Partisine mensup değilim. Aslında, mevcut partilerden hiç birinin mensubu değilim. Ama, siyasi partilerin içerisinde sevip takdir ettiğim insanlar var. Bunlardan birisi, Kemal Kılıçdaroğlu’dur. O’nun dürüstlüğünü severim. Cana yakınlığını severim. Alçak gönüllüğünü severim. Hesapsızlığını severim. Çıkarsızlığını severim. Severim de severim. Kars’tan kara yoluyla Artvin’e geçerken PKK’nın saldırısına uğradı. Ana muhalefet liderine yapılan suikast teşebbüsü, kendisini takip eden güvenlik güçlerimizin uyanıklığı sayesinde akamete uğratıldı. Terörist, paniğe kapılmayıp elindeki roketatarı ateşleme fırsatını bulabilseydi, belki Kılıçdaroğlu bu gün aramızda olmayacaktı. O’nu Allah korudu. Hepimize büyük geçmiş olsun. Milletçe büyük bir kaosun kenarından geçtik. Bu arada özlenen sahneler de yaşandı. Cumhurbaşkanının O’nu ilk arayanlardan olması, geçmiş olsun dileğinde bulunması, İçişleri  Bakanı’nın polis helikopterini emrine tahsis etmesi. Daha da önemlisi, koruma sayısının daha önceden Cumhurbaşkanının ve Başbakanın emriyle iki katına çıkarılmış olması… Bunlar, güzel hareketler. İçimizi aydınlatan, ilerisi için umut veren yakınlaşmalar. Hep böyle olsun istiyoruz. Kılıçdaroğu, bu kahpece saldırının ardından yoluna devam etti. Programını harfiyyen uyguladı. Teröre teslim olmayacağını cesaretiyle ortaya koydu. “Bir canım var, o da vatana kurban olsun” dedi. Yapacağı ilk ziyaretin, kendisini korumakla görevlendirilen tim içerisinde şehit düşen erimizin ailesine olacağını açıkladı. Kendisini Erzurum havalimanında o şehrin iktidar partisine mensup Büyükşehir Belediye başkanı karşıladı, kendisine bir de Oltu taşı tespih armağan etti. Havaalanında önce vali yardımcısı karşılamıştı, sonra vali de bulunduğu yere geldi. Neden kendisi karşılamadı da yardımcısını gönderdi, onu anlayamadık. Bu tür suikast teşebbüsleri bundan böyle de olabilecektir. Kılıçdarolu’na da, Bahçeli’ye de dikkat! Cumhurbaşkanı ile Başbakan zaten öncelikli hedefleri.   Allah hepsini korusun.