Utku ŞENSOY Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un geçtiğimiz günlerdeki açıklaması hayli düşündürücüydü. Selçuk’un aktardığı bilgilere göre, Elazığ'ın Sivrice ilçesi merkezli 6,8’lik depremin ardından, hasar tespiti yapılan 80 okulda eğitim öğretim faaliyeti yapılmayacağı, bu okullar için yıkım kararı alındığını öğrendik. Yıkımına karar verilen okulların 32'si Elazığ'da, 27'si Malatya'da, 14'ü Adıyaman'da, 7'si de Diyarbakır'da. Yine Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, Elazığ'da 512 kurumdaki 4bin 921 derslikte, 123 bin 261 öğrenci öğretim görüyor, 8 bin 769 öğretmen var. Malatya'da ise, 846 eğitim kurumunda 8 bin 834 derslikte 182 bin 868 öğrenci, 13 bin 284 öğretmen var. Adıyaman’daki 810 kurumdaki 5 bin 827 derslikte, 153 bin 872 öğrenci var, 9 bin 561 öğretmen görev yapıyor. 2018 yılı verilerine göre, hasarın en fazla olduğu bu üç ilimizin toplam nüfusu, 2 milyon 171 bin küsurdur. (Malatya, 797 bin 36, Adıyaman, 624 bin 513, Elazığ, 595 bin 638 kişi) 15 milyon 67 bin 724 kişilik İstanbul’da, yine resmi verilere göre üniversiteleri saymazsak, 2019 yılı Mayıs ayı itibariyle 3 bin 790’ı özel ve 3 bin 647’si devlet olmak üzere okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim eğitimi veren eğitim kurumu sayısı 7 bin 437’ dür. Tüm bu okuldaki 121 bin 78 derslikte 3 milyon 175 bin 285 öğrencimiz eğitim görürken, 168 bin 527 öğretmenimiz görev yapıyor. Bunca sayıyı zaten karışık olan kafamızı iyice bulandırmak için vermedik. İstanbul, son depremde hasar gören Elazığ, Malatya ve Adıyaman illerimizin toplam nüfusunun neredeyse 8 katı büyüklüğünde bir nüfus barındırıyor. Okul sayısı bakımından, 3 buçuk katı, (7 bin 437’ye, 2 bin 168) Öğrenci sayısı bakımından, neredeyse 7 katı, (3 milyon 175 bine, 460 bin) öğretmen sayısı bakımından da, bu üç kentimizin 5 buçuk katıdır. (175 bin 285’e, 31 bin 614) Felaket tellallığı ya da şom ağızlılık yapmanın da ötesinde uzmanlar, İstanbul için beklenen depremin 7ile 7,4 büyüklüğü arasında olmasını, dolayısıyla, 6,8’lik son depremden çok daha fazla yıkıcı tesiri olacağı görüşündeler. Uzmanlar, İstanbul genelinde 400 bin binanın riskli olduğunu, bunların önemli bir bölümünün deprem öncesi yıkılması gerektiğini ifade ediyor. Hamasete, büyük hesaplara gerek yok, hasarlı yapıların yarısı yıkılsa her birinin altında tek bir canımız bile kalsa, bu 200 bin yurttaşımızı yitirmek anlamına gelir! Elazığ depreminde, arama kurtarma ekiplerinin büyük bir özveriyle çalışıp günlerce enkaz altında aramalar yapıp, onlarca canı kurtarmalarına rağmen, 41 yurttaşımızı yitirdik. Bunun binlerin, on binlerin, yüz binlerin başına geldiğini düşünsenize? O karanlık tabloda ortaya çıkacak, yaralı, yetim ve bakıma muhtaçlardan söz bile etmiyoruz. Yitirilen canların ardından, kader edebiyatı yapanlar, böylesine büyük bir yıkımın ekonomimize vuracağı darbenin farkında değiller mi? Ulusça onlarca yıl belimizi doğrultamaz, ele güne el açıp, namerde muhtaç oluruz. Onu da geçelim, rakamlar yukarıda; binlerce okul hasar görüp yıkılır ders görülemez hale gelirse, ne yaparız? On binler, yüzbinlerce öğrencimize nerede eğitim imkanı sağlayabiliriz? Kaynak yaratıp yenileri yapılıncaya kadar, onların en az bir kaç yıl okullarına gidememesi, kayıp bir nesil anlamına gelmez mi? Birkaç yıl okulları olmayan on binlerce öğretmenimiz görev yapamamaları sonucu belki de işlerinden olup, evlerine ekmek götüremeyecek. Tüm bu olumsuzluklar toplumda nasıl bir travma ve sosyal sorunlar yumağı oluşturur hiç düşündünüz mü? Bırakalım, saçma proje ve yatırımları, gereksiz siyasi çıkar ve tartışmaları, her şeyi durdurup bir an önce bütçeyi, vergilerimizi, tüm enerjimizi bu işe yönlendirip, deprem seferberliği başlatıp, yurttaşlarımızı çok geç olmadan elbirliği ile hasarlı yapılardan kurtaralım. Japon disipliniyle başardı biz de azmimizle yapabiliriz. Değil 7 büyüklüğündeki depremlere, 8 büyüklüğündeki felaketlere bile birlikte hazır olup, direnç gösterecek yapılara geçip, dosta düşmana parmak ısırtalım. Anadolu’muza, ülkemize yaşanacak bir dünya kurup, genç nesillerin geleceğini karartmayalım.