Yıldız YAZICIOĞLU / Türkiye’de “Cumhurbaşkanlığı” adında Başkanlık Sistemi’ne geçilmesini öngören anayasa değişikliğine ilişkin halk oylaması için geri sayım başladı. Bu süreçte söz sahibi anayasal kuruluş konumundaki Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ise, medya kuruluşlarına yönelik “fırsat eşitliği” çağrısında bulundu ancak cezalandırma gücü olmaksızın.. YSK, Resmi Gazete’de hafta içinde yayımlanan kararları ile 16 Nisan Pazar günkü halk oylaması için resmi takvimi ve koşulları ortaya koydu. YSK, kararlarıyla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndaki 79. madde uyarınca halk oylaması sürecinde tek yetkili karar organı olduğunu da ilan etti. YSK yayımladığı 93 nolu kararında ise dün itibariyle başlayan resmi propaganda sürecinde başta radyo ve TV kuruluşları olmak üzere yazılı ve görsel medya tarafından üstlenilen role dikkat çekti. YSK, kamu yayıncılığıyla sorumlu TRT kuruluşu başta olmak üzere özel radyo ve televizyonlar ile internet haber siteleri hakkında “yayın ilkeleri” hatırlatması yaptı. Bu noktada, ana muhalefet partisi CHP’nin son günlerde sıkça dile getirmekte olduğu YSK’nın “eli kolu bağlı” diye özetlenen sıkıntılı tablo iyice ortaya çıktı. Anımsanacağı üzere; 9 Şubat günü olağanüstü hal (OHAL) kapsamında yayımlanan 687 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile halk oylaması sürecinde propaganda yapılması konusunda önemli bir değişiklik yapıldı. Bu kararname ile Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) özel radyo ve televizyonlara yönelik denetim yetkisi elinden aldı. Kararname ile YSK’ya “eşitlik ilkesi” çerçevesinde propaganda yapılmasını sağlaması için yetki tanıyan 298 sayılı kanundaki 149 maddesi a fıkrası yürürlükten kaldırıldı. Özetle; YSK artık özel TV ve radyolara, eşitlik ilkesini de içeren esaslara aykırı yayın yapması halinde verilmesi öngörülen yayın durdurma ve para cezası verme yetkisine sahip değil. Buna rağmen “yetkisiz” YSK, medya kuruluşlarına halk oylamasında medyada “fırsat eşitliği” ilkesine uygun hareket edilmesinin neden çok dönemli olduğunu detaylı şekilde sıraladı. YSK tarihinde ilk kez yaptırım gücünü kaybetti YSK, kararında, öncelikle “ulusal iradenin sağlıklı ve serbest biçimde oluşabilmesi amacıyla Anayasa’nın 79. maddesiyle seçimlerin yargı yönetimi ve denetimi altında yapılabilmesi kuralı” çerçevesinde şikayet ve itirazları kesin karara bağlama yetkisine sahip olduğunu hatırlattı. YSK, Anayasa başta olmak üzere pek çok kanundaki hükümleri detaylı şekilde sıraladı ve resmi olarak 16 Şubat’ta başlayan halk oylaması sürecinde sadece TRT değil özel radyo ve televizyonlar ile yazılı basın ve internet medyasından da “eşitlik, serbestlik ve dürüstlük” ilkelerine uygun yayıncılık talep etti. YSK, propaganda sırasında siyasi partilerce Türkçe dışında farklı dil ve lehçe kullanımına izin verilerek, “yayın ilkeleri” özetle şu şekilde dile getirildi: “Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerine uygun davranmakla yükümlü radyo ve televizyon kuruluşları ile yazılı, sözlü ve görsel basının, tek yönlü, taraf tutan yayınlar yapamayacaklarına, bu kuruluşların yayınlarında demokratik kurullar çerçevesinde siyasi partiler arasında fırsat eşitliğini sağlamak zorunda olduklarına; Siyasi partilerin halkoylaması sürecinde görüşlerinin eşitlik, serbestlik, dürüstlük ilkelerine uygun bir şekilde yansıtılması için gerekli katılımın sağlanması, bu konudaki girişimlerini ve sonucunu yayınlarında açıkça ilan ederek kamuoyuna duyurması gerektiğine; Yayınlarında adalet ve tarafsızlığa, kanunlara uygun davranmak zorunluluğu bulunduğuna oy birliğiyle karar verilmiştir.” Şimdi YSK, tarihinde ilk kez Türkiye’deki halkın karar vereceği bir sandık sürecinde “fırsat eşitliği” ilkesine aykırı şekilde medya kuruluşlarında propaganda yapılması durumunda cezai yaptırım uygulayamayacak. YSK, detaylı şekilde “yayın ilkeleri” hatırlatması yapmış olsa da 687 sayılı KHK dolayısıyla yaptırım gücünü kaybettiği için bu halk oylamasında ciddi şekilde medya tartışması yaşanacak. Avukat Vural YSK’dan yanıt bekliyor YSK açısından bu yetkisizlik durumunu değiştirebilecek adım ise, Avukat Sedat Vural tarafından Çarşamba günü yaptığı başvuruyla geldi. Avukat Vural, 687 sayılı KHK hakkında iptal kararı alması için YSK’ya yazılı başvuru yaptı. Neden YSK’ya böyle bir başvuruda bulunduğunu sorduğumuz Vural, YSK’nın eşitlik ilkesine aykırı yayın yaptığı belirlenen medya kuruluşlarına ceza verme yetkisini kaldıran 687 sayılı KHK’yı “anayasa aykırı olması” gerekçesiyle “yok hükmünde sayması” gerektiğini savundu. Vural, halk oylaması sürecinde “dürüstlük ve tarafsızlık” ilkesine bağlı yayın yapılması konusunda doğrudan Anayasa’nın YSK’yı yetkili kıldığını söyledi. Hukukçu olarak 687 sayılı KHK’nın Anayasa’ya göre “yok hükmünde” sayılması gerektiğini tespit ettiğini belirten Vural, bu nedenle de YSK’nın bu KHK’nın anayasaya aykırılığını tescil etmesi amacıyla başvuru yaptığını kaydetti. AYM kendisini “yetkisiz” ilan etmişken YSK ne yapacak? Halk oylaması sürecinde YSK ve medya tartışmasında, kritik hususlardan birisi ise Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ortaya koyduğu “örnek” tavır. AYM, olağanüstü hal (OHAL) kapsamında yayımlanan kanun hükmünde kararnameler konusunda CHP’nin başvurusu üzerine 12 Ekim 2016 tarihli kararıyla kendini “yetkisiz” ilan etmişti. Gazeteciler Cemiyeti’nin açıkladığı “Özgürlük İçin Basın-2016” raporunda da AYM’nin kendisini yetkisiz olarak tanımlaması ele alınmış durumda. Raporda, AYM’nin kararıyla ilgili şu bilgilere yer verildi:“Karar gerekçesinde “26. Anayasa’nın 121. maddesi uyarınca çıkarılan dava konusu KHK hükümlerinin, Anayasa’nın 148. maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “... Olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.” hükmü karşısında, esasa geçilerek yargısal denetiminin yapılması mümkün değildir” denilmektedir. AYM, bu son kararıyla OHAL’de yayımlanan KHK’lerin Anayasa ve hukuka uygunluk denetimini yapmaya yetkili olmadığını belirtmiştir. AYM’nın kendini yetkisiz kabul etmesi, hukuk çevreleri ve basında eleştirilmiştir. Eleştirilerde; “hukuk devleti ve Anayasa’nın üstünlüğü kuralı nedeniyle Anayasa’nın 148. maddesinin lafzına değil ruhuna uygun yorumlama yapılması gerektiği ortak noktadır. OHAL, Anayasa’nın 121. maddedesi uyarınca en fazla dört aylık sürelerce uzatılarak uygulanmaktadır. Dolayısıyla OHAL’de yayımlanan KHK’lerle de bu sürelerle sınırlı düzenleme yapılması gerekir” denilmektedir.” Şimdi AYM’nin, kanun hükmünde kararnameler konusundaki bu tavrı ortada iken YSK’nın nasıl bir tavır sergileyeceği merak konusu.