Sıradan gidelim: Erdoğan’cılara ve Milâd isimli gazetenin manşetine göre, ülkemizde yaşanan kaosun sona ermesi, “Türk usulü başkanlık” rejimine geçilmesine bağlı. Yani, “ver başkanlığı, al huzuru” durumu. . “Ya Başkanlık ya Kaos” manşetiyle açıkça bunu ilan ediyorlar. Aksi halde evinden dışarı çıkamazsın; çıksan da… ya bir durakta, ya bir parkta, ya da bir AVM’de kuş gibi avlanırsın. Tercih senin. Terör örgütünün vahşeti durdurmasını “özerklik” ve “bayrak” talebinin karşılanmasına bağlayanlar da var.  Bu durum, Kürtler için şöyle evriliyor: “Ver başkanlığı al özerkliği.” O paçavranın Diyarbakır gönderine dikilmesine izin verirsen anca o zaman elini kandan çeker. Aksi halde, “terörle yaşamaya alışman lâzım.” Yandaş yazar böyle diyor. Milletin Ordusuna göre ise tek terörist kalmayıncaya kadar temizliğe devam. Millet, ordusunun ve polisinin yanında. Dillerde, “Allah yar ve yardımcınız olsun” duaları terennüm ediliyor. Ordumuz muzaffer olacak. Muhalefete göre tek sorumlu iktidar. İktidarı demokratik yollardan devirmenin yolu, muhalefeti sokağa taşımak. CHP bunun temrinleriyle meşgul. MHP ise bildiğiniz gibi. Bahçeli iktidara destek turunda, parti içi muhalefet ise memleketi arşınlıyor. Şairin “bir bayrak rüzgâr bekliyor” şiirindeki gibi rüzgârı arkasına almış gidiyor Akşener. MHP’nin kurtuluşu, dolayısıyla AKP’nin gidişi Bahçeli’den kurtuluşa bağlı. “Ha gayret” diyenler çoğunlukta. Suriye ve mülteci sorunları Obama ile Putin’in ortak kararlarına bağlı. Bu oldu gibi. İkisi de Esatlı çözüme razı olduklarını zımnen ortaya koymuş görünüyorlar. Rusya uçaklarını çekmeye başladı. Bizimkilerin eli halâ orayı karıştırmakla meşgul. Sıra, Esat’a takık vaziyette olanların tasfiye edilmesine gelmiş gibi duruyor. Obama “otoriterliğe gidiyor. O bizim için fiyasko” diyerek işaretini verdi bile. Ama, “yok öyle yağma. Başkalarına yedirmeyiz başkanımızı. Göndereceksek biz göndeririz” duruşuyla milliyetçiliğimizi gösterirsek hem zevahiri kurtarırız, hem de başımızı elin adamının eline teslim etme ayıbından kurtuluruz. Hükümetin dirayeti, Davutoğlu’nun basiretine bağlı. Terör başkentin göbeğine kadar inmiş, beş ayda yüzlerce masum insan canından olmuş, buna rağmen İçişleri Bakanı yerinde duruyorsa, bu kadar hukuksuzluğa rağmen de Bekir bey koltuğunu koruyorsa dirayetten eser yok demektir. Bu durumda O’na “Allah’ım, Kiziroğlu’na cesaret ve basiret ver” diye dua etmekten başka yol kalmıyor. Pusuda bekleyeni de var. Baştan beri Binali… İstihbaratımız istihareye yatmış vaziyette. Uykudan ne zaman uyanır bilinmez ama sosyal medya çoktandır onun başına Müge Anlı hanımefendiyi oturtmanın gayretinde. Müge hanımefendi olmazsa istihbaratımız falcılara, torotçulara emanet! İstihbaratın özelleştirilmesi bile düşünülebilir. Demokrasinin çözümü ve yolları henüz tükenmedi. Bu hükümet çare olmazsa ya “Meclis Hükümeti”, “Ya milli hükümet!” Kulislerde bunlar telâffuz ediliyor artık.