Mehmet Necati GÜNGÖR Dolar, aldı başını gidiyor, 5 lira olacak neredeyse. Benzin, mazot deseniz, depolar doldurulamıyor artık. Gıdım gıdım. Domates, pazarın prensesi olmuş, etiket tutmuyor. Hıyar deseniz, o da sultanlık peşinde. Bizim garibana kala kala soğanla patates kalıyor. Bunlar daha ehven. Bir de Pazar artıklarından ne varsa. Salata hayal oldu birçoklarına. Bulgur ve makarna kolileri hazır. Bugün, yarın karpılarının önüne konur. Biliyorsunuz, kolileri belediyeler dağıtıyor. İktidarın belediyeleri. Başkan, müteahhidi çağırdı: “İçlerine biraz sucuk pastırma koklatsanız?” “Sucuğu pastırmayı ben koklayamıyorum başkan, bu hıyarlara mı koklatacağım?” Hıyar dediği sensin arkadaş. Bizim Erzurum’da da hıyara hıyar denir. Yaramaz insanlar için de: “Hıyarın biri” denilerek burun kıvrılır. Kibar adı salatalık olmuş. Koli müteahhidi bile “hıyar” diyerek burun kıvırdığına göre, sana “salatalık” denmesini bekleme arkadaş, söyleme uymaz. Bu sana hakarettir. Koliyi al, içindekini afiyetle ye, oyunu verme. İşte bu kadar! CÜZDAN KÜÇÜK OLURSA ... Bizim hanım, bir ay kadar önce Sıhiye pazarında cüzdanını çaldırdı. İçinde kayda değer bir para olmadığına şükrettik. Kimlik kartını yeniden çıkarttık, diğer kartlara sırası gelince bakacağız. Dün eve bir tebligat bıraktı postacı. Eşim, Ankara dışında. Tebligatı ben aldım, okudum. Bakın ne diyor: “Müşteki şikâyetinde çaldırdığını beyan etmiş ise de... Cüzdanın yapısı itibariyle küçük oluşu... Kamera, vesaire gibi delillerin olmayışı, Bulunması halinde ilgili kişi hakkında işlem yapılacağı.... Bu haliyle kovuşturmaya yer olmadığı....” Memur eşinde büyük cüzdan bulunmaz haliyle. Her yerde kamera var, semt pazarında yoksa vay haline küçük cüzdanlı vatandaşın!