Naz AKMAN - Aysel İnkaya ve İbrahim Aybastı’nın tek çocuğu ressam Nesrin Taner… Babası devlet memuru, annesi ebe olan Nesrin Taner, Ankara da başladığı öğrenimini Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirerek tamamlamış. Türkiye Elektrik Kurumu’nda yıllarca çalıştıktan sonra, çocukluğundan beri ilgi duyduğu resim alanına yönelerek profesyonel anlamda resimler çizmeye başlayan Taner, yurtiçi ve yurtdışında kişisel sergilerini açmış. 1954 yılında Kayseri'de doğan Nesrin Taner, çocukluk dönemini ve ailesini şöyle anlatıyor: “SÜTÜN TADINI BİLMEDEN BİR ÇOCUKLUK YAŞADIM” nesrin taner gençlik "Babamın memuriyeti nedeniyle Kayseri de doğmuşum. 4 yaşındayken annem ve babam ayrılıyorlar, bunun üzerine annem beni de yanına alarak Ankara’ya taşınıyor. İlkokulu Balgat Ömer Seyfettin İlköğretim Okulu’nda, liseyi de Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi’nde okudum. Çocukluğuma dönüp bakınca gerçekten yoksulluk içinde yaşadığımızı anımsıyorum. Çocukluğuma dair hatırladığım ilk şey, gecekonduda küçük bir oda ve odanın içinde iki karşılıklı divan… Burada annemle yatardık. Mutfak, banyo çok küçük yerlerdi ve çok az eşyamız vardı. En büyük lüksümüz, annemin zamanında taksitle aldığı radyo ve oradan ‘Arkası Yarın’ları takip edişimiz. Annem hemşire olduğu için geceleri işe giderdi, üzerime kapıyı kilitlerdi, çok küçük yaşlardaydım. Sabaha kadar tek kalırdım, bazen komşunun çocukları gelip yanımda kalırdı. Benim bir tek pantolon, bir bluz ve bir kazağım vardı. Gece annem yıkardı, sobanın önüne bırakırdı, sabaha kururdu, öyle giyerdim. Sütün tadını bilmeden bir çocukluk yaşadım, yalnız başıma okulu bitirdim. Kimseye bir şey soramazdım derslerle ilgili… Ortaokul döneminden hatırladığım en büyük şey… Bir ramazan günüydü, annem işten geldi, gaz ocağını pompalayarak yaktı, üzerine su koydu, içine tuz attı. Bir şeyler aradı, bulamadı. Bulgur koydu ve pişirdi. Yemeği sofraya koyduktan sonra da beni özendirerek, ‘Çok güzel olmuş haydi yiyelim’ dedi. Bir lokma aldım, o kadar kötü bir tadı vardı ki, daha fazla yiyemedim. Hemen bir bahane buldum, ‘Okulda arkadaşlar bugün bir şeyler yiyordu, ben de yedim, aç değilim’ dedim. Halbuki öyle bir şey yoktu, yalan söyledim. Çok aç yattığımı hatırlıyorum. Bu nedenle aç çocuklara kimsesizlere dayanamam, elimden gelen tüm yardımları yapmaya çalışırım. Benim bütün gayem, çocuklara yardım etmek, onları giydirmek, doyurmak, hastaysa iyileştirmek oldu. Annem benim için çok fedakarlık yaptı, her şeye rağmen o yoksulluğun içinde beni okuttu. Benim can dostumdu. Babam bayramlarda komşumuza uğrardı. Oraya gidince görürdüm onu. Bu nedenle baba şefkatini hiç göremedim. Lise bittikten sonra iki yolum vardı: ya okumak ya da evlenmek. Annemin durumu zaten ortadaydı. Beni üniversiteye gönderebilecek güçte değil diye evlenmeye karar verdim." “ANNE, KAPIYI ÇALDIĞIMDA SEN AÇ” Öğretmenleri tarafından resim yeteneği keşfedilen Nesrin Taner, Güzel Sanatlar Bölümü'ne gönderilmek istenir. Fakat annesinin “Bu işte para yok” demesi üzerine iktisat öğrenimine yönelir. Nesrin Taner, resim çizmeyi bırakmadığı bu dönemi şöyle anlatıyor: "Ortaokulda resim öğretmenim annemi çağırıp ‘Kızınızı güzel sanatlara gönderin’ derdi. Öğretmenim beni bunun için her zaman çok teşvik etti. Ama annem, bu bölümü okursam geçinmemin zor olacağını söylerdi. Meslek olarak seçmedim, ama her zaman hayatımın bir köşesinde sessizce insanları, doğayı çizdim. Evlenirken eşimden beni üniversiteye göndermesini rica ettim kabul etti. Bunun üzerine Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirdim. Evlendikten üç ay sonra, eşimin çalıştığı yerde, Türkiye Elektrik Kurumu’nda çalışmaya başladım. Zaman içinde şef oldum. 27 yıl boyunca çalıştım. O sıralarda iki evladım oldu. Ancak son iki senede sürekli Ankara dışında işlerim oluyordu. Çocuklar küçük yaşlardaydı. Bir gün kızımın ‘Anne, kapıyı çaldığımda sen aç ne olur’ sözünden sonra işi bıraktım. nesrin taner ve ailesi Bu yoğun tempodan boşa çıkınca, artık istediğim hayalimi yapmak için yola koyuldum. İşyerinde de çocukluğumdan itibaren aslında sürekli yaptığım şeydi resim, etraftaki insanları camın önündeki çiçeklerimi karakalemle çizerdim. Resim için gerekli tüm teknik bilgileri kurslara giderek, çalışarak edindim, daha çok geliştirdim kendimi. İlk sergimi 2013’te yağlı boya tekniğiyle yaptığım çalışmalarımla ilgili açmıştım. Son sergimde yine yağlı boya ve pastel çalışmıştım. Altı kişisel sergim oldu. Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, Ankara Barosu Galerisi’nde, Hamamönü’nde açtım sergilerimi. En son Paris’teki karma sergide iki tablom yer aldı. Biri yağlı boya, biri pasteldi. Oradan da UNESCO Paris Büyükelçiliği’nin dikkatini çekti ve büyükelçiliğe alındı tablom. Başkonsolos geldi ve sertifikayı takdim etti. Çok güzel bir sergiydi. Sanat Kültür Derneği (SAKUDER) Başkanı, İtalya için tekrar böyle bir sergi düşündüğünü belirtti. 2007’den bu yana çok yoğun bir şekilde resim yapıyorum. Özellikle sergilere hazırlandığım dönemlerde 9 ayda 54 tablo yaptığımı hatırlıyorum." SERGİ GELİRLERİ YOKSUL ÇOCUKLARA Ressamlık dışında hayatını çocuklara ve hayvanlara adadığını anlatan Nesrin Taner, buna rağmen çevresinde hep yanlış anlaşıldığını, bu yüzden de üzüldüğünü ifade ediyor. "Maaşımın bir kısmını sürekli yoksullara dağıtırdım. Muhtarlığa gidip yoksulların listesini alırdım, onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdım. Sergilerimi açmaya başladıktan sonra, gelirlerini kimsesiz, yoksul, lösemili çocuklara bağışlamaya başladım. Onlar için sürekli sergi açtım. Çocukları çizdiğim tablolarımın defalarca yeniden çizdiğim zamanlar olurdu. Çünkü çizerken öperdim resimleri, bozulurlardı, yeniden düzeltirdim. Belki de bu çocukluğumda yaşadıklarımın etkisiyle oluştu, bilmiyorum, ama yaşadığım sürece çocuklara sürekli yardım etmeye devam edeceğim. nesrin taner, eşi, çocukları Bir de tabii her gün pazar arabasını yiyeceklerle doldurup park park dolaşıyorum. Sokak hayvanlarına yemek, su ve süt bırakmaya çalışıyorum. Hayatta tüm gayretim, çocuklar ve hayvanlar için mücadele vermekle geçti. Çevremdeki kişiler tarafından hep yanlış anlaşıldım. Ben sergilerimi yoksullar, lösemili çocuklar için açarken gazetelerde ‘hayırsever ressam’ diye gündeme gelmiştim ve etrafımdaki insanlar bunu maalesef yanlış bir şekilde ele aldılar. Çocukları kullandığımı iddia ettiler, incitici sözler söylediler. Günlerce gözyaşı döktüm. Yakınımdaki kişilerin böyle düşünmesine üzüldüm açıkçası." nesrin tanerrr