Yusuf KANLI Doğrudur, Türkiye’de özellikle siyasi sonuçları olan enflasyon, işsizlik gibi konularda istatistiki bilgilerde ciddi sıkıntılar, en azından “iktidar lehine düzeltmeler” olduğu şüpheleri var. Ancak, Türkiye İstatistik Kurumu’nun “Mutluluk” araştırması yaparsa, üstelik en mutlu şehir araştırması ise bu araştırma bence dikkate almaya değer. Niye bir şehir üst üste defalarca “En mutlu şehir” unvanını ve statüsünü kazanabilir? İstatistik araştırması yapan uzmanlara rüşvet verilmesi söz konusu değilse ve bir şehir defalarca, 2014, 2016, 2017 ve 2018’de “En mutlu şehir” olarak ilan edilirse, en azından konu incelenmeye değer. Yolum Sinop’a çok geç düştü. İlk kez bir dost çiftin davetiyle küçük bir grup olarak seyahat ettik Türkiye’nin en kuzey ucuna, Diyojen’in vatanına. Küçücük bir şehir. Rahat yürüyerek dolaşılabilir. Deniz ürünlerinin başkenti adeta gerek çeşitliliği gerekse de olağanüstü lezzette hazırlanmasıyla. Sunumda sıkıntılar var, ama sunulan güzellikler karşısında o kadar kusur rahatça göz ardı edilebilir. Ama niye bir şehir bu kadar “mutlu” olabilir? Çeşitli sebepler sıralanabilir. Hani o savaşı kaybeden komutana “Niye kaybettiniz?” diye sorulduğunda, “Binlerce sebep var. Öncelikle barutumuz bitti…” deyince soruyu soran “Gerisine gerek yok…” demiş ya, bizimki de öyle. Gecenin saat 02.00’si civarı. Yemekten dönmüşüz. Bir yerde bazılarımız kahve, bazılarımız çay ya da başka bir şeyler içmek için açık yer arıyoruz. Işıkları yanan bir mekanın önüne geldiğimizde, dışarıya çıkmakta olan yanakları al al olmuş, hafiften toplu genç arkadaşa “Açık mı?” diye sorduğumuzda aldığımız cevap bence yeter Sinop’un niye mutlu şehir olduğunu anlamaya. “Öncelikle şehrimize hoş geldiniz. Maalesef kapattık.” Ne kadar naif ne kadar içten ve ne kadar sevgi dolu, şehrini sahiplenen bir cevap? Hayran kaldım. Tüik de araştırmış niye mutlu bu Sinoplular diye. Araştırmaya %25 sebebin deniz, deniz ürünleri, orman ve doğal güzelliklerin varlığı demiş. Nüfusun azlığı ve trafiğin olmaması da %22’ye göre mutluluğun sebebi. İnanması zor ama Sinop’ta trafik lambası sadece Devlet Hastanesi önünde var, başka yerde yok. O da birkaç sene önce ölümlü bir kazadan sonra oraya konulmuş, kimse varlığından mutlu değil. Yüzde 13 ise emekli ve yaşlıların yaşayabileceği bir şehir olmasından dolayı Sinop mutlu bir şehir demiş. Olabilir ama bence birçok yer aynı durumda olabilir. Bazı gazeteci arkadaşlarımızın da Sinop’u emekliliklerinin vatanı yapmaları rastlantı değil elbette; rahat ettiklerinden dolayı oraya yerleştiler. Cevap verenlerin yüze dokuza yakını da hayatın ucuzluğunu göstermiş. Kesinlikle doğru. Özellikle deniz ürünleri fiyatları büyük şehirlerle kıyaslanacak gibi değil, neredeyse yarı fiyata üstelik de kelimenin tam anlamıyla denizden tavaya tazelikte. Her şey bir yana, bu şehirde insan en ciddi siyasi konuları bile es geçmenin gayet kolay olduğunu görüyor. Ancak aşık olduğum Ayancık Sinop’u fersah fersah geçer her halde mutluluk endeksinde. Tam anlamıyla bir “CITTASLOW” ya da “Yavaş Şehir.” Doğal güzellikleri, muhteşem sahili, tarihi iskelesi ve tabii insanları gönülleri fethediyor. Hele bir de elleri öpülesi “Fikriye Yenge” var ki tanıma şansına ermiş iseniz ayrılmak çok zor oluyor Ayancık’tan. Türkiye’nin bu en kuzey ucuna sahip şehrine iki önemli nedenle seyahat ettik. Öncelikle 120’ye yakın, Türkiye’nin dört bir yanından gelen Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun 18’inci Başkanlar Kurulu’na katılmak, mesleğin durumunu, zorlukları ve çözüm önerilerini birlikte konuşmak. İkincisi ise Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği mali desteğiyle yürüttüğü Demokrasi için Medya (M4D) programını ve program çerçevesinde gazetecilere ve gazeteci kurumlarına sağlanabilecek hibe programlarını bu değerli meslektaş grubuna anlatmak. Sinop’tan zor ayrıldık… Tekrar ziyaret edeceğiz, elbette…