Mehmet Necati GÜNGÖR Fıkra gibi. Bu olay, doğu illerimizden birisinde yaşandı. Hacı bey, yılbaşı akşamını her zamanki gibi kutlamayıp erken yattı. Ailenin genç bireyleri ise sabaha kadar tv başında eğlence programlarını izlediler. Dinç uyandı ertesi güne. Her zamanki gibi arkadaşlarıyla buluştuğu kahvehaneye gitti. Dindar dostları akşamki eğlence programlarını eleştiriyorlardı. “Hele biri var ki, dindar diye paralarımızı yatırdık, hepsini  batırmışlar. Bir de yılbaşı akşamı dansöz oynattılar. Bizim paramızla bizi ğ...t yaptılar.” O yörede “ğavat” lafı muhabbet tellalı anlamında da kullanılır, bazı hoş olmayan davranışlarda bulunanlar için de. Mesela hırsız için de o kelimeyi kullanırlar, yalancı için de, sahtekar için de. Bir kınama kelimesi desek daha doğru olur. Her ne ise, hacı o hızla parasını kaptırdığı finans kuruluşunun önüne gitti. Uzayan kuyruğun bir yerine ilişti, sırasını bekliyor. Herkes sızlanıyor, o da merakla dinliyor. O ara Naci isimli arkadaşı kendisini gördü. “Haci neydirsen burda?” “Bene haci deme Naci!” “Ya ne diyim haci?” O kelimeyi kullandı. “Bene ğ....t de naci!” “Estağfirullah haci.” “Ne estağfirullahi Naci, bizim paramızınan ğari oynatmışlar!” “Deme haci!” Hacı efendi, aldatılmışlığın, dolandırılmış olmanın acısıyla kıvranıp durdu. Parasını aylar sonra kuşa dönmüş vaziyette alabildi. Kuruluşun patronu bir süre sonra belki kahrından, vefat etti. Oğlu büyük ülkelerden birisine göç etti, orada hacı gillerin parasıyla keyifli bir hayat sürüyor. Aldatılmak kötü bir duygu! Umarız, son aldanışı olur hacı beyin.