Mehmet Necati GÜNGÖR Mekke’nin fethinde İslâm’ın muazzez Peygamberi Hazreti Muhammed Kâbe’nin anahtarını kime vermişti dersiniz? Kâbe... İslâm inancına göre Allah’ın evi.... Müslümanların kıblesi.... Mekke, Kâbe ile Mekke. Değeri bu mabetten geliyor. Kâbenin bakımı, o yüzden Müslümanlar için çok önemli bir mesele. Çok önemli bir görev. Kâbe’nin anahtarlarının Mekke’de yaşayan birine verilmesi lâzım. Peygamberimiz kime veriyor dersiniz? Ne Allah’a, ne kendisine iman eden bir müşrike; iyi mi? Yani, iman etmemiş bir insana. Çevresindekiler uyarıyor muazzez peygamberi. “Ya Resulullah, o bir müşrik.” Verdiği cevap müthiştir: “Evet biliyorum onun bir müşrik olduğunu. Ama, o işinin ehlidir. Onun için anahtarları ona verdim.” Kur’anın emrettiği de budur. “Emaneti ehline verin.” “İşi ehil olana verin.” Ve muazzez Peygamberimiz Mekke müşrikine Kâbe’nin anahtarlarını verirken, Allah’ın emrini yerine getirmekten başka bir şey yapmamıştı. İslâm budur işte! İktidara şu da sorulabilir: Bu ülkede partililerinizden başka işinin ehli olan yok mudur? Siz, Peygamber’den daha mı iyi Müslümansınız? Gelelim, rahmetli Atatürk’ün son gününe. 8 Kasım akşamı ikinci komaya giriyor ve bir daha uyanamıyor. O an yanında bulunan Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’ın anlattığına göre son sözü şu oluyor: “Aleyküme selâm.” Kim selâmladı, kime mukabelede bulundu. Bunun cevabını da Kur’an’ı Kerim’in Nahl Suresi 32. Ayette buluyoruz. “Melekler, iyi insanlar olarak canlarını aldığı kimselere, ‘Size selâm olsun. Yapmış olduğunuza karşılık cennete giriniz’ derler.” Melek diye zikredilen, can alma meleği Azrail. Atatürk, son sözünde kendisine selâm veren Azrail’e işte böyle mukabelede bulunuyor. Ve bu selâmlamanın herkese nasip olmadığı, olmayacağı yolunda hatırı sayılır İslâm alimlerinin görüşleri var. Şimdi, kendini âlim gören Diyanet İşleri Başkanına soralım: Bu vatanı böbrek sancıları içinde, kırık kaburgalarının ağrılarıyla savunup düşmandan kurtaran bu emsalsiz kahramana olan kininiz neden? 9 Kasım Cuma idi. Ve bütün yurtta Cuma namazları kılındı. Bu Cuma namazları, O’nun bize emanet bıraktığı bu hür ve mübarek vatan toprağında kılındı, kılınıyor. O günkü hutbede 84 bin caminin hiçbirinde imam efendiler O büyük kahramana, O muhteşem Türk’e, O aziz varlığa, Cumhuriyetimizin kurucusu ve banisi büyük Atatürk’e rahmet dilemediler. Yahu siz hangi vicdanın Diyanet’isiniz? Bu soruyu “Hangi dinin Diyaneti?” diye soranlar da olmuştur elbet.