Mehmet Necati GÜNGÖR Ayasofya tartışmalarından sonra bir kısım çevreler tarafından Türkiye’nin laikliği bırakıp Halifeliğe evrilmesinden duyulan endişeler dile getiriyor. “Gidiş o gidiş” diyenlere, aklı erenler şu cevabı veriyorlar: “Hayır, Türk milleti laiklikten kopmaz ve işaret edilen noktayı kabullenmez.” Rahmetli Demirel, bilgi dağarcığı çok yüksek olan bir politikacı idi. Konuşmalarını kimseye yazdırmaz, irticalen konuşurdu. Ama, bir konuşmaya katılmadan önce saatlerce çalışırdı. Bu, O’nun halkına olan saygısından ileri geliyordu. Yanlış bir şeyler söylemek istemiyordu. Bazen, danışmanları olan bizlerden o konuya ilişkin belgeler isterdi, biz de bulup getirirdik. Yine böyle bir hazırlık arefesinde benden Seyyit Bey’in konuşmasını istedi. O güne kadar ismini duymadığım bir zatla ilgili belge istiyordu. “Seyyit bey kim efendim” diye sormadım. Meclise gittim, ilgili birimden Seyyit Bey’in konuşmasını istedim. Sağ olsunlar, arşivden çıktısını alıp verdiler. Konu halifelikti. Sanıyorum, çıktığı bir programda böyle bir soruya muhatap olacağını bilerek istemişti bu metni. Seyyid Bey, Osmanlı mebusan meclisinde vekillik yapmış, cumhuriyet sonrası dönemde ilk adalet bakanı olarak görev yapmış, üniversitede hocalık yapan hukuk ve siyaset adamıdır. Hilafetin kaldırılması tartışmalarına meclisteki konuşması ve bu konudaki eserleriyle büyük katkıda bulunmuştur. O, görüşlerini hilafet ve imamet ayrımı üzerine kurar ve hilafetin kaldırılmasının fıkhen mahzuru olmadığı sonucuna varır. Bunun yanında kendi görüşlerini destekler mahiyette fıkıh ve kelam kaynaklarından veriler sunar. O’na göre halifelik, dini değil, siyasi bir makamdır. Seyyid Bey hilafet meselesini dini olmaktan ziyade dünyevi bir mesele olduğunu belirtir. Ona göre hilafet, itikada ilişkin olmadığından kelama dair eserlerde ele alınması konuyla alakalı oluşan batıl inançların çürütülmesinden ötürüdür. Dünyevi olmasını meselenin mesalihi ammeye ilişkin olması ile konu hakkında açık ayet ve hadisin bulunmamasına bağlamaktadır. Ona göre hükümet etmek demek olan hilafet, doğrudan milletin işi olup zamanın şartlarına tabidir. O, Hz. Peygamber’in vefat etmeden önce bu meseleye dair bir beyanatının olmaması bu görüşe dayanak olarak sunmaktadır. Ona göre Peygamber bu işi ümmete bırakmıştır. Bu konuşması Meclis’te ittifakla kabul gördü ve yapılan oylamada Halifelik, Meclis’in ittifakıyla kaldırılmış oldu. Kabul etmeliyiz ki; Türk halkı laikliği benimsemiş ve hayatına geçirmiştir. Türk halkı inancı ne olursa olsun, insanların kardeşliğine inanır. Halifelik, dini bir makam olmadığına göre, bizim halkımız tarafından kabulü de mümkün değildir. Bence, bu konudaki endişeler yersizdir. Türk halkının kabul etmeyeceği bir düzen dayatılamaz.