor. Bence CHP’ye İnce gibi bayrak açan politikacılar yerine, sessiz sedasız, fedakârlıkla partisi için çalışan Gürsel Tekin gibi politikacılar lâzım. Gürsel Tekin’i bu yönüyle çok taktir ettiğimi, siyasetle ilgili görüşlerini paylaştığımı ifade etmeliyim. Gelelim, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na. Yine bence CHP’nin başına gelmiş en iyi politikacı. Uzlaşmacı kişiliği ve uslubuyla partisini iktidara taşıma misyonunu başarı ile sürdürüyor. İlk başarısı Belediye seçimleri idi. Önemli şehirleri AKP’nin elinden alıp partisine kazandırdı. İnce mi, Tekin mi diye sorulursa, hiç tereddütsüz Tekin diyeceğim bir politikacıdır Gürsel bey. İnce’yi Cumhurbaşkanı adaylığında destekleyenlerden birisi de bendim. Ankara’daki bütün mitinglerine katıldım. Oy verdim kendisine. Oyu sayın İnce’nin şahsına değil, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayına verdim. Umutlanmıştık, ama kötü yönetimiyle umutlarımızı yerle bir etti. Seçim akşamı ortadan kaybolup, halka açıklama yapmaması ise ayrı bir konu. Bu konuda çok eleştiri aldığının farkında mı, bilmiyoruz. İnce, “CHP’de Atatürk düşmanları var” diyerek nereye varmak istiyor? Bu sözüne kim inanır? Partisine bu kadar muğber olmanın haklı gerekçeleri var mıdır? CHP’ye İnce’ler değil, Gürsel Tekin’ler lâzım. Son sözümüz budur.