Siyasi partilerin 1 Kasım Milletvekili Genel Seçimine yönelik vaadlerinde yeni anayasa ve sistem tartışmaları öne çıkıyor. AK Parti Seçim Beyannamesinde, Başkanlık Sistemi ve yeni Anayasa vaadinde bulunuyor. Beyannamede, temel hak ve hürriyetler alanında, geçmişte sağlanan kazanımların kararlılıkla korunacağı, topluma kimlik ve yaşam tarzı dayatılmasının karşısında olunacağı belirtildi. Bütün vatandaşların birinci sınıf muamele gördüğü, özgür fertler olarak yaşadığı ortamın tesis edileceği, kapsayıcı ve evrensel değerlere dayalı vatandaşlık anlayışı içerisinde, birlik ve bütünlüğün pekiştirileceği vurgulanan beyannamede, "Bütün etnik, mezhebi ve dini kesimlere, başörtülü veya başı açık, köylü veya şehirli, kadın veya erkek, yoksul veya zengin, şu veya bu siyasi görüşten tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede duruyor, her bir bireyin temel hak ve özgürlüklerden en ileri derecede yararlanacağı bir Türkiye'yi hedefliyoruz" ifadesine yer verildi. Temel hak ve özgürlükler konusunda eksikliklerin giderileceği belirtilen beyannamede, şunlar kaydedildi: "Yeni anayasanın temel haklara ilişkin kısmını bu esaslara göre tanzim edeceğiz. Devletin siyasi, idari, yargısal ve ekonomik düzenini, insan onurunu ve temel hakları merkeze alacak şekilde tasarlayacağız. Bu çerçevede, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumunu etkinleştireceğiz. Bu kurumların, AİHM ve BM kapsamında Türkiye’nin üstlendiği sorumlulukları hayata geçirmesi için gerekli tedbirleri alacağız. Siyasi etiğe yönelik kuralları belirleyerek hayata geçireceğiz. AİHM, Venedik Komisyonu ve diğer uluslararası temel hak mekanizmaları ile mevzuat ve uygulama uyum düzeyini yükselteceğiz. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin iç hukuka dahil edilmesine devam edecek, özgürlükçü demokratik düzen mantığıyla bağdaşmayan şerhleri kaldıracağız." Yeni Türkiye vizyonunun ihtiyaç duyduğu etkin ve dinamik yönetim dolayısıyla, başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna vurgu yapılarak, yeni sistemde meşru siyasi otoriteye hesap vermeyen paralel yapılara kesinlikle izin verilmeyeceği ifade edildi. Yeni Anayasa'nın, Cumhuriyet'in insan hakları ve demokrasi konularındaki kazanımlarını geleceğe taşıyacağı, vesayetin izlerini tamamen sileceği belirtilerek, insan onurunu, bireysel hak ve özgürlükler ile toplumsal meşruiyeti, sistemin ahlaki ve demokratik temeli kabul edeceği, bireyin ve toplumun geleceğe dair beklentilerini karşılamak üzere tasarlanacağı kaydedildi. Yeni Anayasa'nın, özgürlük, eşitlik ve adalet üzerine inşa edileceği, insan onurunun temel ahlaki referansı olacağı vurgulanarak, "Yeni Türkiye'nin yeni anayasasında temel hak ve hürriyetlerin, demokrasinin, hukukun üstünlüğü ilkesinin, düşünce ve inanç özgürlüğünün dayanağı toplumsal meşruiyet olacaktır. Yeni anayasamız, bireysel hak ve özgürlükleri esas alırken, Türkiye'nin birikimi üzerine inşa edilecek, taraf olduğumuz uluslararası normları gözeterek demokratik bir anlayışla hazırlanacaktır. Yeni anayasa, milletimizin kültürel ve toplumsal çeşitliliğini tanıyan, herhangi bir etnik veya dini kimliğe referans yapmayan bir vatandaşlık tanımını esas alacak. Toplumsal hayatın ve siyasetin her alanını ayrıntılı bir biçimde düzenlemeyecek, her bir alanın kendi dinamiğinin ortaya çıkmasına imkan sağlayacak, sorunların çözümünün imkan ve araçlarını barındıracak" açıklamasında bulunuldu. AK Parti'nin, sadece anayasa metni ile anayasal sistemin tesis edilmediğinin bilincinde olduğu belirtilen beyannamede, doğrudan anayasal sistemle bağlantılı seçim kanunları, siyasi partiler kanunu ve sair temel kanunların, yeni anayasa metniyle bir bütün olarak yenileneceği işaret edildi. Beyannamede, temsilde adalet ile yönetimde istikrar arasında denge sağlayacak şekilde seçim barajının yeniden düzenleneceği aktarıldı. -Başkanlık Sistemi Türkiye'nin katılımcılığı ve çoğulculuğu esas alan ve etkili işleyen bir hükümet modeline kavuşmasının arzulandığına dikkat çekilerek, "AK Parti olarak seçimlerden sadece temsilin değil hükümetin de çıkmasını garanti eden, istikrarsızlığa geçit vermeyen, vesayet odaklarının önünü tamamen kapatan çağdaş ve etkin bir hükümet sisteminin ülkemizde hayata geçmesini arzu ediyoruz" ifadelerine yer verildi. Cumhurbaşkanı'nın doğrudan halk tarafından seçilmesinin oluşturduğu yeni durumun yol açabileceği muhtemel yönetim sorunlarının Başkanlık Sistemi ile aşılacağına inanıldığı vurgulanan beyannamede, şunlar kaydedildi: "Demokratik bir perspektifle yapılandırıldığında, parlamenter sistemle başkanlık sistemi arasında demokrasiye uyum açısından bir fark bulunmadığı kanaatindeyiz. Yeni Türkiye vizyonumuzun ihtiyaç duyduğu etkin ve dinamik yönetim dolayısıyla, başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna inanıyoruz. Yeni sistemde meşru siyasi otoriteye hesap vermeyen paralel yapılara kesinlikle izin vermeyeceğiz. Milletimizin teveccühüyle hazırlayacağımız özgürlükçü ve insan odaklı yeni Anayasa ile seçimlerin istikrar üretebildiği, yasama ve yürütmenin müstakil olarak etkin olduğu, demokratik denge ve kontrol mekanizmalarının öngörüldüğü, toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin sağlandığı, ademi merkeziyetçi bir idare sisteminin güçlendirildiği, karar alma süreçlerinin hızlandığı, her türlü vesayetin engellendiği yeni bir siyasal sisteme geçebiliriz." "AKPM'deki milletvekili sayısının 12’den 18’e çıkarılmasının hedeflendiği açıklanan beyannamede, "Türkçe’nin AKPM’nin çalışma dilleri arasına girmesini ve Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanan, başta temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren sözleşmelere taraf olmayı öngörmekteyiz" ifadesi kullanıldı. -"Kürt sorunun çözümü, TBMM zemininde olmalı" CHP bildirgesinde ise TBMM'nin daha etkin ve aktif bir rol üstlenmesi öngörülüyor. Bildirgede, özellikle Kürt sorununun çözümü ve toplumsal çatışmanın önlenmesinde Meclis'in öncü niteliğinde olması gerektiğine işaret edilerek, Kürt sorununu "Eşit vatandaşlık temelinde TBMM zemininde, şeffaf ve demokratik olarak işleyen bir yöntemle" çözme vaadinde bulunuldu. CHP bildirgesinde, "Darbe anayasası"nın değiştirilerek, özgürlükçü, çoğulcu, güçler ayrılığı ilkesi ve hukukun üstünlüğünü öngören yeni bir anayasa hazırlanacağı belirtilerek, iktidar olunması durumunda, "Siyasi Ahlak Yasası"nın çıkarılacağı da vadedildi. "Partiler üstü, sembolik yetkilerle donatılmış, yürütme ve yasama üzerindeki etkisi sınırlandırılmış bir Cumhurbaşkanlığı modelini yeniden tesis edeceğiz" ifadesine yer verilen bildirgede, Cumhurbaşkanı'nın yargı ve diğer üst düzey bürokrasi atamalarındaki yetkilerinin kısıtlanacağı belirtildi. Cumhurbaşkanlığının bütçesinin anayasal tanımlara uygun, mütevazı ve hesap verebilir hale getirileceği vurgulanan bildirgede, "örtülü ödeneğin keyfi biçimde ve siyasi amaçlarla kullanılmasını engelleyecek" yasal düzenlemelerin de yapılacağı kaydedildi. CHP'nin birinci sınıf demokrasiyi, özgürlükleri genişleteceğinin belirtildi bildirgede, "Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin, hukuk devletinin, temelinde insan hakları bulunan bir düzenin inşa edileceği yer TBMM olacaktır" ifadesi kullanıldı. Yürütmenin denetlenmesinin, demokrasinin ve hukuk devletinin vazgeçilmez ilkelerinden biri olduğuna işaret edilen bildirgede, şu değerlendirmelere yer verildi: "Bu ilkenin korunması için, TBMM'nin yürütme üzerindeki denetimi eksiksiz ve kusursuz olarak işletilmelidir. TBMM, millet iradesinin devredilemez ve indirgenemez bir yansımasıdır. CHP, yürütme karşısında Meclis’in yetkilerini güçlendirerek, denge ve denetleme işlevlerinin tam olarak yerine getirilmesini sağlayacaktır. CHP, milli iradenin, bir zümrenin, bir menfaat çevresinin, bir liderin ya da bir ailenin özel çıkarları için kurban edilmesine izin vermeyecektir. Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren iç ve dış politika kararlarının, TBMM’den kaçırılarak kapalı kapılar ardında ve gizli pazarlıklarla alınmasına son verecektir. CHP, Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin en önemli kurumu olan TBMM’yi kuvvetler ayrılığı ilkesinin özüne sahip çıkarak güçlendirecektir." -Güçlendirilmiş parlamenter sistem Bildirgede, CHP iktidarında yasa tasarılarının ve tekliflerinin yasama organında ve ulusal kamuoyunda yeterince tartışıldıktan sonra kabul edilmesine özen gösterileceği vurgulanarak, "TBMM’nin iradesini gasp eden Kanun Hükmünde Kararname uygulamalarını istisnai hale getireceğiz. Yasama sürecinin işleyişini bozan, şeffaflıktan uzak torba kanun uygulamasına son vereceğiz. Meclis komisyonlarının sayısını ve etkisini artırarak farklı toplum kesimlerinin sorunlarını doğrudan TBMM’ye taşıyacağız" ifadelerine yer verildi. Bildirgede, TBMM'deki araştırma komisyonlarının çeşitlendirileceği, Meclis'in denetim işlevinin güçlendirileceği, başkanlığını ana muhalefetin yapacağı "Kesin Hesap Komisyonu"nun kurulacağı açıklandı. Ayrıca Sayıştay raporlarının TBMM'ye eksiksiz ve düzenli olarak sunulmasının sağlanacağı, Meclis'in bütçe hakkını güvence altına alacak, mali denetim işlevlerinin güçlendirileceği de belirtildi. CHP'nin bildirgesinde Seçim ile Siyasi Partiler Kanunu başta olmak üzere, 12 Eylül rejiminden kalma antidemokratik kanunların değiştirileceği başta yüzde 10 seçim barajı olmak üzere, demokratik siyasetin ve adil temsilin önündeki bütün engelleri kaldırılacağı sözü verildi. Yurt dışındaki vatandaşlara ilişkin, her 300 bin seçmene bir milletvekili düşecek şekilde, 10 milletvekili ile temsil edilmesinin önünün açılacağı memurların siyasi partilere üye olma yasağının kaldırılacağı belirtilerek, Siyasi Partiler Kanunu’nun parti içi demokrasiyi güçlendirecek şekilde değiştirileceği, siyasi partilerde üyelerin haklarını güçlendirileceği kaydedildi. Bildirgede, Dersim olaylarının araştırılması için de Dersim arşivlerini TBMM'de toplayarak, araştırmacıların incelemesine açılacağı bilgisi paylaşıldı. -"Başkanlık benzeri sistemleri uygun bulmuyoruz" MHP, beyannamesinde de Türkiye’nin idari yapısının değiştirilerek yerel yönetimlerin "mahalli parlamento" olarak çalışacağı özerk bölgeler sisteminin hayata geçirilmesine zemin hazırlayacak anayasa değişikliği yahut yeni bir anayasa yapılmasını hiçbir şekilde tartışma konusu yapmayacağı ve karşı durulacağı belirtildi. Bu doğrultuda Cumhuriyetin temel niteliklerinin, devletin kuruluş esaslarının düzenlendiği Anayasa’nın ilk dört maddesi ilelebet korunacağı vurgulanarak, sistem tartışmaları ve anayasaya ilişkin şu ifadelere yer verildi: - Parlamenter demokrasilerde egemenliğin yegane sahibinin millet olduğuna, siyasi iktidarların meşruiyetinin milli iradeye dayandığına, milli iradenin tecelli ettiği yerin ise TBMM olduğuna inanmaktayız. - Partimiz, hangi düşünce ve gerekçeyle olursa olsun demokratik rejime ve parlamentonun anayasal yetkilerine dışarıdan her türlü müdahalenin gayri meşru ve kabul edilemez olduğuna ve TBMM'nin; devletin kuruluş ilkelerine, Türk milletinin ortak değerlerine, Türkiye’nin huzuruna ve kardeşliğine, Parlamento’nun itibarına ve yetkilerine ve siyasetin ahlakına her şartta sahip çıkması gerektiğine inanmaktadır. - Bu doğrultuda Cumhuriyetin temel niteliklerinin, devletin kuruluş esaslarının düzenlendiği Anayasa'nın ilk dört maddesi ilelebet korunacaktır. - Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter milli devlet yapısını esas alan parlamenter sistemi, demokratik siyasi sistemin sürdürülebilmesi bakımından gerekli görüyor ve Türk milletine en uygun yönetim şekli olarak değerlendiriyoruz. - Sistemin işleyişinden kaynaklanan sorunların yine parlamenter sistem içinde çözülmesini mümkün görüyoruz. Bu sebeple iktidarın kişiselleşmesi suretiyle temel hak ve özgürlükler bakımından tehlikeli bir otoriterleşmenin önünü açabilecek, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuruluş esaslarından kopararak devleti ve milleti farklı siyasi ve idari yapılanmalara götürecek altyapı oluşturmayı hedef alan, başta Başkanlık olmak üzere yarı başkanlık ve benzeri sistemleri uygun bulmuyoruz. - Her bakımdan, huzurun tesis edileceği ve toparlanmanın sağlanacağı bu dönemde; öncelikle toplumsal uzlaşma niteliği taşıyan sonuç alıcı bir anayasa yenileme girişimi başlatılacaktır. - Milli ve demokratik nitelikte bir anayasanın, mümkün olabildiğince geniş bir uzlaşmaya dayanmasını, genel sınırlama hükümlerinden daha çok genel koruma hükümlerine yer vermesini ve özgürlükleri esas almasını savunmaktayız. - Anayasa ihtiyacını toplumsal gereklilikler yerine devleti ve milleti parçalanmaya götürecek bir sistem değişikliğine endeksleyen siyasi yaklaşımı reddediyoruz. - "Öz yönetim ve yerinden yönetim" önerisi 7 Haziran seçim bildirgesinde yönetim modeli olarak demokratik özerkliği öneren HDP, 1 Kasım seçimine ilişkin bildirgesinde ise demokratik özerkliğin yanı sıra "öz yönetim ve yerinden yönetim" önerilerinde bulundu. "Demokratik özerklik, bütün halkların farklılıklarıyla birlikte, özgürce yaşamalarına imkan yaratacak ve gönüllü birliği sağlayacak gerçekçi ve gerçekleşebilir bir modeldir" değerlendirmesinde bulunulan bildirgede, öz yönetim ise özerk ve demokratik yerinden yönetim modeli olarak sunuldu. Bildirgede, Siyasi Partiler Yasası'nın değiştirileceği, seçim barajı ile milletvekili dokunulmazlığının kaldırılacağı, Meclis'te eşit temsil için cinsiyet kotasının uygulanacağı vaatlerinde bulunuldu. Türkiye'nin çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı, çok dilli yapısına uygun yeni bir "toplumsal sözleşme"ye ihtiyacı olduğu savunulan bildirgede, buna uygun bir anayasa yapılması gerektiği kaydedildi.
Editör: TE Bilisim