Salim TAŞÇI  “Ah” dedi bir arkadaşım. “Bazılarımız herşeyi biliriz de, haddimizi bilmeyiz. Dünya’da ençok Prof.nerededir, bilir misiniz? Türkiye’dedir” diye kendi sorusunu cevapladı. Arkadaşın anlatmak istediği kahvehane proflarıydı. Öyle bir ahkam keser ki, O doktordur, genareldir, teknik direktördür, futbolseverdir, yazardır, gazetecidir, validir, Emniyet Müdürüdür, emlakçıdır… Say sayabildiğin kadar. Tek cümlede O herşeydir… Hiç unutmam Ankara’da mahalleden komşumuz Topal Bahri vardı. O Prof. olmayı bırakın, OrdünaryüsProf.’du. Kırık, çıkıktan iyi anladığını söylerdi. Mahallede en fazla topallayarak yürüyenin haddi hesabı yoktu… Ne kadar ayağını kıran, burkan varsa, Topal Bahri’nin elinden şifa (!) bulmuştur. Sonunda mahallenin delisi de (!) Bahri beyin peşine düşer, ardından bağırırdı: “Sen milleti kandırıyorsun, dolandırıcı adam, benim ağabeyimin ayağını da sen kırdır. Ulan milleti iyi edeceğine, kendine niye hayrın dokunmuyor” diye bağırırdı. Topal Bahri’de yerden aldığı taşı fırlatırdı. Mahallede seyreder, gülerdi. Ne yazık ki, Topal Bahri beyde ağaçtan düşünce, babası mahalledeki kırık, çıkıkçısına götürmüş, oda gayet iyi yapmış olacak ki, topal kalmış. Göze taş kaçınca, yalayarak taş çıkartıp, gözleri tamamen görmez hale getirenleri de göz önünde bulundurursak, kahve proflarından uzak durun derim.